Konu: Şiddet
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 20 Haziran 2013, 10:32   #1
Handan_
Keyifli~Üye
 
Handan_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 28 Mart 2011
Mesajlar: 1.444
Handan_ is on a distinguished road
Puanlar: 5.094, Seviye: 1
Puanlar: 5.094, Seviye: 1 Puanlar: 5.094, Seviye: 1 Puanlar: 5.094, Seviye: 1
Üst seviye: 99%, 0 Gereken puan
Üst seviye: 99% Üst seviye: 99% Üst seviye: 99%
Etkinlik: 0%
Etkinlik: 0% Etkinlik: 0% Etkinlik: 0%
Standart Şiddet

psikloji - şiddetin etkisi - ruh sağlığına şiddetin etkisi


Uzun süreli yapılan her iş duyarsızlaşmaya yol açar. Duyarsızlaşma duygu, düşünce ve davranışlarda motivasyon düşmesini yani gevşemeyi beraberinde getirir. Bu ise olumsuz nitelikli bazı sonuçlara yol açar. Özellikle sağlık ve yaşam ile ilgili olumsuz sonuç doğuran işlerde bu noktaya daha fazla dikkat etmek, onlara daha farklı bir anlayışla yaklaşmak gerekmektedir.


BAZI İŞLERİN DOĞASI FARKLIDIR


Mesela sabahtan akşama her gün otobüs sürmeyi gerektiren şehir içi yolcu şoförlüğü, hekimlik, psikologluk, öğretmenlik bu iş ve mesleklerin başında gelir. Bu ve benzeri işlere klasik mesai mefhumu ile yaklaşırsanız, bu vazifelere bayındırlıktaki yahut köy hizmetlerindeki evrak – kağıt işine dayalı bir büro memurluğu mantığıyla yaklaşırsanız doğabilecek bazı olumsuz sonuçları önleyemezsiniz. Bu işleri yapan kişiler kısa bir süre sonra işlerini isteseler bile eski özveri ile yapamaz bir hale gelirler. Ya bu durumu yoğun bir gayretle bastırıp içlerine atarlar, kısa sürede gergin, ani tepki veren, yüzü asık, sabırsız, mutsuz kişiler haline gelirler; bu sebeple iş yerinde performans hatırına sesleri çıkmasa bile gidip evde çoluk çocuklarına patlarlar. Böylece mutsuz evlilikler ve boşanmalar artar… Yahut bu psikolojileri olduğu gibi yüzeye vururlar, müşteri veya hasta ile aralarında bir dizi sorunların çıkmasına yol açarlar.


EĞİTİM ALANI BU FARKI KAVRAMIŞTIR


Bu işi doğasına uygun olarak “hakkıyla” kavramış alanların başında milli eğitim gelir. Milli eğitim öğretmenliğin diğer masa başı işlerden farklı olduğunu, özellikle beyinsel enerji gerektirdiğini bilimsel bir anlayışla yıllar önce tespit etmiş, normal memurlarda haftalık çalışma süresi 40 saat olduğu halde öğretmenlikte bu süre daha farklı uygulanmıştır. Bugün çoğu öğretmen yarım gün çalışır.


Ayrıca maaş karşılığı çalışma süresi haftada (yanlış anımsamıyorsam) 16 saattir, fazlası ek derse tabidir. Oysa benzer şekilde beyin işi yapan hekimlikte, psikologlukta vs. durum böyle değildir. Kaldı ki yıllardır sağlıkta mesai uygulaması insanı robot zanneden bir anlayışla 9 saat üzerinden, üstelik öğle arası da tatil değil esası ile yürütülmüştür. Hem insanla, hem hasta insanla, hem de hastaya karşı duyarlılığı tavan yapan tüm sülalesiyle uğraşmak da cabası. Bir yandan geren bu faktörler, öbür yandan sürekli aleyhlerine olarak sıkıştıran yaman özlük hakları sorunları. Şimdi de şiddet… Düşene vurmak bu olsa gerek!


İNSAN DOĞASINA AYKIRI UYGULAMALAR


Mesela bir psikolog 8 saatlik mesaisinde hiç yerinden kalkmasa, her birisi birer saatten 7 (saat) görüşme yapsa, sonunda “bittim” dese ve sadece bir saat ara verse işini yapmamış sayılabilmekte, “oturuyor” denilerek şikayete konu edinilebilmektedir. Oturuyordun oturmuyordun, al sana bir şiddet bahanesi. Bir psikologun yahut doktorun 8 saat boyunca hasta bakmasını, yerinden kıpırdamadan sürekli bireysel görüşme yapmasını herhangi bir kurumdaki evrak, kayıt, mühür işi gibi görmek, “Onlar da memur siz de” diyerek düz bir mantıkla yaklaşmak hem adil değildir hem de insan gerçeğine aykırıdır. Evet gün içindeki iş yoğunluğu toplamda bir - kaç saati geçmeyen işlerle yoğunluğun ve temponun sabahtan akşama dek aralıksız sürdüğü meslekleri ve otomatikleşmiş bir davranışsal kalıpla yapılan işlerle sürekli beyin yormaya dayalı “üretici” işleri aynı çalışma saatine mahkum etmek adil değildir. Adil olmayan, insan gerçeğine aykırı bulunan her uygulama insanda daha kısa sürede yıpranmalara, derken ruhsal, bedensel, ailevi ve şiddet türünden birçok sosyal sorunlara zemin hazırlar.


ACİL SERVİS İŞİ AYNI KİŞİLERİN RUTİNİ OLMAMALIDIR


Bir hekim sürekli acil hekimi olursa, üç günde bir yirmi dört saat nöbet tutarsa, bu tempoyu ondan uzun süre sürdürmesini bekleyemezsiniz. Oysa böylesi yaşam ile ölüm arasındaki riskli bir hekimlik uygulaması (özellikle acil görevi) belli kişilerin rutin vazifesi olmaktan çıkarılmalıdır. Bu görev, dönüşümlü olarak icra edilmeli, haliyle hiç kimsede bıkkınlık, yılgınlık ve duyarsızlaşma oluşturmaması sağlanmalıdır. İldeki tüm “ilgili” hekimler bu noktada sıraya konulmalıdır. Böylece her birine üç – beş ayda bir sıra geleceği için her hekim bu işi severek, tüm gücünü ve enerjisini vererek yapabilir, böylece daha çok acil servislerde görülen şiddet ve benzeri olumsuzluklar da büyük ölçüde önlenebilir.


Geçenlerde yurtdışından ziyaretime gelen kıymetli bir dostum Almanya'da acil servisi bulunan hastanelerin otel hizmeti olduğunu, acil servis için ameliyata hazır bir ekibin burada konakladığını, ihtiyaç olması halinde bu ekibin kişiyi derhal ameliyata alıp müdahale ettiğini anlatmıştı. Bizde en hayati yer olan acillerde pratisyenler, hem de daha yeni mezun olmuş olanları görev alır. İcapcı denilen tek nöbetçi uzman ise genellikle evinde olur. Lüzumu halinde bu kişi telefonla aranır. İlgili uzman hazırlandı, çıktı ve geldi diyene kadar çok zaman geçer. Bu durumda hastanın o gün çok şanslı olmayı temenni etmek dışında başka yapacak bir şeyi yoktur. Maazallah telefonunun şarjı bitmiş olsa yahut kendisine bir biçimde ulaşılamasa yahut yolda bir aksilik çıksa da gecikiverse hasta için her şey çok geç olabilir. İcapçı gelemeyecek veya gecikecek olduğunda hasta başka bir hastaneye sevk edilir, lakin bu yine hasta için zaman kaybı anlamına gelir. Ülkemizde insan yaşamı işte böylesi türden pek çok pamuk ipliğine bağlıdır.


İNSAN ÜRETİMİN NESNESİ OLMAKTAN KURTARILMALIDIR


Ayrıca mesai olgusu yapılan işlerin niteliğine göre sil baştan değişmelidir. Emek odaklı, yıpratıcı, özellikle sağlık gibi duyarsızlaşmaya yol açan işlerde daha esnek mesai uygulamasına gidilmelidir. Sadece çalışmak ve üretmek kutsal, insan bunun basit bir nesnesi gibi görülmemelidir.


Özel sektördeki 8 saatten fazla çalışmaya kesinlikle son verilmelidir. En önemlisi de özel sektörde geçerli olan hafta sonu (cumartesi) da çalışma uygulaması derhal ortadan kaldırılmalıdır. Bu uygulama insanları ruhen ve bedenen gereğinden fazla yormakta, nitelikli olarak dinlenebilmelerine fırsat vermemekte, gerek psikolojik gereksel bedensel direnci düşürerek pek çok soruna açık hale getirmektedir. En önemlisi de çalışan kişilerin ailelerine zaman ayıramama sorunlarına, özellikle de gelişim çağındaki çocuklarına gerektiği gibi ebeveyn olamamalarına yol açmaktadır.


Bu tür hataların yol açtığı direkt veya dolaylı sorunlar haftada bir gün daha fazla çalışmanın getireceği ekonomik katma değerden daha az ve basit değildir.


Psikolog

İzzet Güllü


Handan_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla