Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Mayıs 2012, 20:59   #1
Sincap
NetteKeyif
 
Sincap - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 15 Mart 2011
Mesajlar: 16.171
Sincap is on a distinguished road
Puanlar: 48.146, Seviye: 1
Puanlar: 48.146, Seviye: 1 Puanlar: 48.146, Seviye: 1 Puanlar: 48.146, Seviye: 1
Üst seviye: 99%, 0 Gereken puan
Üst seviye: 99% Üst seviye: 99% Üst seviye: 99%
Etkinlik: 33%
Etkinlik: 33% Etkinlik: 33% Etkinlik: 33%
Standart Afetler İnsanların İsyân Ve Günahlarıyla Alâkalı Mı

Afetler İnsanların İsyân Ve Günahlarıyla Alâkalı Mı Hikayesi - Haram Hakkında - Afetler Ve Günahlar Hakkında


Yağmurun yağmaması ve kuraklık gibi afetler

insanların isyân ve günahlarıyla alâkalı mıdır?


Kâinatın sultanı, mahlûkatın en şereflisi, mevcudatın en değerlisi ve yeryüzünün halifesi olarak yaratılan insana Rabbimiz, kulluk şerefini de ikram eylemiş, bize: "Kullarım! Diye hitab ederek, O a Kul gibi kul olsak, var ya; şefkat ve merhamet yüklü nasihatlerle, hem bu dünyada hem âhirette acı, ıztırap ve sıkıntı çekmeyeceğimizi, refah ve seâdet içinde, âsûde ömür süreceğimizi bizlere müjdeliyor:

"Ey Âdem oğlu! Kendini Benim ibâdetime bağla ki: kalbini zenginlik ve huzurla doldurayım ve fakirlik ve ihtiyaç kapını . kapatayım. Aksi halde seni ve gönlünü lüzumsuzlarla meşgul eder durur; fakirlik kapını kapatmam.."


* * *

"Kullarım! Ben tüm yarattıklarıma zulüm etmeyi kendime haram kıldım, sizlerin birbirinize haksızlık ve zulmetmenizi de sizlere haram ettim. Sakın ha! (haram sınırımı çiğneyerek) Birbirinize zulmetmeyin. "

"Kullarım! Ben hidâyet etmezsem, siz dalâlete düşer perişan olursunuz. Bana dönün hidâyeti Benden isteyin ki sizi irşâd edip kurtarayım.

Kullarım! Ben doyurmasam siz aç kalırsınız.(Rızık sâhibi Benim,siz bana kul olun da) Benden isteyin ki, sizi doyurayım.

Kullarım! Ben giydirmesem siz çıplak kalırsınız.(herşeyin sahibi Benim) Benden isteyin ki sizi giydireyim."

"Kullarım! Gece gündüz durmadan hatalar ediyor, günah işliyorsunuz. Ben hepinizin bütün günahlarınızı affediciyim. Benden af dileyin ki sizi affedeyim.

Kullarım! Vallâhi siz Bana zerrece fayda veya zarar vermeye muktedir değilsiniz ki Bana fayda veya zarar verebilesiniz ."


* * * .

"Kullarım! Sizler hepiniz, geçmişleriniz ve geleceklerinizle bir olsanız, cinlerin de tümünü yanınıza alsanız, ve Allahın en halis ve takva kulunun kalbinde birleşerek kulluğunuzu yapsanız, her hangi bir surette Celâlime zerrece bir katkıda bulunmuş olamazsınız. Aynı şekilde en kötü ve en mücrim ve şerli bir insan kalbinde birleşerek hepiniz birlikte kötülük ve cürüm işleseniz Benim Azametimden ve mülkümden zerrece bir şey eksilmiş olmaz."


* * *

"Kullarım! Geçmiş ve geleceklerinizle birleşseniz, cinlerin de tümünü yanınıza alsanız, ve herbiriniz Benden ayrı bir şey istese,herkesin istediğini ayrı ayrı(fazlasıyla) veririm, gene benim hazinemden zerrece bir şey eksilmiş olmaz. Ancak denize batırılan bir iğnenin denizin suyundan eksilteceği kadar eksiltebilir. "


* * *

"Kullarım! İyi bilin ki,yaptığınız her ameliniz, zerresiyle Bende sayılır dökülür.Sonra herbiri neyi hak ediyorsa mutlaka karşılığını görür.Sizlerden her hangi biriniz hayırlı bir şeye nâil olursa, Allaha hamdetsin. (çünkü o, Allahın ihsânıdır); Kim ki onun aksi olan hayırsız ve kötülük bulursa, o zaman, kendisinden başkasını suçlamasın."

Rıyâzus–sâlihin den aldığım, Müslim ve Ahmed b.Hambelin rivayet ettikleri bu Kudsî hadisi, Ebu Zerr Cündüb b. Cünâdeden, Ebu İdris el–Havlânîden aktaran Saîd b. Abdil–Aziz şöyle dedi: Şam ahalisi için en şerefli olan bu hadisi Ebu İdris, Allaha tâzimle hemen diz çöker, öyle anlatırdı.


* * *

Ben de diyorum ki: kalplerimizi Allah sevgisiyle dolduran bu sözleri bizlere söyleyen Yüce Rabbimize : "Allahü Ekber!" deyip secde ederek okumalıyız Rabbimizin kelamı olan bu mübârek hadis–i kudsîyi..

Zevk–i selim ve imanlı bir müslüman bu hadis–i kudsîyi düşünerek özenle okuyup anlamaya çalışsa, tadına doyamaz da tekrar tekrar okumaktan kendini alamaz. Aslında bu mevzuda buna eklenecek hiçbir şey de kalmıyor.

Hadisin son cümlesine dikkat çekmek isterim. Mevzumuza ondan güzel cevap olamaz. Dünyamızda hoşumuza gitmeyen canımızı veya malımızı . yakan hadiselerin, sıkıntıların ve acıların sebebini, kendimizden başkasında aramayacağız. Başkasını değil, kendimizi suçlayacağız.

Hadis, aynı zamanda Rabbimizin dâima biz kullarının hayrını ve seâdetini dilediğini ve bunun için bütün imkanları ve nimetlerini kendine layık bir şekilde bol bol vermiş olduğunu, en tatlı ve şefkat yüklü kelimelerle ifade ediyor. Âhirette de, Cennetin yolunu açık bir şekilde bizlere gösteriyor. Ebedî yurdumuzda seâdet konağımız olacak cenneti ki, orada onsuz saâdet olmaz ve düşünülemez. Sevdiklerimizle birlikte orada olmayı Rabbimiz hepimize nasip eylesin..

Cennete kavuşmak, ona götüren söz ve amelleri yapmakla mümkündür. Cehennem ateşinde yanmaktan kurtulmak da, ona götüren söz ve amelleri terketmekle mümkün olur. İşte Peygamberimiz de bu misil âyetlerin tevcihâtı doğrultusunda, hem bilfiil tatbik ederek yaşamış; ondan sonra da Rabbine yönelerek, yüz aklığıyla düâ etmeye başlamıştır.

Demek istiyorum ki: Allahın gazab ve azâbına çarptıracak her türlü söz amel ve tasarruflardan uzak durup; Rızasına vesile olacak söz amel ve tasarrufları bilfiil yaşayarak . ve artık O a yalvarmaya yüzümüz olduğuna inanarak duâ etmeliyiz. Yani: sadece sıkıştığımızda ve muhtaç olduğumuzda Allahı hatırlayanlardan olmayalım. Her dâim O unla olalım ki istediğimizde istediğimizi bize hemen veriversin. İşte bu bakımdan Peygamberimizi örnek alalım, çünkü O böyle yapıyordu. Mesela: Senin tanımadığın bir kimsenin senden bir şey istemesiyle; çok iyi tanıdığın ve sevdiğin bir kimsenin istemesi bir olur mu? Olmaz tabii.


* * *

Hazreti Musâyı hayrete düşüren şu iki olay mevzuyu daha açık kavramaya yardımcı olacak sanırım:

Eşkıyanın tuzak yeri olan bir dar boğazın tepesinden, aşağıdaki yolu seyrediyor Musa aleyhisselam. Bir . kervan gelmekte ve mutlaka o dar boğazdan geçmeye mecbur, çünkü başka yol yok. Boğaza yaklaşırken kervan durur, develer ıhdırılır. Kervancı abdest alır namaza durur, namaz uzun sürer, dua ve tesbihatlarla sonra Kervancı başı nihayet hareket eder ve kervan dar boğaza doğru gelinir. Hazreti Musa hayran kalır bu müslümanın ibadetine ve Allaha yakarışlarına. Kendi kendine mırıldanır: "Allah," der: Kimi korur ki bu kervanı korumazsa, bu kadar düâ ve yakarışlardan sonra. Bu düşüncelerde seyran ederken birdenbire hayretten donakalır ve inanamaz gördüklerine. Nerden çıkıverdi bu kadar eşkıya? Gökten inmedi ya bunlar!?. Gitti kervan, tarumar oldu her şeyi kervancının. Musa aleyhisselam şaştı kaldı bu işe. Boşa mı gitti bu kadar ibadet, düâ ve yakarışı kervancının!?. Anlamaya çalıştı hadisenin hikmetini.


* * *

Başka bir gün gene oturdu oraya başladı seyretmeye, hikmetten hikmet çıkarmaya çalıştı. Hah işte bir kervan daha geliyor eşkıyaya yem olmaya. Herhalde o da şimdi durup . namaz kılacak uzun uzun dua edecek, yalvarıp yakaracak kervanım salimen geçsin, yakalanmasın eşkıyaya, Mevlam korusun. Ama hayret! Kervan durmadı, namaz da kılmadı, düâ da etmedi, daldı gitti tuzağın içine. Evet. evet ! İşte geçti bile, gidiyor bakmadan arkasına, sâlimen selîmen geçti gitti kervan, hiç Allah! bile demeden.

Allahım! Ne olur bana yardım et. Âciz kaldım anlayamadım, hikmetini çıkaramadım bir türlü bu birbiriyle çelişkili iki olayın.

Allah Celle ve alâ, Peygamberinin bu merakını gidermek için:

"Ey Musa! dedi. Bunda şaşılacak ne var? Birinci kervanın sahibini Ben sadece bana muhtaç olunca, başı daralınca görürüm, onun haricinde hiç bana yöneldiği olmaz. O, bana değil, malına kul. İkincisi ise hep benimledir, her an benimle. O düâsına değil Bana güvenir, kendini malına değil bana teslim etmiş durumda.

"Allaha tevekkül edenin yaveri Haktır." (Talak–65/3)


inceleme

DOÇ. DR. HÜSEYİN VAROL



Sincap isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla