Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06 Temmuz 2013, 09:02   #1
EliFsS
Keyifli~Üye
 
EliFsS - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 25 Mart 2011
Mesajlar: 2.176
EliFsS is on a distinguished road
Puanlar: 6.554, Seviye: 1
Puanlar: 6.554, Seviye: 1 Puanlar: 6.554, Seviye: 1 Puanlar: 6.554, Seviye: 1
Üst seviye: 99%, 0 Gereken puan
Üst seviye: 99% Üst seviye: 99% Üst seviye: 99%
Etkinlik: 0%
Etkinlik: 0% Etkinlik: 0% Etkinlik: 0%
Standart Muharrem Erkânı Nedir?

Murarrem Erkânı: Muharrem’in 1. gününden itibaren on iki gün oruç tutulur ve her günün sonunda cem evlerinde bir araya gelinir oruç açıldıktan sonra Kerbelâ ile ilgili kitaplar okunur sohbetler yapılır mersiyeler söylenir. On üçüncü günü kurban kesilerek Muharrem erkânı yapılır. Bunun gerekçesi de şöyledir: Kevser Suresinde Hz. Peygamber’imizin soyunun kevserden yani Hz. Fatıma ile Hz. Ali’den geleceği müjdesi veriliyor. Bundan dolayı da Hz. Peygamber’e “şükret ibadet et ve kurban kes” deniyor. Biliyoruz ki Kerbelâ’da sadece Zeynel Abidin sağ kaldı ve Ehl-i Beyt soyunun günümüze kadar gelmesini sağladı. İşte Muharrem orucu sonunda kesilen kurban Zeynel Abidin’in sağ kalıp Ehl-i Beyt soyunun günümüze dek devam ettiği için kesilen şükranlık kurbanıdır. Muharemin on üçüncü günü bir araya gelinir o gece tutulan oruçların kesilen kurbanların kabulü için Allah’a dua ve niyazda bulunulur. Muharrem Orucunun Aslı nedir? Muharrem Orucu: Kur’an’da; “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz” deniyor.(Bakara 183) Yine Kur’an’da: “Şu sayılı günlerde olmak üzere oruç size farz kılındı. Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa tutamadığı günler kadar diğer günlerde tutar” deniyor. (Bakara 184) Görüldüğü gibi Bakara Suresi183. Ayette: Sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi demekle; Hazret-i Muhammed öncesi peygamberleri ve onların ümmetlerini kast ediyor. Yine Bakara Suresi 184. ayette de sayılı günlerden bahsediyor. Sayılı günler muharrem ayı içersindeki oruç tutulması gereken günlerdir yani muharremin birinden itibaren 12 gündür. İsteyenler muharremin birinden önce Müslim Akiyl ve iki oğlu için üç gün oruç tutarlar. Bu üç günlük oruca “masumlar” deniyor. Şu Kur’an ayetinde ise: “Sizden önce gönderdiğimiz resullerimize uygulanan Yasa da buydu. Sen bizim yol ve yasamızda değişme bulamazsın” deniyor. (İsra Suresi 77) Bakara Suresi 183. ayette Sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi dediği orucu muhtemelen şu peygamberler tutmuştur. 1. Adem Peygamber 10 Muharrem günü eşi Havva ile buluştuğu zaman yüce Allah’a bir gün şükranlık orucu tutmuştur. 2. Nuh Aleyhisselam 10 Muharrem günü tufandan kurtulunca şükranlık orucu tutmuştur. Ayrıca o gün gemide kalan erzakları bir araya getirerek aşure pişirmiştir. Aşr on demektir aşur veya aşura Muharrem’in onuncu günü pişirilen buğday tatlısıdır. 3. Hz. İbrahim Peygamber Nemrut’un attığı ateşten kurtulunca Allah’a şükretmek için oruç tutmuştur. 4. İshak veya İsmail Peygamber kurban olmaktan kurtulunca şükranlık için oruç tutmuştur. 5. Yakup Peygamber oğlu Yusuf’a kavuştuğu zaman şükranlık için oruç tutmuştur. 6. Eyüp Peygamber ağır dertlerinden kurtulunca şükranlık için oruç tutmuştur. 7. Yunus Peygamber balığın karnından kurtulunca şükranlık için oruç tutmuştur. 8. Musa Peygamber Firavun’un gazabından kaçarken Kızıl Denizin mucizevi bir şekilde kendisine yol vermesinin şükranlığı için oruç tutmuştur. 9. İsa Peygamber şükranlık için oruç tutmuştur 10. Allah’ın Resulü Hz. Muhammed Mustafa da Emevilerin zulmünden kurtulmak için 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret etti. Medine’ye sağ salim dönmesinin şükranlığı olarak on gün oruç tuttu. İşte isimlerini saydığımız bu peygamberler kendileri için kurtuluş kavuşma ve müjde günü sayılan bu günlerde bir gün kendileri için oruç tuttular. Aynı zamanda bu peygamberlerin ümmetleri de bu oruçları tutmuşlardır. Bu peygamberler için kurtuluş veya müjde günü sayılan on muharrem günü Hz. Peygamber’in torunu Hz. İmam Hüseyin ve yakınları için felâket ve musibet günü olmuştur. Bundan dolayıdır ki Alevi-Bektaşi inancına mensup kimseler de peygamberlerin uyguladıkları bu on günlük oruca İmam Hüseyin ve yakınları için iki gün ilave ederek 12 gün oruç tutarlar. Bakara Suresi 184. Ayete göre de tutamadıkları günler için bir başka gün oruç tutarak oruçlarını tamamlarlar. Görüldüğü gibi muharrem orucu tamamen Kur’an’a dayanır. Bu oruç aslında tüm Müslüman âlemi için farz kılınmıştır. Muharrem Orucu Kaç gündür Ve Nasıl Tutulmalıdır? a) Muharrem orucu olarak on gün peygamberlerin tuttuğu oruç tutulur ve buna iki gün de Kerbelâ şehitleri için ilave edilir. İsteyenler Müslim ve oğulları için de üç gün oruç tutmaktadır. b) Aslında bu oruç bir nevi yastır. Muharrem ayı Mah-ı Muharrem ayıdır ve Muharrem ayı yüreği Ehl-i Beyt sevgisiyle yanan her Müslüman için bir matem günüdür. Bu günlerde içi Ehl-i Beyt sevgisiyle dolu olan her Müslüman’ın mahzun olduğu ve matemlerinin tazelendiği günlerdir. Çünkü bugünler: Hazret-i Muhammed’in öperek severek koklayarak omuzunda gezdirdiği sevgili torunu Hazret-i İmam Hüseyin’in “Kerbelâ” denilen yerde iktidar hırsıyla içi kararmış olan Muaviye’nin oğlu Yezid tarafından aile efradı ve yakın dostlarıyla birlikte şehit edildiği günlerdir. c) Oruç Rumeli’de ve genellikle Bektaşiler arasında kaç gün dayanabilecek ise o günler için niyet edilir. Oruçlu olan kimse oruçlu olduğu günlerde çok hafif yemek yer ancak kesinlikle su içmez susuzluğunu sadece sıvı yiyeceklerle gidermeye çalışır. Hatta bazı kimseler sıvı yiyeceklerden dahi uzak durmaya çalışırlar. Anadolu Alevileri arasında ise yukarıda söylediğim gibi on iki gün tutulur. Oruca niyet edilir gün içerisinde hiçbir şey yenmez su ve sıvı içecekler içilmez. Gün battıktan sonra çok hafif bir şeyler yenir ve koyu çay içilir. Bazı yörelerde gece saat 12’den önce çok hafif bir şeyler yiyip tekrar niyet edilir. Bazı yörelerde ise sabah şafaktan önce kalkıp çok hafif bir şeyler yenir ve tekrar niyet edilir. Oruca niyet edilirken büyük küçük tüm aile fertleri beraber olmalıdır böylece çocuklarımızın da tutulan bu oruç hakkında bilgilendirilmsi sağlanmış olur. Ancak bazı kimseler sabaha yakın kalkıp bir şeyler yiyip niyet ettiklerini söylüyorlar. Bunlar daha çok rahatsız ve belirli saatlerde ilaç kullanma zorunluluğu olan kimselerdir. ç) Muharrem orucu aynı zamanda matemdir yastır. Bu günlerde Tahtacılar dahi ağaç kesmezler kesici aletler kullanılmaz kurban kesilmez kan atıtılmaz et yenmez mümkün olduğunca sebze yemekleri tercih edilir. Düğün-dernek yapılmaz aynaya bakılmaz tıraş olunmaz banyo yapılmaz çamaşır yıkanmaz herhangi bir tartışmaya girmemeye çok özen gösterilir. Ancak bunlara rağmen bazı konuları da göz ardı edemeyiz. Çünkü çoğumuz büyük şehirlerde yaşıyoruz her birimiz bir kurumda çalışıyoruz. Toplum kurallarına da uymamız gerekiyor işimiz icabı temiz olmamız gerekiyor. Bu durumda olan kimselerin yıkanması tıraş olması ve temiz giyinmesi gerekiyor. Bunlar günümüzün gereğidir zaman bize uymaz biz kendimizi zamana uyduracağız. Oruç Nedir ve Oruç Deyince Neyi Anlıyoruz? Oruç sadece aç kalmak değildir. Oruç tüm bedenin oruçlu olma halidir. Oruçlu olan kimse eliyle diliyle beliyle kısacası tüm azaları ile oruçlu olmalıdır. Oruç aynı zamanda nefsin islah edilmesi için yapılan bir ibadettir. Oruç Allah rızası için tutulmalıdır. Oruç deyince hemen aklımıza hiçbir şey yememek ve aç durmak gelir. Aslında oruç bu değildir oruç tüm azaların orucudur. Yani beden orucudur bunu şöyle sıralayabilirız: Elin orucu; oruçlu olan bir kimse hiçbir vesile harama el uzatmamalıdır. Dilin orucu; oruçlu olan kimse hiçbir vesile yalan küfür dedikodu ve gıybette bulunmamalıdır. Belin orucu; oruçlu olan bir kimse zinadan ve şehvetten uzak durmalıdır. Gözün orucu; oruçlu olan bir kimse hiçbir şeye kötü gözle bakmamalıdır. Gafletten uzak durulmalıdır. Kulağın orucu; oruçlu olan bir kimse tüm kötü fiillere kulağını kapamalı yasaklanmış olan şeyleri duymamalıdır. Nefsin orucu; oruçlu olan kimse tüm nefsani duygulardan uzak durmalıdır şehvetten kendisini korumalıdır. Kalbin orucu; oruçlu olan kimse her an Allah’la beraber olduğunu bilmeli hiçbir vesile Allah’tan uzak olmamalıdır her an için tefekkürden uzak kalmamalı ve vermiş olduğu nimetlerden ötürü Allah’a şükretmelidir. İradenin orucu; Cenab-ı Allah ahseni takvim üzere yani en mükemmel olarak yarattığı insana diğer varlıklardan fazla olarak “irade sıfatı” vermiştir. Oruç tutabilen bir kimse iradesine hakim kimsedir. Nefsimiz bizden pek çok şey isteyebilir. Eğer biz nefsimizin her istediğini ona verecek olursak onun tutsağı oluruz. O vakit irademiz elimizden gitmiş onun tutsağı sayılırız. Ama acıktığı zaman yemek susadığı zaman su vermezsek herhangi bir kötülüğe sebep olabilecek fiili yerine getirmezsek o vakit biz irade sahibi sayılırız ki bu da bizi kemalata ulaştırır. Ruhun orucu; Cenab-ı Allah’ın kendi öz cevherinden ve tertemiz olarak bize verdiği ruhumuzu manevi duygularla beslemeliyiz. Nasıl ki müzik ruhun gıdasıysa buna benzer tüm ibadet ve taatlerimiz de ruhun gıdasıdır. Buraya kadar saydıklarımızı gereği gibi uygulayabilirsek bu hareketlerimizin tümü ruhun gıdasıdır. Aslında oruç sadece Muharrem ve Hızır veya diğer sayılı günlerde tutulan oruç olmamalıdır. İnsan kendini bildikten itibaren tüm hayatı boyunca oruçlu olmalıdır. Örneğin bir kimse ikrar verip musahip olur muntazam Hakk Muhammed Ali yoluna devam ederse her sene görgüden geçip üzerinde kul hakkı bulundurmazsa hayat boyu oruçlu sayılır. O Allah’tan Allah’ta o kulundan razı olur. Kerbela Olayı Her Yıl On Gün Öne Geliyor Neden? Bunu şöyle açıklayabiliriz: Eski Kameri aylar: Muharrem Sefer Rebiyülevvel Rebiyülahir Cemaziyelevvel Cemaziyelahir Recep Şaban Ramazan Şevval Zilkade ve Zilhicce. Bu on iki ayın toplam gün sayısı 355’tir. Oysa Kİ güneşin ilkbahar ılım noktasından iki geçişi arasındaki zaman birimi olan gerçek yıl 365 gün 5 saat 48 dakika 46 saniyedir. Demek ki miladi takvim ile kameri takvim arasındaki fark 10 gündür. Dolayısıyla Arabi aylar ve Muharrem ayı her yıl 10 günlük bir kaymayla yaklaşık 36 yılda bir dönüşünü tamamlar ve aynı yere gelir. Cumhuriyete kadar ülkemizde kullanılan takvim Arabi (Kameri) takvimdir. Bütün dünya gerçek yıla en yakın takvim sayılan “Gregoriyen” takvimine geçmiştir. Bu takvime göre her 3 yıldan sonra gelen Şubat ayını 28 yerine 29 gün kabul ederek gerçek yıldaki 5 saat 48 dakika 46 saniyelik küsuratı tamamlamaya çalışılır. Bunu böyle belirttikten sonra Kur’an’da Haram aylarla ilgili ayeti inceleyelim: Sana haram ayı yani onda savaşmayı sorarlar. De ki: O ayda savaşmak büyük günahtır. İnsanları Allah yolundan çevirmek Allah’ı inkâr etmek Mescid-i Haram’ın ziyaretine mani olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük bir günahtır. Arap Yarımadası’nın her yerinde özellikle Hicaz’da çok eskiden beri yılın dört ayı haram (yasak) sayılır ve bu aylarda savaş yapılmaz kan dökülmezdi. Bu aylar yılın son iki ayı ile gelecek yılın ilk ayıdır yani Zilkade Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. Ve bir de yılın yedinci ayı olan Recep ayıdır. Recep ayı ortada ve tek ay sayıldığından buna Recep’ül-feda yani yalnız recep denirdi. Bu aylarda oymaklar arasında savaşlara ve çatışmalara son verilir halk her yerden Kâbe’yi ziyaret için Mekke’ye gelir ve panayırlarda alışveriş ederlerdi. Ayrıca bugünlerde aralarındaki anlaşmazlıkları hakem kurulu katında uzlaşmaya çalışırlardı. Yukarıda verdiğim Kur’an ayetinden de anlaşılacağı gibi bu aylara saygı dışı davranışlar en büyük günah sayılırdı. Hz. Muhammed döneminde de Araplar istedikleri zaman savaşabilmek ve avlanabilmek için bir yıl “muharrem” ayını haram saymışlar bir yıl da muharremden sonra gelen “sefer” ayını haram saymaya başlamışlardı. Bu hileye başvuran Araplar böylece savaş yapılması yasak olan bu ayı başka bir ay sayarak savaşa giriyorlardı. İşte bu kasıtlı ve hileli yöntem Hicretin 8. yılında şu ayetle kaldırıldı. “Haram ayları ertelemek sadece kâfirlikte ileri gitmektir. Çünkü onunla kâfir olanlar saptırılır. Allah’ın haram kıldığının sayısını bozmak ve O’nun haram kıldığını helal kılmak için “haram ayını” bir yıl helal sayarlar bir yıl da haram sayarlar. Böylece onların kötü işleri kendilerine güzel gösterilmiştir. Allah. Kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez” denilmektedir. Bu durum böyle bilinirken şimdi birileri kalkıp muharrem ayı içerisinde olan bir olayı mart ayı içerisinde ve sabit bir günde uygulamaya koymağa çalışıyor. Nitekim Hz. Muhammed ve Hz. Ali devrinde de Muharrem ayı yıl içinde dönmüştür. Kerbelâ olayından sonra İmam Zeynel Abidin ve ondan sonra gelen imamlar ve onun soyundan gelen Hacı Bektaş Veli döneminde de Muharrem ayı yıl içinde dönmüştür.
EliFsS isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla