06 Kasım 2011, 12:38 | #1 | ||||||||||||||||||||
NetteKeyif Üyelik tarihi: 15 Mart 2011
Mesajlar: 16.171
| Dilin insan ve toplum hayatındaki yeri ve önemi Dil insanın anlatma yetisi çevresinde oluşan anlaşma araçlarının en kullanışlı ve gelişmiş olanıdır. Her-şeyden önce dil iletişim anlatma ve anlama aracıdır. İletişim birlikte yaşamanın temelidir. İletişim olmazsa insanlar bir araya gelerek toplum oluşturamazlar. Anlaşma olmadan toplumdan söz edilemez. Anlaşmak için de anlatmaya ihtiyaç vardır. Anlaşma anlatma iletme bir bütündür. Doğadaki canlılar kendilerini korumak varlıklarını sürdürmek için bazı yetenek ve güçlerle donatılmıştır. Bazılarının "beden gücü. bazılarının görme duyusu bazılarının koku alma duyusu gelişmiştir. Bazıları çok ürer bazıları daha hızlı koşar. İnsan da anlaşma yetisiyle donatılmış bir varlıktır. İnsanın her türlü iletişimini bu yeti çevresinde düşünmek gerekir. Dilden önce bazı işaret ve seslerle insanlann kendi aralarında iletişimi sağlayarak anlaşma sağladıkları bilinmektedir. Günümüzde de dil dışında başka araç ve durumlarla anlaşma sağlandığı bilinmektedir. Ancak hiç şüphesiz en gelişmişi ve kullanışlı olanı dille gerçekleştirilen iletişimdir. İletişim bir bilginin niyetin duygunun düşüncenin göndericiden alıcıya iletilmesidir. İnsanlar arasında iletişimin gerçekleşmesi için göndericiyle alıcı arasında ortak bir işaret sisteminin kullanılması gerekir. Her dil onu konuşan insanlann tarihî oluş içinde oluşturdukları doğal bir şifre sistemidir. Kendine özgü söyleyiş tonlamaları ve kuralları vardır. Bütün bu özellikleriyle dil bir sistem özelliği taşır. Bu sistem; insanların anlaşma anlama-anlatma yeteneği çevresinde birlikte yaşayan insan grupları tarafından oluşturulmaktadır. Her dilin en küçük birimi olan kelime sesle kavramın kaynaşmasıyla oluşur. Kelime ve kurallar o dili konuşan insan kitlesinin dünya ve insanla ilişkilerine ve oluşturup yaşadıkları kültüre göre şekil kazanır. İnsan grupları bu anlaşma yeteneği çevresinde bir araya gelerek hem dili oluştururlar hem de o dille deneyimlerini ve birikimlerini kendilerinden sonra gelen kuşaklara aktarırlar. Günümüzde kültür alanı olarak adlandırılan (tinsel tabaka) insanı diğer varlıklardan ayıran her türlü etkinliğin oluştuğu alan dille gerçekleşir ve dille ifade edilir. Dil insanın yaşadığı grup içinde kültürel kişiliğini oluşturan öğelerden biridir. Aynı dili konuşan insanlar görünmeyen ama anlaşılan ve sezilen bağlarla birbirlerine bağlanırlar. İnsan iç dünyasını da ana dilinin imkânlarıyla şekillendirir. Çünkü insan; severken nefret ederken düşünürken kelimeleri kullanır. Onların sağladığı imkânlarla hisseder ve düşünür. İnsan dış dünyayı da dilin imkânlarıyla algılar ve sezer. İçle dış birleşir iç içe girer ve ayrılmaz bütün olur. Doğada hiçbir şeyin etiketi yoktur. İnsan dilinin verdiği imkânlarla onları sezer algılar ve değerlendirir. Dil kültür taşıyıcısı olarak tarihî ve sosyal olanla iç içedir; onlarla zenginleşerek akışını sürdürür. Onu konuşan her birey de kendi sezgi izlenim duygu ve düşüncelerini dille ifade eder. Dili kendi bireyselliğiyle zenginleştirir. Bütün bunlar dilin o dili konuşan toplumun kültürünü oluşturan ve ifade eden bir araç olduğunu ortaya koyar. Kültür-dil ilişkisi tek yönlü değil çift yönlü bir ilişkidir. Doğal dil kültür alanının benimsediği üzerine durduğu tartışıp zevk değer ve anlayışa göre yeni öge ve söyleyişlerle zenginleşerek varlığını sürdürür. Kişilerin zevk ve anlayışlarını belirlemelerinde dilin rolü vardır. Dili olmayan varlıkların düşünceleri gelişmez. İnsan düşüncesi duygusu sezgisi ve hayali dilin dünyasında oluşur ve zenginleşir. Ayrıntıları ifade edemeyen renkleri birbirinden ayıramayan bir insanın dili zengin ve renkli olamaz. İnsan günlük ihtiyaçlarını dille karşılar. Burada doğal dilin imkânlannı kullanır. Bilimsel eserlerde dil kesin olanı ifade edecek bir yapı ve söyleyiş kazanır. Felsefe metinlerinde de düşünceyi dile getiren kavramlar ön plana çıkar. Dil dille ilgili metinlerde de başka işlev yüklenir. Dil iletişimde yüklendiği işleve gö re anlam ve ses değeri kazanır. İletişim tablosunda gönderici-alıcı gönderge bağlam kanal ileti bulunmaktadır. İletişimde "gönderge" ön plandaysa dil de göndergesel işlevde kullanılır. Göndericinin iletiye katılımıyla ifade farklı boyut kazanır. Gönderge. göndericinin duygularıyla heyecanlarıyla ve coşkularıyla birlikte tanıtılır. İleteşimin amacı alıcıyı uyarmak onu harekete geçirmek ise ileti bu amaca göre düzenlenir. Bazen de ileti kanalını kontrol etme ihtiyacı duyulur. Dil ve dil kuralları üzerinde konuşurken dil ötesi bir dil kullanı-ır. Dil şiirsel işlevde de kullanılır. Bu işlevinde ileti dil göstergelerini sergiler öne çıkarır. Kurmaca metinlerde dil bu işleviyle kullanılır. Aynı metinde dilin bir iki işlevinin birlikte kullanıldığı görülür. Dilin işlevleriyle kültürle ve düşünceyle ilişkisini birlikte düşünmek yararlıdır. Her bağlamda işlevler aynı kalmak üzere kültür ve düşünceden kaynaklanan bir derecelenmenin varlığı hissedilir. Bütün bunlar da dilin biyopsişik varlık olan bir canlıyı; - Anlayan - Yaşama düzenini kendisi kuran - Algılayan duyan düşünen hisseden sezen ve bunların bilincinde olan - Değerleri duyan geliştiren - Kendisinden öncekileri anlayan yorumlayan - Farklı biçimlerde ifade eden her an geliştirip zenginleştiren bir varlık hâline getiren bir imkân ve araç olduğunu ortaya koymaktadır. Dil insanın kimliğidir. Dilin hayatımızdaki yeri ve değeri "dil-düşünce" "dil-toplum" "dil ve gerçekli-lik" söz gruplarında dile getirilen ilişkiler çevresinde ele alınabilir. Bu konuda Berke Vardar'ın "Dil Olgusuna Genel Bir Bakışı" başlıklı yazısından bazı bölümler aşağıya alınmıştır. ALINTIDIR | ||||||||||||||||||||
Bookmarks |
Etiketler |
dilin, Dilin insan ve toplum hayatındaki yeri ve önemi, hayatındaki, insan, toplum, yeri, Önemi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |