Sanal Hayat Keyifli Forumun Tek Adresi - Sesli Sohbet - Sesli Chat > Her Telden > Sağlık > Genel Sağlık » Şiddet Ailede Başlıyor

  • Yeni Konu aç Cevapla  
     
    LinkBack Seçenekler Arama Stil
  • Alt 08 Mayıs 2012, 11:17   #1
    NetteKeyif
     
    Sincap - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
     
    Üyelik tarihi: 15 Mart 2011
    Mesajlar: 16.171
    Sincap is on a distinguished road
    Puanlar: 48.146, Seviye: 1
    Puanlar: 48.146, Seviye: 1 Puanlar: 48.146, Seviye: 1 Puanlar: 48.146, Seviye: 1
    Üst seviye: 99%, 0 Gereken puan
    Üst seviye: 99% Üst seviye: 99% Üst seviye: 99%
    Etkinlik: 33%
    Etkinlik: 33% Etkinlik: 33% Etkinlik: 33%
    Standart Şiddet Ailede Başlıyor

    davranış bozuklukları - şiddet - insan biyolojisi - eğitim sistemi - ruh sağlığı - anksiyete depresyon


    Şiddet Ailede Başlıyor Psikiyatrik Hastalıklar davranış bozuklukları, şiddet, insan biyolojisi, eğitim sistemi, ruh sağlığı, anksiyete, depresyonToplumumuzda son yıllarda cinayet, katliam, hırsızlık, tecavüz gibi davranış bozukluğu ve şiddet eğiliminin arttığı görülüyor.



    *Toplumumuzda son yıllarda cinayet, katliam, hırsızlık, tecavüz gibi davranış bozukluğu ve şiddet eğiliminin arttığı görülüyor. Sizce bunun sebepleri nelerdir? Ülkemizde son dönemde ne oldu ki, bu tür olaylar arttı?

    -Aslında şiddet sadece son dönemde değil her zaman varolagelmiş bir olgu. Yani ülkemizde ve dünyada her zaman şiddet vardı. Fakat belki medyanın duyarlılığı, belki insanlarımızın bu konuya olan ilgisi arttığı için daha çok gündeme geldi. Belki şiddetin tipi değişti. Örneğin, bir genç kızın annesini öldürmesi ve başı kesilmiş bir genç kızın çöpe atılması gibi... Bunun gibi birçok sansasyonel olaylar medya tarafından gündeme getirildiği için de toplum gergin bir hale geldi ve şiddet konuşulmaya başlandı. Şiddet insanın doğasında var. Yani nefis taşıyan insan öfkelendiği zaman, bazı konuları aşırı algıladığı zaman yani iritabilite dediğimiz, hassasiyeti arttığı zaman bunun öfke ve şiddete de dönüşmesi mümkün.


    Bence Türk toplumunun yapısını yeniden analiz etmek lazım. Yani "niçin biz bu hale geldik?" sorusu belki burada yatıyor. Yani köklü bir milletiz, bir kültürümüz var, inançlarımız var ve değerlerimiz var. "Acaba bu değerlerden uzaklaşmak şiddeti ve öfkeyi körüklüyor mu?" diye bir soru da sorulabilir tabi. Kentleşme, ekonomik problemler, aile içi problemler, okuldaki problemler, işyerindeki problemler. Tabi bunlar şiddeti çağrıştıran ve şiddete davet eden durumlar. Şiddet değişik şekillerde tarif edilebilir ama, bana göre toplumsal şiddeti tarif edersek, toplumsal normların bozulması ve bir anomali olarak kabul edilebilir. Çünkü şiddeti normal olarak kabul etmek mümkün değil. Ama bence şu an yaşadığımız şiddet, aile içerisindeki problemlerin daha sonra topluma yansımasıdır. Biz insanı tarif ederken; bio, psiko, sosyal ve kültürel bir varlık olarak tarif ederiz. Yani insanın biyolojik yapısı var, sosyal yapısı var, psikolojik yapısı var, bir de kültürel yapısı var. Bütün bu ögeler, insanın yaratılış ve karakteri üzerinde önemli olan unsurlardır. Yani insanın biyolojik yapısı, psikolojik yapısı, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel ortam şiddetle bağlantılıdır. İnsanın biyolojisi bozulduğu zaman, yani beynin bazı fonksiyonları bozulduğu zaman da şiddete temayül eder. Bu sadece bir hastalık değil. Mesela alkolle birlikte şiddet artar. Aile içerisinde şiddetin artmasındaki en önemli amillerden birisi alkol ve alkol sarhoşluğudur. Çünkü alkol aldığı zaman kişide bir inibisyon, yani bir gerileme, bazı değerlerden uzaklaşma, utanma duygusundan uzaklaşma ortaya çıkar. Ya da bazı konularda hassasiyeti azaldığı zaman, kendisine yapılan bir davranışa tahammül edememe halinde, bunu şiddete yansıtır, çocuklarına yansıtır, karısına yansıtır. Dolayısıyla şiddetle yetişen çocuklar, ya da şiddet uygulandığını evde gören çocuklar da, aynı şiddeti dışarıda uyguluyorlar. Yani şiddet aslında ailede başlıyor. Babasının annesini dövdüğünü gören çocuk, bir süre sonra da kendini güçlü hissettiği zaman kendisinden daha zayıfı dövmeye başlıyor. Buna okulda başlıyor önce. Daha sonra evlendiği zaman devam ediyor. Daha sonra kendi çocuklarını dövmeye başlıyor.


    Batı toplumlarına baktığımızda bunlar yıllar önce gündeme geldi. Daha 1960’lı yıllarda Amerika’da buna benzer "şiddet olaylarını nasıl önleyebiliriz?" diye komisyonlar kuruldu. Bir takım raporlar hazırlandı. Bununla ilgili tedbirler alındı. Ülkemizde medyanın öne çıkarmasıyla bunu tekrar gündeme getiriyoruz. Peki ne yapmamız gerekiyor? Yapılması gereken ilk şey; parlamentonun ve devlet organlarının, bu toplumun analizini yaparak, şiddeti ortaya çıkaran sebepleri tespit etmesi lazım. Burada sosyologlara, psikiyatristlere, eğitimcilere ve din adamlarına görevler düşüyor. Yani bu toplum liderleri, eğitimciler, doktorlar, psikiyatrisler, sosyologlar biraraya gelerek toplumda şiddeti tetikleyen olayları tespit etmeliler. Bunlar nelerdir? Mesela, diyelim ki ekonomik problemler. Ekonomik problemlerden dolayı aile içerisinde sıkıntılar yaşanıyor mu, yaşanıyor. Niçin yaşanıyor? İşsizlikten dolayı evine ekmek götüremeyen, ailesini geçindiremeyen bir kişinin gerilmesini, tahammül duygusunun azalmasını, sabrının taşmasını çok doğal kabul ediyoruz. Yine uyuşturucu madde ve alkole bağlı olarak eğer şiddet meydana geliyorsa buna yönelik tedbirler alınabilir. İkili ilişkilerdeki sıkıntılar, işyerinde işveren ve işçi arasında meydana gelebilecek bazı durumlar şiddeti körükleyen sebepler olarak aklımıza geliyor. Bir diğer önemli konu da hakikaten toplumun üst değer yargıları, inançları ve kültürleri burada ne kadar etkili olacak, bu dinamikleri ortaya çıkarmamız lazım. Yani "Yaratandan ötürü yaratılanı hoş gören" ve görmeyi isteyen bir toplum herhalde şiddete ve kavgaya gitmez kolay kolay. Kişinin kontrolünü kaybetmesi, şiddete başvurması, bir noktada inançlarını bir kenara koyması sonucu ortaya çıkan bir durum. "Bir kişiyi öldüren alemi öldürmüş" gibi kabul edilen bir değerler istemine sahip olan insanın cinayet işlemesi pek akla yatkın görünmüyor. Peki ne oluyor? Biz bu değerlerden uzaklaşıyoruz gittikçe. Bu değerleri kim öğretecek? Aileden başlamak gerekiyor. Ailede eğitim nasıl olacak? Ailedeki eğitim sadece öğretmekle, anlatmakla değil, hal ile yapılacak olan bir eğitimdir. Anne ve baba arasındaki ilişkileri çocuklar gözlerler ve kaydederler. Bu kaydedilenler hayat boyu unutulmaz. Eğer bir çocuk aile içerisindeki şiddeti gözlemliyorsa, bunu duyuyorsa ve buna şahit oluyorsa hayat boyunca bu izleri taşıyacaktır. Ve sıkıştığı zaman, direnci düştüğü zaman bu şiddeti uygulama temayülüne girecektir. Peki ailede bu eğitimi ne kadar verebiliyoruz? Burada da insan unsuru gündeme geliyor. Anne babanın yetişmişliği gündeme geliyor. Ailede eğitim sağlıklı verilebilmişse daha az problem çıkıyor.


    *Peki eğitim sisteminin etkisi var mı?

    -Aileden sonra okulda verilen eğitim gündeme geliyor. Türkiye’de, aileden sonra okul öncesi eğitim dediğimiz bir eğitim şekli var. Yani anaokulları veya çocuk yuvaları gibi eğitim kurumlarında da verilecek olan eğitim çok önemli. 9 yaşına kadar olan dönemi çok hassas bir dönem olarak kabul ediliyoruz. Yani 9 yaşına kadar çocukların maruz kaldığı bir takım travmalar, incinmeler, tacizler vs buna benzer durumlar, biraz önce bahsettiğim gibi kişinin ömrü boyunca gerek aile hayatını, gerek iş hayatını, gerekse toplum ile olan ilişkilerini belirliyor. Eğer bu dönemlere kadar çocuklarda aile tarafından veya çocuk yuvalarında veya okul öncesi dönemde verilecek terbiye ve eğitimde bir kusur varsa, hele bu menfi bir şekilde yapılmışsa o zaman bu çocuklardan şiddet bekleriz. Bu şiddet her zaman dışarıya karşı da olmaz. Bazen kendine karşı şiddet beklenir bu çocuklardan. Çünkü öfkenin kişinin kendisine yansıması da var. Mesela intiharlar gibi, kendini yaralama gibi... İntihar kişinin öfkeyi kendine yansıtmasıyla olan bir durumdur. Bu da bir şiddettir, kendine yönelik bir şiddettir.


    Eğitime gelince, şimdi maalesef artık okulların yanında, televizyon, medya veya bilgisayar oyunları da yoğun olarak eğitmeye başladı çocukları. Dikkat ederseniz çizgi filmler, internet oyunları veya playstationdaki oyunların çoğu şiddete yönelik oyunlardır. Silahlar patlıyor, biri birini öldürüyor. Başka birisi de gelip onu öldürüyor. Buna benzer oyunlar çocukların şiddete yönelmesindeki en önemli nedenlerden birisi bana göre. Bir öğretmenin anlatmasından çok daha etkilidir. Bir çizgi filmdeki veya oyunlardaki şiddet gösterilerinin beyne nakşedilmesi gelecekte kişide, sıkıştığı zaman veya aklına geldiği zaman o şiddeti uygulamasını sağlar.


    *Ülkemizde ruh sağlığı ve depresyon hastalıkları konusunda durum nedir? Ciddi bir artıştan söz edilebilir mi? Bu tür rahatsızlıklarla, şiddet arasında bir bağ var mı?

    -Son zamanlarda bu da sık sık gündeme gelen bir konu. Kentleşme ve metropolleşmeyle birlikte insanlar arası iletişimde bir takım problemler yaşanıyor. İnsanlar daha egoistler ve daha bireysel yaşıyorlar. Ayrıca kapitalistleşme insanların ruhsal yapılarında ciddi bir erozyon meydana getirdi. Bunlar da depresyon rahatsızlıklarında hızlı bir artışa neden oldu. Şu soru bize de soruluyor; "acaba şiddeti akıl hastaları mı veya ruh sağlığı bozulan insanlar mı yapıyor?" Ben buna çok katılmıyorum. Evet belki cinnet denilen olay ruh sağlığının bozulması anlamına gelir ama, psikiyatride ruh sağlığı bozukluğu geniş bir kavram. Yani sadece akıl hastalığı ile çerçevelememiz mümkün değil. Akıl hastalıkları başka bir bölümdür. Ama kişilerin ruh sağlığını etkileyen travmalardan sonra depresyonlar görülür. Veya buna benzer anksiyete bozuklukları dediğimiz bit takım bunaltılı haller vardır. Biz bunlara akıl hastalığı demiyoruz. Her insanın başına gelebilecek bir şey bu. Yani kimin ne kadar strese dayanabildiğini önceden tespit etmemiz mümkün değil. Bu, kişinin karakteri, yetişmesi ve aldığı eğitime bağlıdır. Yani hangi durumda nasıl bir davranış gösterecek, bu, kişiden kişiye değişir. Birisinin normal karşıladığı bir olaya, bir başkası aşırı tepki gösterebilir. Depresyonda olan insanların dışarıya karşı şiddet uygulaması ancak çok ileri safhalarda olacak bir durum. Onlar daha çok kendilerine zarar vermeye meyillidirler.


    Bunun yanında akıl hastalarıyla ilgili olarak da böyle bir iddiada bulunmak yerinde bir tespit değildir. Çünkü yapılan araştırmalarda ve suç istatistiklerinde normal insanlarla, akıl hastalarının suç işleme oranları arasında hemen hemen bir fark yoktur. Olsa olsa işlenen suçlarda formel bakımdan farklılıklar vardır. Bu bakımdan akıl hastalarını potansiyel suçlu olarak görürseniz bu, akıl hastalarına yapılacak en büyük haksızlıktır. Yapılan istatistikler gösteriyor ki, şiddete başvuranların büyük çoğunluğu, antisosyal kişilik bozuklukları dediğimiz sınıfa giren insanlardır. Toplumda psikopat diye tanımlanan kişilerdir bunlar. Bunların ceza ehliyeti vardır.


    *Ekonomik kriz, işsizlik gibi faktörlerin bu şiddet ortamına etkisi var mı?

    -Son zamanlarda Türkiye’nin gündeminde olan işsizlik konusu var. Gerçekten ciddi bir istihdam problemi yaşanıyor. İşsiz olan insanların depresyona girmesi son derece kolaydır. Tabii burada şunu belirtmemiz gerekiyor. Depresyon diğer akıl hastalıklarından farklıdır. Depresyonun Türkçesi ruhsal çökgünlüktür. Ümitsizlik, karamsarlık, hiçbir işe yaramama duygusudur. Şimdi böyle gergin bir kişi iki şekilde davranıyor. Biri kendine yönelik şiddet uyguluyor. Bir diğeri de bu durumlardan dolayı suçladığı insanlara yöneltiyor öfkesini ve şiddetini. Kendisini işsiz bırakan, kendisini işten atan kişilere yönelik şiddet uygulayabiliyor. Hatta zaman zaman topluma yönelik, devletin kurumlarına yönelik öfke gösteren insanlarla karşılaşırız. Bunları engellemek basit tıbbi müdahalelerle mümkün değildir. Bu toplumsal bir olaydır ve bunun için çözümlerinin de topluma yönelik olması gerekiyor. Mesela işsizlik problemini halletmek hekimlerin veya eğitimcilerin işi değil. İktidarların, parlamentonun ve sivil toplum örgütlerinin işidir. Bütün bunların biraraya gelerek, sebeplerini tespit edip, çarelerini üretmeleri gerekiyor.


    *Toplumsal şiddeti tetikleyen hususlardan birisinin, iletişim araçlarına yansıyan şiddet olayları olduğu söyleniyor. Sizce bu ne kadar etkili?

    -Peşinen şunu söylememiz gerekiyor. Medyanın olayları veriş şekli kesinlikle yanlış. Gerek gazetelerde, gerekse televizyonlarda cinayet ve şiddet olayları çok abartılı ve sansürsüz olarak veriliyor. Cinayet ve kaza gibi olaylarda ölümlerin apaçık resimlenmesi ve olayın çok detaylı olarak verilmesi insanlar üzerinde olumsuz etki yapıyor. Medya bunu rayting kaygısıyla yapıyor. Ancak toplumumuz da kavga, cinayet, kan ve şiddet içeren filimleri daha fazla izliyor. Bu garip bir durum. Niçin insanlar şiddeti bu kadar rahatlıkla izleyebiliyorlar. Bunun da incelenmesi gerekiyor. Medyanın gerek filmlerde gerekse bu tür haberleri yaparken mutlaka profesyonel danışmanlar kullanması lazım. Eğer psikolojik rehberlerden görüş alırlarsa, şiddet içeren sahnelerin ve haberlerin toplum üzerindeki olumsuz etkilerini bir nebze olsun azaltmak mümkün olabilir. Medyanın reyting kaygısını bir kenara bırakıp "acaba bu topluma ne kazandırıyoruz?" sorusunu sorması gerekiyor. Dünyada bu konuda ciddi yaptırımlar var. Mesela Amerika’da 11 Eylül olaylarında binlerce insan öldü. Orada hiç ölmüş bir insan gördünüz mü? Hiç ceset resmine rastladınız mı? Oysa bizde her gün gerek kazalar, gerek cinayetler sonrası cesetler, ölümler hep gözönünde. Cinayetlerin bütün ayrıntıları herkese anlatılıyor.


    Ayrıca aynı haberlerin abartılı bir şekilde ve sık sık verilmesi de sanki bu tür olayların çok olduğu zannına kapılmamıza sebep oluyor. Mesela son zamanlarda cinayet olaylarını çok fazla konuşuyoruz. Ama istatistik olarak artıp artmadığını bilmiyoruz. Bunlar emniyetin istatistik rakamlarında vardır. Yapılması gereken, bunların incelenmesi, artışlarının ortaya konması daha sonra konunun ilgilileri tarafından masaya yatırılıp sebep ve sonuçlarına yönelik tedbirlerin alınmasıdır. Çevre ve şehirlerin de bu tür olaylara etkilerinin olduğu unutulmamalı. Çok katlı, kalabalık apartman hayatı ve büyük şehirlerin etkileri de var. Amerika’da hazırlanan raporların birinde kentlerin nüfusunun 200 bini geçmemesi gerektiği noktasında tavsiyelerde bulunulmuştu. Demek ki, kentler büyüdükçe ortaya çıkan bu kaos ve kozmopolitik yapı toplum sağlığına uygun değil. Küçük yerlerde denetim çok daha kolaydır. İnsanlar birbirlerini tanırlar. Bir yerde doğal denetleyici bir sistem vardır. Büyük şehirlerde bu denetleyici sistem ortadan kalkıyor.


    Tabii bu noktada en büyük denetleyicinin Yaradan olduğu unutulmamalı. Mutlak bir kudrete saygısından dolayı kişinin kendisini denetlemesi çok önemli. Onu kaldırdığınız zaman diğer bütün denetleyici sistemleri de boşa çıkarmış oluyorsunuz. Çünkü polis ve zabıta kuvvetlerinin denetlemesi bu durumda çok başarılı olamıyor. Her insanın vicdanına hitap etmeniz gerekiyor. Vicdandaki polis harekete geçmedikten sonra dışarıdaki polisin harekete geçmesinin bir anlamı yok. İnsanlar birbirlerine muhabbetle yaklaşırlarsa, konuşmayı becerebilirlerse ve en önemlisi her zaman yüce bir kudretin gözetimi ve denetimi altında olduklarını unutmazlarsa, o zaman sabır ve tahammülün daha çok artacağını düşünüyorum. İnsanların birbirlerini çok iyi tanımaları gerekiyor. Birbirlerini tanımayan insanlar birbirlerine karşı güvensizdirler. Güvensizlik duygusu da tereddütleri doğurur. Bir süre sonrada şüpheler ortaya çıkmaya başlar. Bunların bir kısmı hastalık derecesindedir, bir kısmı hastalık derecesinde değildir. Örneğin apartmanda yan komşunuzu tanımıyorsanız bu şüpheleriniz artar. Ama iyi ya da kötü anlamda tanıdıktan sonra ona göre davranma şansınız olur.


