19 Mart 2012, 10:23 | #1 |
Mesajlar: n/a
| İmâm-ı Nevevî`nin Baybars`a Mektubu
İmâm-ı Nevevî, Baybars'a yazdığı bir mektupta şöyle buyurdu: "Bismillâhirrahmânirrahîm. Allahü teâlâya hamdolsun. Efendimiz Muhammed aleyhisselâma ve âline salât ve selâm olsun. Abdullah Muhyiddîn Nevevî'den Sultan Zâhir'e. Dînin hizmetçileri olan ulemâ daha önce size bir mektup yazmışlardı. Cevâbınız sert oldu. Gelen mektupta cihâd, dînî hükmünden ayrı olarak bildirilmektedir. Allahü teâlâ ihtiyaç hâsıl olunca, emir sâhiplerinin yanında lüzumlu îzâhlarda bulunmayı vâcib kıldı ve Âl-i İmrân sûresi yüz seksen yedinci âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyurdu: "Vaktiyle Allahü teâlâ, kendilerine kitâb verilenlerden şöyle temînât almıştı; "Celâlim hakkı için, kitâblarımda olanı, muhakkak insanlara açıklayıp anlatacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz." Onlar ise söz ve temînâtı sırtlarının arkasına attılar. Böylece karşılığında biraz para aldılar. Bu ne kötü alış veriştir!.." Bu sebeple bize bu hususta bir açıklamada bulunmak vâcib olup, susmak haramdır. Mektûbunuzda, cihâdın askere mahsus olmadığı ifâde edilmektedir. Evet öyledir. Fakat cihâd farz-ı kifâyedir. Sultanın ordusu vardır. Onların beytülmâldan muayyen bir yiyecek tahsîsâtı vardır. Bu sebeple savaştan geri kalan halk ise, gerek kendilerinin, gerek sultanın, gerekse asker ve diğerlerinin faydasına olan, herkesin muhtaç olduğu zirâat, sanat ve başka işlerle meşgûl olmaktadır. İşte askerin ihtiyâcı beytülmâldan ayrılan tahsîsât ile temin edilmektedir. Beytülmalda kâfi miktarda para ve mal varken, halktan bir şey almak helâl değildir. Böyle olduğunda bütün İslâm âlemindeki ulemâ ittifak hâlindedir. Hamdolsun beytülmâlın para ve mala ihtiyâcı yoktur. Durum böyle olunca, cihâd ve başka zamanlarda Allahü teâlâdan yardım istenir. Resûlullah'ın sünnet-i seniyyesine ve dînin emirlerine uyulur. Önceki ve bu mektupta yazdıklarımızın hepsi, hem size, hem de halka nasîhattır. Bu nasîhatlerde kınanacak hiçbir şey yoktur. Halka yumuşak muâmelede bulunmayı, şefkat göstermeyi, Ehl-i sünnet yolunu ve Resûlullah'a tâbi olmayı sevdiğinizi bildiğimiz için, size bu nasîhatleri yaptık. Bizim nasîhatimiz sebebiyle, halkı ve ulemâyı tehdit etmenize gelince, böyle şeyler sizin adâlet ve hilminize muvâfık değildir. Müslümanların zayıfları ve güçsüzleri, sultana nasîhatten başka ne yapabilir. Halbuki, onlar nasıl nasîhat edileceğini de bilmemektedirler. Şahsıma gelince, gerek tehdid ve gerekse tehdidin de ötesinde her hangi bir durum, Allahü teâlânın izni ile, bana zarar vermez ve nasîhatten alıkoymaz. Çünkü ben ve benim durumumda olanlar, sultana nasîhat etmemizin vâcib olduğuna inanıyoruz. Bir vâcibi îfâ ederken, başıma gelecek şey, Allahü teâlânın katında benim için hayırlıdır. Resûlulah sallallahü aleyhi ve sellem nerede olursak olalım, hakkı söylememizi, Allahü teâlânın rızâsı yolunda kınayanın kınamasından korkmamamızı emretmiştir. Biz, dünyâ ve âhirette size faydalı olacak işleri yaparak devamlı hayırlara vesîle olup, kıyâmete kadar hayırla yâdedilmenizi, bu sebeple ebediyyen Cennet'te kalmanızı istiyoruz. Allahü teâlânın selâmı, rahmeti ve bereketleri Peygamber efendimiz üzerine olsun!.." |
Bookmarks |
Etiketler |
baybars`a, imâmı, mektubu, nevevî`nin, İmâmı |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |