Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29 Nisan 2012, 05:34   #1
Sincap
NetteKeyif
 
Sincap - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 15 Mart 2011
Mesajlar: 16.171
Sincap is on a distinguished road
Puanlar: 48.146, Seviye: 1
Puanlar: 48.146, Seviye: 1 Puanlar: 48.146, Seviye: 1 Puanlar: 48.146, Seviye: 1
Üst seviye: 99%, 0 Gereken puan
Üst seviye: 99% Üst seviye: 99% Üst seviye: 99%
Etkinlik: 33%
Etkinlik: 33% Etkinlik: 33% Etkinlik: 33%
Standart İnternet Bağımlılığı Sağlığımızız Tehtit Ediyor

internet bağımlılığı - bilgisayar bağımlılığı - oyun bağımlılığı - internete bağımlılık - bilgisayara bağımlılık - teknoloji bağımlılığı - teknolojiye bağımlılık

İNTERNET BAĞIMLILIĞI: HER ŞEY ASLINDA İSİM TAKMAKLA BAŞLIYOR


İNTERNET BAĞIMLILIĞI: HER ŞEY ASLINDA İSİM TAKMAKLA BAŞLIYOR


HER ŞEY İSİM TAKMAKLA BAŞLIYOR


İsim takmak göründüğü kadar basit bir eylem değildir. Çünkü bu eylem akabinde gelecek algıları ve yaklaşımları belirlemesi bakımından büyük bir önem taşır. Bir adama onca iyi ve saygın meziyetine rağmen söz gelimi kel sıfatını takın, yığınla insan o kişiyi daha ilk gördüğünde hiçbir meziyetini aklına dahi getirmeyecek, sadece kelliğini öne çıkararak algılayacaktır.


Bu psiko-bilimsel yöntemi bazı devletler veya örgütler İslami terör vb. şekillerde, ticari sektörler de şık giyimli ve alımlı kadın figürlerinin tanıtımı yapılan arabanın vs. önüne çıkarılması tarzında reklam sektöründe, yani farklı alanlarda, farklı türevler halinde uygularlar.


Evet, aslında her şey isim koymakla başlıyor. Bu isim kısa sürede zihinleri ilgili meseleye bakış noktasında yeniden dizayn ve inşa ediyor. Bakışlar değişince yaklaşımlar, yaklaşımlar değişince akabinde gelecek uygulamalar ve daha pek çok şey değişiyor. Bu öyle bir noktaya varıyor ki bu işten öyle veya böyle bir biçimde etkilenmeyen hiçbir kimse kalmıyor toplumda.


Mesela herkesin üzüntü dediği duyguya depresyon dediğinizde iki kazanımınız oluyor. Yo üç, hayır dört… Yani anlayacağınız çok karınız oluyor!


Birincisi, bir duyguya depresyon dediğinizde onu hastalık kategorisi içine almış, avamın dünyasındaki üzüntü adıyla meşhur olmuş makamından alaşağı edivermiş oluyorsunuz! Bundan üzüntünün bir kaybı olmuyor. Çünkü o halkın ağzındaki makamından daha saygın bire mertebeye yükseliyor bu operasyon sonunda.


Bu işlem sonunda, yani üzüntüyü hastalık sıfatı takarak farklı bir paketin içine alınca haklı olarak tedavisi gündeme geliveriyor. Böylece kısa sürede bu duyguyu tedavi edecek ajanlar devreye girmeye başlıyor. Bu süreç sonunda bu ajanı üretenler başta olmak üzere herkes, mesela yazanlar, satanlar, nakliyeciler, hammadde üreticileri, hatta yan sanayi olan terapi, danışmanlık sektörü de dahil olmak üzere koca bir zincirin tüm halkaları kazanmaya başlıyor. Bu duyguya hastalık adı takılmasaydı, halkın ağzında hafifi ve orta şiddetli olanı üzüntü, daha ağır geçirileni de elem yahut keder olarak kullanılmaya devam etseydi bunun -halktan başka- kime ne yararı olacaktı ki!


Şimdilerde yeni bir etiketleme olgusuyla karşı karşıyayız: İnternet bağımlılığı hadisesi!


Oysa bunun bu güne değin bilinen, işin doğasına en uygun olan adı internet alışkanlığıydı. Ancak siz de takdir edersiniz ki bir sorunu alışkanlık olarak kabul edip de ticari bir **** haline getirebilmek, bunun için de tedavi paketine koyabilmek kolay bir nşey değildir. En azından bu uygulama aleni eleştirilere açık olur. Çok alenileşmiş her eleştiri ise itibar kaybettirir. Haliyle de satışları olumsuz yönde etkiler!


Ancak internet kelimesi aynı kalsa dahi alışkanlık sıfatını değiştirir, yerine bağımlılık kavramını ikame ederseniz bu olgunun bağlamını anında değiştirivermiş, avamın sürekli beleşe kullandığı kadir - kıymet bilmez dimağından kapıp tedavi dünyasının yitik malı haline getirivermiş olursunuz!


Artık işin kalan kısmı çok kolaydır. Bu duyguyu tedavi sektörünün ****sı haline getirdiğinizde artık dışarıdan gelebilecek hiçbir eleştirinin fazlaca bir kıymeti de kalmamış olur. Bir kere bu potaya soktuktan sonra zaten çok az eleştiri ve tenkit gelecektir dışardan. Gelebilecek üç – beş eleştiri olacaksa da bunlardan kimini bilim, kimini hekimlik, kimini otorite, kimini de bilimsel makale argümanlarıyla kısa sürede bertaraf edip geri püskürtmek son derece kolaydır.


Böylece internet alışkanlığı yıllardır beleşe kullanıldığı avamın elinden alınmış;artık pazarlanmaya açık bir **** olarak değer gördüğü bir piyasada yepyeni bir makam edinmiştir. Bu şekilde internet alışkanlığı olgusu da sonunda hastalıklar arasındaki saygın yerini almıştır.





Haberlerde bu konuyla ilgili olarak gençlerimizi bekleyen büyük tehlike, internet bağımlılığı deniyor. Ardından da bu sorunun da alkol ve madde bağımlılığıyla aynı tedaviye dahil olduğu söyleniyor.


Sizce internet, madde (uyuşturucu, kokain, esrar vb) kullanımı ve alkol arasında bir benzerlik var mı?


Evet alkol ve madde kullanımında vücuda somut olarak zerk edilen, tıbben de zararlı olan bir madde var. İnternette böyle bir şey yok. Ama adı bağımlılık ya. Haaa evet, doğru! Oradan kurtarıyor. Ortak noktası bu!


Bu durumda üçü de aynı yolla tedavi edilecek elbette. Halinden heybeti yaman sözüyle anlatılan gerçeğe uygun olarak hem kel hem fodul olduğunuzu unutur, elinizde topu topu üç grup ilacınızın olduğuna bakmadan hastalık sayısını kısa sürede 360’a çıkarırsanız, bununla da yetinmez düne kadar internet alışkanlığı olan bir sorunu, “Artık koca pasta haline geldi, şimdi tam sırası” dercesine esrar, uyuşturucu ve alkol gibi somut kimyevi madde bağımlılığıyla aynı kategoriye alırsanız elbette iki – üç grup ilaçtan birini tedavi diye sunmak zorunda kalırsınız.


Oysa bağımlılık, yani eski adıyla alışkanlık bir davranış biçimidir. Bir şey sürekli tekrar edilirse alışkanlığa dönüşür. Bu hastalıklı bir süreç değildir, eşyanın tabiatı gereğidir. Yani işin doğasının bir neticesidir. Her sağlıklı birey hoşuna giden, sevdiği, zaman geçirdiği şeyi daha çok kullanmak ister. Bu kullanım bir kontrol süzgeciyle paralel gitmez ise, bu konuda kişiler ve aileleri doğru mesleki bilgilerlerle desteklenip yönlendirilmez ise, daha da Türkçesi, sadece psikiyatristler kazansın mantığıyla piyasadaki danışmanlık merkezlerini kapatırsanız, kamuda çalışan psikologların elini kolunu da bağlar, bu kişileri sadece zeka testi yapan kişilere çevirirseniz, sevilen her şey sevildiği için yapılır, yapıldıkça alışkanlığa dönüşür, elbette ki zamanla bağımlılık denilen hali alır. Bu yaman hataya alışkanlığı bağımlılık olarak nitelemeyi de eklerseniz yığınla kişiyi, en çok da çocukları ve gençleri bir davranış biçiminin antidepresanla tedavi edildiği bir garabetin karanlık kuyusuna atarsınız!


Evet, bu alışkanlık yaygınlaşırsa, alışanların sayısı dişe tırnağa dokunur bir rakama ulaşır da birilerinin iştahını kabartır bir noktaya varırsa kısa sürede bağımlılık adını alır. Sonra da bir madde olan alkol, yine bir kimyasal karışım olan uyuşturucu tedavisinde kullanılan ajanlarla tedavi altına alınır. Bu bir hastalık değil, alışkanlık. Alışkanlık için ilacımız yok, kusura bakmayın denilecek değil ya!


İçe kapanıklığı - hareket azlığını ve aşırı hareketliliği bile aynı ilaçla tedavi ediyorken, depresyonla karı koca arasındaki iletişim bazlı sorunlara bile aynı etken maddeyi sadece farklı ticari izsimler altında veriyorken, altını ıslatan çocukla kekemeliği olanı bile aynı ajanla evine yolluyorken hiç olmazsa kavram noktasında ortak bir yanı bulunan (bağımlılık ortak noktası) durumlara aynı şeyi yapmış, aynı tedaviyle yaklaşmış çok sayılmaz aslında!



İzzet Güllü



Sincap isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla