Sanal Hayat Keyifli Forumun Tek Adresi - Sesli Sohbet - Sesli Chat > Dini Bilgiler & Paylaşımlar > Dini Yazılar & Makaleler » Taif Seferi

  • Yeni Konu aç Cevapla  
     
    LinkBack Seçenekler Arama Stil
  • Alt 09 Mayıs 2012, 20:59   #1
    NetteKeyif
     
    Sincap - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
     
    Üyelik tarihi: 15 Mart 2011
    Mesajlar: 16.171
    Sincap is on a distinguished road
    Puanlar: 48.146, Seviye: 1
    Puanlar: 48.146, Seviye: 1 Puanlar: 48.146, Seviye: 1 Puanlar: 48.146, Seviye: 1
    Üst seviye: 99%, 0 Gereken puan
    Üst seviye: 99% Üst seviye: 99% Üst seviye: 99%
    Etkinlik: 33%
    Etkinlik: 33% Etkinlik: 33% Etkinlik: 33%
    Standart Taif Seferi

    Taif Nedir - Taif Seferi Hakkında - Sakif Havazin - Ganimetler - Ensar Muhacir Hakkında

    Taif Seferi: (H. 8 / M. 630)

    Peygamberimiz (sav) Taifi çok iyi biliyordu. Henüz Mekke’de bulunduğu zaman hicretten iki sene önce Taife sığımış ve onları imana davet etmişti; ancak onlar peygamberimizi kabul etmemiş üstelik çocuklara taşlatmışlardı. Aradan tam on sene geçmiş ve şimdi o taş atan çocuklar yaşları 18 ile 20 arasında birer delikanlı olmuşlardı. Bir kısmı da peygamberimizle savaşmak üzere Huneyn’e gelmişlerdi. Peygamberimiz (sav) Taife geldiğini gören Sakif ve Havazin kavmi Taiflilerle beraber kalelerine çekildiler. Surlar güçlü, kale de kuvvetli olduğu ve içinde yiyecekle suyu boldu. Peygamberimiz (sav) kalenin karşısında ordusunu konuşlandırdı ve ordugâhını kurdu. Bu arada kaleye yaklaşan birkaç sahabeyi kaleden atılan oklarla şehit oldu. Bunun üzerine peygamberimiz (sav) ordusunu biraz daha geri çekti. Peygamberimiz (sav) için biri Hz. Zeyneb’e (ra) diğeri Hz. Ümm-ü Seleme’ye ait olmak üzere iki çadır kuruldu. Peygamberimiz (sav) için de bu iki çadır arasında otağ yapıldı. Peygamberimiz (sav) namazlarını burada kılar ve görüşmelerini burada yapard. Bu nedenle daha sonra buraya bir mescit inşa edilmiş adına da “Mescid-i Sâriye” adı verilmiştir.



    Muhasara karşılıklı ok atışlarıyla başladı. Sakifliler kalelerine güeniyor ve teslim olmaya yanaşmıyorlardı. Peygamberimiz (sav) “Savaş Meclisini” topladı ve onlarla istişare etti. Selmân-ı Farisî hazretleri “Biz Fars ülkesinde kaleleri kuşattığımız zaman onları mancınıklarla taşa tutardık. Burada da bunu yapabiliriz” dedi.


    Peygamberimiz ve sahabelerin çoğu bunu uygun buldular. Zira kale muhkemdi, aşılması zordu ve Taiflilierin de yiyecekle su derdi yoktu. Bu durumda kuşatma aylarca sürebilirdi ve peygamberimizin (sav) bunu beklemeye zamanı yoktu. Daha yapılavak pek çok iş ve hizmet vardı. Orduda iki mancınık vardı. Mekkeliler ihtiyaç olur diye daha önce İrandan satın almış getirmişler, peygamberimiz (sav) de onu Mekke’lilerden emaneten almıştı. Bunlara benzer birkaç tane daha yapılması için talimat verildi. Kalenin çeşitli bölgelerine kurularak denenecekti. Ayrıca orduda iki adet de “Dâbbe”denilen ve kalın ok geçirmez, ateşle yanmaz iki adet zırhlı araç bulunuyor. Bununla mücahitler kale dibine yanaşarak duvardan delik ve gedik açmaya çalışıyorlardı. Ancak bunda başarılı olamadılar.


    Muhasara uzuyordu. Peygamberimiz (sav) onları kalelerinden çıkarmak için yeni taktiklerin denenmesini istedi. Hz. Halid b. Velid (ra) meydana çıkarak er talep etti. Ancak onlar “Biz aylarca içeride durur sizinle çarpışamaya çıkmayız. Sizin beklemeye zamanınız varsa bizim daha çok var!” dediler.


    Bu defa peygamberimiz (sav) “Hangi köle kaleden inerek Müslüman olursa azat edilecektir” diye ilan ettirdi. Ancak yirmi kadar köle kaleden aşağıya indi ve iman ettiler. Peygamberimiz (sav) onları durumu iyi olan sahabelere taksim etti ve kur’ân-ı Kerim öğrenmelerini sağladı. Daha sonra onların sahipleri istediklerinde peygamberimiz “onlar hürriyetlerine kavuşmuş ve azat edilmişlerdir” diye kabul etmedi.


    Bu defa Uyeyne b. Hıns peygamberimizin huzuruna çıkarak “Ya Resulallah! İzin ver, gideyim onlarla konuşayım ve dine danet edeyim. Ola ki Allah hidayet nasip eder de Müslüman olurlar” dedi. Peygamberimiz (sav) müsaade buyurdular. O da Taiflilerle konuşmaya gitti. Tam tersine “Muhammed hiçbir zaman sizin yaptığınız gibi bir dirençle karşılşamadı. Kaleleriniz korumaya müsaittir. Direnmenize devam edin!” dedi. Sonra dönüp peygamberimize (sav) geldi.


    Peygamberimiz (sav) “Sen onlara ne söyledin?” dedi. O da hiç bozuntuya vermeden “Ben onlara Müslüman olmalarını ve kurtulmalarını söyledim. “Muhammed sizi teslim almadıkça geri çekilmeyecektir” dedim dedi. Peygamberimiz (sav) öfkeyle “Yalan söylüyorsun! Sen onlara şöyle şöyle söylemedin mi?” diyince kızarıp bozaran Uyeyne “Doğru söylüyorsun! Sen gerçekten Allah'ın Resulüsün. Beni affet!” demeye başladı. Bazı sahabeler üzerine yürümek ve öldürmek istediler. Peygamberimiz (sav) müsaade etmedi. “Bu ders buna yeter! Başka şeye gerek yok!” buyurdular.


    Peygamberimizin (sav) Rüyası ve Muhasaranın Kaldırılması:

    Muhasara bir aydır devam ediyor; ama bir türlü kaleye yaklaşmak ve ele geçirmek mümkün olmuyordu. Gece bir rüya gören peygamberimiz (sav) sabah sahabelerine anlattı. Rüyaya göre “kendisine bir kap tereyağı ikram ediliyor, bir horoz gagasıyla kabı devirip içindeki yağı döküyordu.” Efendimiz (sav) rüyayı anlatınca Hz. Ebubekir (ra) “Ya Resulallah! Sanırım Tâifliler hakkında istediğini elde edemeyeceksiniz” dedi. Peygamberimiz (sav) “Doğru. Ben de buna imkân görmüyorum” buyurdular.


    Peygamberimiz (sav) beklemenin zaman kaybından başka bir şeye yaramayacağı kanaatine ulştı ve muhasaranın kaldırılmasını istedi. Ancak sahabelerin çoğu biraz daha mücadele etme yolunda fikir beyan ettiler. Hz. Ömer (ra) “Yâ Resulallah! Sakifliler aleyhine dua etmez misiniz?” diyince peygamberimiz (sav) “Allahım Sakiflilere doğru yolu göster ve onları bize getir” buyurdular.


    Sahabeler “Taifi fethetmeden gitmeyelim” dediler ve Hz. Ebubekir’e başvurdular. Hz. Ebubekir (ra) “Bu işi Allah ve Rasülü daha iyi bilir. O emri Allah’tan alır” diye cevap verdi. Hz. Ömer’e gittiler. O da: “Hudeybiyede bir defa peygambere itiraz ettim. Az kalsın helak oluyordum. Resulullah’ın yaptığı her şeyede bir hayır vardır. Hudeybiye’den daha hayırlı bir sonucu olan fetih olmamıştır. Çünkü savaşla Müslüman olmayanlar barışla mülümanlığa koştular. Bizim şer olarak gördüğümüz şeylerde hayır olabilir. Biz bilemeyiz; Allah bilir” diye cevap verdi.


    Ancak peygamberimiz (sav) umumi kanatın bir müddet daha Taif’te kalmak olduğu kanaatine ulaşınca “Öyle ise yarın sabah çarpışmaya hazır olun!” buyurdu. Sabah erken savaş için gittiler. Ancak ne kaleye girebildiler, ne de onlardan birisini dışarı çıkarabildiler, aksine birçok sahabe kaleden attıkları ok ve taşlarla yaralandı. Mancınıklar da işe yaramadı. Artık böyle bir sonuç alamayacaklarını kendileri de gördüler. Peygamberimiz (sav) onların umutsuz mücadelelerine tanık oldu ve “Artık yarın İnşaallah döneriz!” demesine sevindiler. Akşam döner dönmez göç hazırlıklarına başladılar. Sakifliler onları yormuş, yaralamış ve 14 kadar da şehit vermişlerdi.


    Sabah kuşatmayı kaldırarak mücahitlerle beraber Huneyn ve Evtas’tan alınan ganimetlerin korunduğu Cirâne mevkiine döndüler.


    Ganimetler ve Esirlerin Durumu:

    Huneyn’de elde edilen ganimetler ve esirlerin sayısı oldukça fazlaydı. Esir edilen çocuk ve kadınların sayısı neredeyse alrı bini buluyordu. Alınan ganimetler ise 24 bin deve, 40 bin davar ve 4 bin ukıyye gümüştü.


    Peygamberimiz (sav) Havazinlilerin malları ve çocuklarını düşünerek geleceklerini ve Müslüman olacaklarını düşünerek onlara esir muamelesi yapmadı ve uzun süre mücahitlere köle olarak dağıtmadı. Sahabelerini Mekke’ye göndererek oradan elbise getirtti ve onları giydirdi.


    On gün beklediği halde Havazinlilerden gelen olmayınca malları ve kadınları mücahitler arasında taksim etti. Taksim işi bitmişti ki Havazinlilerden bir heyet geldiler ve kendilerinin Müslüman olduklarını yurtlarında bulunan halkın da Müslüman olduğunu haber verdiler, esirleri ve malları talep ettiler. Peygamberimiz (sav) onlara “Ben sizin gelmenizi tam on gün bekleyerek malları ve esirleri bölüştürmemiştim. Ama şimdi onları bölüştürmüş bulunuyorum. Şimdi onları size iade etmem zor bir iş” buyurdu. “Şimdi sizi iki şey arasında serbest bırakıyorum. Ya kadın ve çocukları tercih edeceksiniz veya mallarınızı” buyurdu. Onlar da “Biz kadın ve çocukları mallara tercih ederiz” dediler.


    Bunun üzerine peygamberimiz (sav) “Ben kendi hisseme ve Abdulmuttalp oğullarına düşen hisseleri size bağışlıyorum. Siz öğle namazından sonra ayağa kalkar ve ‘Biz kadın ve çocuklarımızın bağışlanmasını diliyoruz’ dersiniz ben de hissemi bağışladığımı duyururum ve Müslümanlardan da bağışlamalarını isterim” buyurdu. Onlar da böyle yaptılar. Müslümanların tamamı da kendi hisselerine düşenleri verdiler ve böylece esirlerin tamamı serbest kaldı. Onlar da evlerine ve yuvalarına sağ salim döndüler.


    Sonra peygamberimiz (sav) “Mâlik b. Avf ne yapıyor?” diye sordu. Onlar da “Kçıp Taife sığındı ve henüz daha dönmedi” dediler. Bunun üzerine peygamberimiz (sav) “Gidin ona haber verin ki şayet Müslüman olursa ben ona ailesini ve malını geri vereceğim fazladan da yüz deve veririm” buyurdu ve Havazin halkını yurtlarına gönderdi.


    Mâlik b. Avf’ın Müslüman Olması:

    Havazinliler peygamberimizin bu merhanetini ve cömertliğini gördükten sonra sevinerek Mâlik b. Avf’a haber gönderdiler. Malik bunu haber alınca hemen peygamberimizin (sav) huzuruna gelerek Müslüman oldu.


    Peygamberimiz (sav) Mâlik b. Avf’ı hoş karşıladı, iltifat etti ve ailesine kavuşturdu. Sonra onunla sohbet etti. Amacını ve islam dininin yüceliğini lisanen ve fiilen ders verdi. Malını da bi-tamâmiha ona teslim ettikten sonra fazladan yüz deve de ihsan etti. Sonra onu kendi bölgesine vali tayin etti. Böylece onu taltif de etti.


    Malik b. Avf (ra) kimseden görmediği bu iyilik ve ihsanı en büyük düşman olarak bildiği ve kendisi ile savaştığı Hz. Peygamberden görünce mahcubiyetinden ve pişmanlığından yerin dibine giriyordu. Sonra bu duygularını şöyle ifade etmiş ve: “İnsanlar arasında Muhammed'in bir benzerini şimdiye kadar ne görmüşüm ve ne de işitmişim. Kendisinden ihsan edilmesi istenildi mi, fazlasıyla verir. İstediğin takdirde, yarın meydana gelecek olan hadiselerden de sana haber verir” demiştir.


    Ganimetlerin Dağıtılması ve Müellefet-i Kuluba Pay Ayrılması:

    Peygamberimiz (sav) ganimetin beşte birini kendisine, yani hazineye ayırdıktan sonra geri kalanı bütün mücahitlere dağıtıyordu. Ama ne var ki bedevîler ganimetin dağıtılmasını sabırsızlıkla bekledikleri için zaman geçtikçe sabırsızlık göstererek peygamberimizi (sav) sıkıştırmaya başladılar. Bazı kaba adamlar da peygamberimize (sav) “Ya Muhammed! Hakkımızı dağıt ve bu konuda âdil ol!” dedikleri görüldü. Hatta ridasını çekiştirenler oldu. Peygamberimiz (sav) “Musa’ya kavmi daha fazlasını yapmıştı da o sabretti” buyurarak onların davranışlarından çok rahatsız olduğunu ifade etti. Sonra “Sübhanallah! Ben âdil olmayacağım da kim âdi olacak?” buyurdular. Sonra “Siz Allah'ın size nasip ettiği ganimeti aranızda bölüştürmeyeceğimi mi sanıyorsunuz. Vallahi ganâim Tihâmenin ağaçları sayısınca olsa korkmadan, çekinmeden ve cimrilik yapmadan onları dağıtırım” buyurdular. Sonra eline bir devetüyü alarak herkesin görebileceği şekilde parmaklarının ucunda tutup “Ey İnsanlar! Vallahi sizin ganimetlerinizden beşte biri dışında, bana şu tüy kadar bile geçmiş bir şey yoktur. Beşte bir pay da yine gerektiğinde sizin için harcanıyor” buyurdular.


    Sonra peygamberimiz (sav) herkese hissesi kadar verdi. Mekke’nin fethinde Müslüman olan 2 bin kişi yanında henüz Müslüman olmayan Mekke ileri gelenlerinden birçok kimse vardı. Peygamberimiz (sav) bunlar savaşa katılmamış da olsalar yeni Müslüman olanların imanlarını sabitleştirmek, Müslüman olmayanların da gönüllerini islama ısındırmak için kendisine ayrılan beşte bir hisseden onlara pay ayırdı ve biraz da fazla verdi.


    Kureyş reisi olan Ebu Süfyan’a ve oğulları olan Yezid ve Muâviye’ye yüzer deve ve kırkar ukıyye gümüş ihsanda bulundu. Böylece Ebu Süfyan ailesine 300 deve ve 120 ukıye gümüş vermiş oldu. Bu büyük ihsan ve keremi gören Ebu Süfyan “Anam-babam sana feda olsun! Sen ne kadar cömert ve iyilikseversin. Sen barış yaptığımızda da bundan daha hayırlı bir barışseverdin. Allah seni hayırla mükâfatlandırsın!” diye dua etmiştir.


    Peygamberimiz (sav) Kur’ân-ı Kerimde “Müellefet-i Kulûp” olarak geçen Müslümanlığa kalpleri ısınması gereken Kureyş ileri gelenlerinin bir kısmına 200, bir kısmına 100, bir kısmına da 50’şer deve ihsanda bulunmuştur. Bu ihsan ve ikramı görenler “Biz fakirlikten asla korkmayan, mala değer vermeyen ve ihsan ve ikramda son derece cömert davranan başka bir insan bilmiyoruz. Bu ancak Allah'ın peygamberlerinde olan bir güzel ahlaktır” diyerek Müslüman olmuşlardır.


    Safvân b. Umeyye’nin Müslüman Olması:

    Safvan b. Umeyye peygamberimize ve Müslümanlara şiddetli düşmanlık besleyen ve muhalefette aşırıya gidenlerdendi. Bu nedenle peygamberimiz (sav) kendisi hakkında nerede görülürse öldürülmesini emretmişti. Ancak Mekke Fethinde peygamberimize (sav) iltica etmiş ve merhametine sığınmış, peygamberimiz (sav) de “Bu gün rahmet ve şefkat günüdür” diyerek onu affetmiş, o da peygamberimizden dört ay mühlet isteyerek bu süre içinde düşüneceğini ifade etmiş, peygamberimiz (sav) de müsaade buyurmuşlardı.


    Safvan henüz Müslüman olmadığı halde Hudeybiye seferine iştirak edenlerdendi. Cirâne mevkiinde peygamberimiz (sav) ganimet mallarını denetliyordu. Gözü Safavan b. Uyeyene’ye takıldı. O da deve ve koyunlarla dolu vadiyi seyrediyor, belli ki bazı şeyler hayal ediyordu. Peygamberimiz (sav) Safvan’a seslendi: “Yâ Ebû Vehb! Vadideki develer ve koyunlar çok mu hoşuna gitti?” Safvan “Evet!” diye cevap verdi. Bunun üzerine peygamberimiz (sav) o zaman o vadi içindekilerle beraber senin olsun…” buyurdular. Böylece peygamberimiz (sav) kendisine ait olan 500 koyun ve 100 deveyi Safvan’a vermiş oluyordu.


    Safvan bunu duyunca kulaklarına inanamadı. Peygamberimizin (sav) bu cömertliği ve keremi karşısında adetâ eridi. Bir müddet hiçbir şey diyemeden öylece kalakaldı. Sonra: “Bir peygamber kalbinden başka hiçbir kimsenin kalbi bu kadar temiz, iyi niyetli ve cömert olamaz! Artık ben de Müslüman oluyorum…” dedi ve kelime-i şahadet getirerek Müslüman oldu.


    Daha sonra Müslümanlığını güzel ahlakıyla ve salih amelleriyle de güzelleştiren Safvan (ra) daha sonra şöyle diyecektir: “Allah Resûlü, bana bu ihsanda bulununcaya kadar, insanlar arasında kendisine en çok kin beslediğim bir kimse idi. Ama bu ihsandan sonra, insanların bana en sevgilisi olmuştu.” Evet, peygamberimiz (sav) insanların gönüllerini ve kalplerini kazanmak için “iyilik ve ihsanın” ne kadar önemli olduğunu bu güzel örneklerle göstermiş olmaktadır. Evet, gerçekten de “El-insan abîdu’l-ihsan / İnsan ihsanın kölesidir” sözü her zaman geçerliliğini muhafaza etmiştir.


    Peygamberimizin (sav) Medineli Ensar’a Nasihatı:

    Peygamberimizin (sav) yeni Müslüman olanlara ve hatta Müslüman olmayan Kureyşlilere yaptığı bu ihsan ve ikram bunun sebep ve hikmetini bilemeyen bazı sahabeleri rahatsız etti. “Peygamberimiz (sav) sahabelerine diğerlerini tercih mi ediyor?” gibi sorulara sebep oldu. Peygamberimizin (sav) kendi tasarrufunda olduğu ganimetin beşte birisinden “Müellefet-i Kulûbe” dağıtırken Sa’d b. Ebî Vakkas (ra) “Yâ Resulallah! Cuayl b. Sürâkâ dururken siz tutup Uyeyne b. Hıns’a ve benzerlerine yüzer deve verdiniz” dedi. Cuayl gerçekten çok fakirdi, ama iman bakımından zengindi. Bu nedenle peygamberimiz (sav) “Vallahi Uyeyne ve Akra gibilerler yeryüzü dolsa Cuayl onların hepsinden daha hayırlı ve faziletli olurdu. Ancak ben onları islama ısındırmak ve sevdirmek için böyle yapıyorum. Cuaylı ve benzerlerini de ahrette kendilerine verilecek büyük mükâfatlara havale ediyorum” buyurdular.


    Peygamberimizin (sav) daha düne kadar islama ve Müslümanlara büyük düşmanlık yapanlara bolca mal dağıtması, islam için malını ve canını feda edenlerin üzülmelerine sebep olmuştu. Bunu da tavırları ve hatta sözleriyle de dile getirmeye başladılar. Ensardan bazılarının rahatsızlıklarını Sa’d b. Ubade (ra) peygamberimize iletti. Bunun üzerine peygamberimiz (sav) Ensar’ı bir araya getirdi ve şöyle buyurdu:


    “Ey Ensar Cemaati! Sizlerden hoşuma gitmeyen bazı sözler işittim. Şunu kesinlikle bilmenizi isterim ki ben sizleri hiç kimselere tercih etmem. Ben daha önce de sizlere ‘hayatım sizinle, ölümüm de sizinle olacaktır’ demiştim.”


    Ensardan bazıları ayağa kalktı ve “Yâ Resulallah! Bunu bizim söylememiz sözkonusu olamaz. Bu ancak bizim içimizdeki bir kısım gençlerin cahillikle söyledikleri sözlerdi. Biz onlar adına sizden özür diliyoruz” dediler.


    Peygamberimiz (sav) onlara işaret buyurarak oturttu ve sözlerine devam etti: “Ey Ensar! Sizler yollarınızı şaşrımışken ben yanınıza gelmedim mi? Sizler benim vasıtamla hidayete ermediniz mi? sizler fakir ve yoksulken Allah benimle sizi zengin kılmadı mı? Sizler biribirinize düşmandınız; Allah benimle kalplerinizi ısındırıp sizi kardeşler haline getirmedi mi?”


    Ensar hep beraber “Evet yâ Resullah! Biz dalaletteydik, sizinle hidayete kavuştuk. Sen bizi ateş çukurunun başında buldun ve sayende ondan kurtulduk. Biz birbirimize düşmandık sayende dünya ve ahret kardeşleri olduk. Bizler din nedir, İman nedir bilmezdik, sayende Allah’ı ve ahreti öğrendik. Üzerimizdeki nimetin ve rahmetin her şeyden daha değerlidir. Ya Resulallah, sen bizim cahilliğimize bakma, dilediğini yap!” dediler.


    Peygamberimiz (sav) devam etti: “Ey Ensar Cemaati! Sizler şöyle diyebilirdiniz ve doğru söylemiş olurdunuz. Buna hakkınız da vardı: Sen bize yalanlanmış olduğun halde geldin ve biz seni tasdik ettik. Sen bize terk edilmiş olarak geldiniz ve biz sana sahiplendik, senden hiçbir konuda yardımımızı esirgemediniz. Sen yurdundan kovulmuştun, biz seni aramızda barındırdık. Sen bize yoksul olarak gelmiştin, biz sana kendi nefsimiz gibi baktık. Evet, sizler böyle demiş olsaydınız ben sizi tasdik ederdim.


    Ey Ensar Cemaati! Bazı insanlar elde ettikleri dünyalıklar, develer, koyunlar ile çıkıp giderlerken, sizler Allah Resulü ile beraber yurunuza gitmek istemez misiniz? Buna razı değil misiniz? Bunun üzerine Medineliler hep bir ağızdan “Ya Resulallah! Biz buna razıyız, başka bir şey istemiyoruz!” dediler.


    Peygamberimiz (sav) devam etti: “Muhmmedin nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki hicret fazileti olmasaydı Ensardan bir fert olmayı isterdim. Allahım! Ensara, oğullarına ve torunlarına merhamet et!”


    Peygamberimizin be duygulu konuşmasına ve Ensara olan sevgisine ve Medine’ye dönmek istemesine o derece duygulandılar ve kendi düşüncelerine ve sözlerine öylesine pişman oldular ki hıçkıra hıçkıra ağladılar. Sonra kendi kendilerine “Yazık bize! Resulullah ne düşünüyor ve ne yapmaya çalışıyor, bizler ne kadar basit düşüncelerle onu rencide ediyoruz!” diyerek nefislerine itap ettiler, kendi kendilerini ayıpladılar. Böylece Reulullahın yüceliğini kendi basitliklerini biraz daha anladılar.


    Cirâne’den Mekke’ye, Oradan da Medine’ye Dönüş:

    Peygamberimiz (sav) Ramazan ayında Mekke’yi fethetmiş, Şevval ayını Huneyn ve Taif’te geçirmiş, Zilkâde ayında ise Cirâne’de kalmıştı. Zilkade’nin bitmesine on gün kala Umre için ihrama girdi ve Cirâne’den ayrıldı. Yol boyunca Telbiye” getirerek Mekke’ye gece giren peygamberimiz (sav) Kâbe’yi görünce telbiyeyi kesti.


    Sabah namazını Kâbe’de kıldıktan sonra ashabı ile Kâbe’yi tavaf etti. Safa ile Merve arasında sa’yini yaptı. Sonra başını tras ettirdi. Bu umrede peygamberimiz (sav) Kurban kesmedi.


    Peygamberimiz (sav) daha sonra Medine’ye dönmek üzere hazırlık yapmaya başladı. Akrabaları ile görüştü. Mekke’lilere namazlardan sonra nasihatlerde bulundu. İleri gelenlerini davet etti ve onlarla özel olarak konuştu. Mekke valiliğine tayin ettiği Attab b. Esîd’i yanına çağırdı ve ona gerekli nasihatlerde bulunduktan sonra yine Mekke valiliğini ona verdi. Muaz b. Cebel’i (ra) yanına çağırdı ve kendisini Mekke’ye muallim tayin etti. Yapacağı çalışmalar konusunda nasihatlerde bulundu. Bilhassa Kur’an eğitim ve öğretimine gereken önemi vermesini söyledi.


    Henüz Hac ibadeti farz kılınmamıştı. Bu nedenle peygamberimiz (sav) Umre yapmayı yeterli buldu ve Zilhicce’nin onunu beklemeden Mekke’den ayrıldı. Zilkâde ayının bitmesine birkaç gün kala Medine-i Münevvere’ye kavuştu.


    Peygamberimiz (sav) Medine’ye geldikten sonra etraf kabile ve kavimlerden pek çok heyet gelerek peygamberimizi (sav) ziyaret ettiler, huzurunda Müslüman olduklarını açıkladılar. Sonra peygamberimizin (sav) yanında bir müddet kalarak ondan gerekli nasihat ve talimatları alarak, yanlarında muallim olarak Ashab-ı Suffe’den sahabeleri alarak memleketlerine dönmüşlerdir.


    Mekke’nin fethi İslam dini için yeni bir dönem olmuştur. İslamiyet çığ gibi yayılmaya başlamıştır.





    Sincap isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
    Yeni Konu aç Cevapla  

    Bookmarks

    Etiketler
    Taif Seferi


    Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
     

    Yetkileriniz
    Konu Acma Yetkiniz Yok
    Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

    BB code is Açık
    Smileler Açık
    [IMG] Kodları Açık
    HTML-Kodu Kapalı
    Trackbacks are Açık
    Pingbacks are Açık
    Refbacks are Açık




    Tüm Zamanlar GMT +4 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 15:45.

    dekorasyon Endüstriyel Mutfak EKipmanları sanal ofis Kiralık Ofis | sanal ofis sanal ofis | sanal ofis | muadil toner | fantezi iç giyim fantezi giyim kerebiçci kerebiçci oğuz kerebicci.com araç takip sistemleri | kişi takip sistemleri | Varlık takip sistemleri | filo takip sistemleri |
    istanbul travesti | istanbul travesti izmir escort bayan izmir escort tuzla escort bursa escort bursa escort casino siteleri casino siteleri casino siteleri casino siteleri casino siteleri bahis siteleri istanbul travesti travesti forum |
    istanbul travesti Mekanları | istanbul travesti Haber | istanbul travesti Bilgi | istanbul travestileri | istanbul travesti | travesti | ankara travesti| ankara travesti | ankara travesti ankara travesti

    Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1

    1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429