    Konuşma, diyalog, hoşgörü ve birbirini anlamaya çalışmak ancak şiddeti azaltabilir. Şiddeti azaltmanın yollarından birisi eğitimdir. Ayrıca ekonomik, kültürel tedbirler alınabilir. Bunların detaylarını devletin organları, sivil toplum örgütleri ve bilim adamları biraraya gelip tek tek sıralamalılar. Yani Türkiye toplumunun yapısını yeniden analiz etmek gerekiyor. Şu anda bu toplumun yapısı ne? Bütün kültürel değerleri ve inançlarıyla birlikte değerlendirmek lazım. 30 milyona yakın genci olan bir ülkeyiz. Bu gençlerin eğitimi, yetişmesi, iş problemleri, evlilik problemleri gibi konular üzerinde ne gibi bir çalışma yapılıyor acaba? Kim bunun farkında? Bir tarafta Doğu ve Güneydoğu’da eğitimsiz gençlerin düştüğü durumlar var. Diğer tarafta kendi milli değer yargılarından tamamen uzak, kendi ahlaki değer yargılarının farkında olmayan, sadece bireysel olarak yaşayan, egoist ve sadece maddeyi düşünen bir gençlik havası var. Bunlar nasıl ıslah edilecek? Toplumun geleceğini asıl etkileyecek olan, bu gençlerin eğitimidir. Tabii bu sadece 15-16 yaşında olacak şeyler değil. Belki o yaşlarda da bir takım şeyler verilebilir ama, asıl mesele taa çocuğun doğumundan itibaren, ölümüne kadar bir istikamet belirlemek.


    Türkiye’de çocukların eğitimi ve terbiyesinde aileler çok etkili değiller. Çünkü çok daha etkili olan medya, okul ve çevre var. Çevre faktörlerini nasıl dengeleyebilirsiniz? Siz istediğiniz kadar evde bir takım şeyler vermeye çalışın. Çocuk 5-6 yaşından sonra dışarda, sosyal hayatın içerisinde. Sosyal hayatın içerisindeki menfi etkilerden çocuğunuzu ne kadar koruyabilirsiniz? Uyuşturucudan, alkolden, kötü alışkanlıklardan nasıl koruyacaksınız? Bütün bunları önlemek için önce teşhisi koymak lazım. Bunlar nereden kaynaklanıyor. Toplumsal olaylarda teşhis koymakta kolay değildir. Bunun için çalışmak lazım. Bir takım saha çalışmaları yapılmalı. Psikososyal araştırmalar yapmak lazım. Araştırma sonuçlarını da icraa kurumlarının önüne koymak lazım.


    *Bu konuda anne-babaların üzerlerine düşen görevler nelerdir?

    -Eğer bir anne baba çocuk sahibi olmuşlarsa, onun yetişmesinden ve eğitiminden sorumludurlar. Fakat anne ve baba ne kadar eğitimli? Burada özellikle annelere büyük görevler düşüyor. Özellikle metropollerde babanın çalışması, eve gelmesi çok zaman alıyor. Babanın işi gerçekten zor. Baba sabahın köründe evden çıkıp, gece yarısı eve dönüyor. Bu durumda eğer anne çalışmıyorsa ona büyük görev düşüyor. Zaten anne-baba çalışıyorsa o zaman çocuğun üzerindeki etkileri asgariye iniyor. Bu durumda ev hanımlarının eğitimi çok önemli. Bu konuda bir proje geliştirilebilir. Ev hanımı annelere, gerek kitlesel araçlarla, ya da örgün ve yaygın eğitim imkanlarıyla, çocukların terbiyesi, eğitimi ve yetiştirilmesiyle alakalı bir eğitim verilebilir.


    Ayrıca evdeki televizyonu yeteri kadar idare edemiyoruz. Yine evlerdeki bilgisayarlar çoğunlukla kötü şekilde kullanılıyor. Birçok aile evdeki bilgisayarda çocuğunun ne yaptığını bilmiyor. Şiddet içeren oyunlar mı oynuyor, kötü alışkanlıklar mı kazanıyor, kötü niyetli kişilerle mi arkadaşlık yapıyor, bilgisayarın başında kaç saat geçiriyor, bunlardan haberi yok. Tabii buna bağlı olarak çocuğun okul başarısızlığı başlıyor. Ardından aileye yalan söyleme ya da aileyle çatışma başlıyor. Bu durumda ne yapmak gerekiyor? Eğer çocuğun bir meşguliyeti yoksa bu tür hadiselerin olması çok normal. Çocuğa dışarıda bir takım sosyal aktiviteler bulmak gerekiyor. İnsanların içerisinde bulunmayı gerektirecek aktivitelere yönlendirmek, sosyal içerikli etkinliklere katılmasını sağlamak bu tür olumsuzluklardan bir ölçüde uzaklaştıracaktır.


    *Son zamanlarda aile içi şiddet kavramı da çok gündemde. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu konuda Türkiye'yi mahkum etti. Aile içi şiddetin sonuçları neler oluyor?

    -Şu anda Türk aile yapısında gerçekten çok önemli dejenerasyonlar ve çatırdamalar var. Boşanmalar hızla artıyor. İstatistiklere bakarsanız her yıl bu oranın çok hızlı arttığını görürsünüz. Boşanmalar niçin artıyor? Aile içerisindeki geçimsizlik ve şiddetle ilgilidir bunların çoğu. Aile içerisinde dayak yiyen kadınlar neredeyse %60-65'lere kadar yükselebiliyor. Psikiyatrik rahatsızlıklarla bize başvuran, depresyonda olan kadınlara o soruyu hiç ihmal etmiyoruz. Ve kocaları tarafından, birkaç defa şiddete maruz kalanlar çoğunlukta. Bu noktada şunu belirtmemiz gerekiyor. Aslında şiddet acizliğin bir ifadesi. Yani fikirlerinizle veya duygularınızla halledemediğiniz bir konuyu kas gücüyle halletmeye çalışmanız acizlikten kaynaklanır. Biz buna fiili şiddet diyoruz. Başka şiddet çeşitleri de var. Duygusal şiddet, manevi şiddet gibi. Yani sözle ya da duygularınızla kişiye şiddet uygulamak gibi. Sadizm dediğimiz bir şey var. Vicdansız bir şekilde insanlara eziyet etmek. Bu da son zamanlarda çok görülen bir şey. Mesela ateşli silahlarla cinayetler, zehirleyerek öldürme gibi cinayetler var. Ama bir de böyle çok absürd, korkunç, vahşice olan cinayetler var. Bunun altında ne yatıyor? Filmlerden ve oyunlardan alınan örnekler ya da bir takım sapık düşünce, tarikat ve inançlara bağlı olarak yapılan cinayetler var. Mesela eskiden satanistlerin törenlerle işledikleri cinayetlere şahit olmuştuk. Avrupa ve Amerika'da sapık tarikatların işledikleri cinayetler her dönem gündemde olan şeyler. Aslında şiddet bir noktada sapma demektir. Çünkü şiddeti normal olarak kabul etmek mümkün değil.



    Sincap isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
    Yeni Konu aç Cevapla  

    Bookmarks

    Etiketler
    Şiddet Ailede Başlıyor


    Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
     

    Yetkileriniz
    Konu Acma Yetkiniz Yok
    Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

    BB code is Açık
    Smileler Açık
    [IMG] Kodları Açık
    HTML-Kodu Kapalı
    Trackbacks are Açık
    Pingbacks are Açık
    Refbacks are Açık




    Tüm Zamanlar GMT +4 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:43.

    dekorasyon Endüstriyel Mutfak EKipmanları sanal ofis Kiralık Ofis | sanal ofis sanal ofis | sanal ofis | muadil toner | fantezi iç giyim fantezi giyim kerebiçci kerebiçci oğuz kerebicci.com araç takip sistemleri | kişi takip sistemleri | Varlık takip sistemleri | filo takip sistemleri |
    istanbul travesti | istanbul travesti izmir escort bayan izmir escort tuzla escort bursa escort bursa escort casino siteleri casino siteleri casino siteleri casino siteleri casino siteleri bahis siteleri istanbul travesti travesti forum |
    istanbul travesti Mekanları | istanbul travesti Haber | istanbul travesti Bilgi | istanbul travestileri | istanbul travesti | travesti | ankara travesti| ankara travesti | ankara travesti ankara travesti

    Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1

    1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429