20 Haziran 2013, 10:28 | #1 | ||||||||||||||||||||
Keyifli~Üye Üyelik tarihi: 28 Mart 2011
Mesajlar: 1.444
| Sinirlerinizi Korumanın 10 Kısa Yolu ruh sağlığı - ruhsal terapi - özgüven - mükemmeliyetçilik - depresyondan korunmak Yaşadığımız dünyaya ve kendimize mükemmeliyetçi bir zihinle yaklaşmamız hayatı ciddi bir biçimde zorlaştırır. Siyah •beyaz; ya hep ya hiç tarzında düşünen kişiler özellikle stresli zamanlarda, kişilik yapılarına göre ya kendileri depresyona girer veya da yakınlarındakilerin depresyona girmesine sebep olabilirler. Oysa dünyayı ideal veya tam zıddı olarak berbat gibi görmeyi seçebileceğimiz gibi yalnızca olduğu gibi görmeyi seçmek de mümkündür. İkilik sistemlerin haricindeki realiteleri ve düşünme yollarını hatırlamak sinirlerimizi koruyabilmek seçebileceğimiz bir olasılık olarak mevcuttur. Mükemmeliyetçi, iyi veya kötü, siyah veya beyaz yaklaşımlarda kişi otomatik bir algılama süreciyle var olan dünyayla olması gereken dünya arasındaki farka odaklanır. Oysa her olaya böyle bir zihniyetle yaklaşamayız. Rahatsızlıklar veya değiştirilemeyen olumsuz durumlar karşısında bu düşünce kişiyi çökertir. Olması gereken yerine var olan dünyayı serinkanlı bir biçimde göğüsleyebilmek kişinin psikolojik sistemini korumak açısından oldukça önemlidir. Böyle bir filtreleme becerisi edinmek, kişilik değiştirerek idealizmden vazgeçmek değildir. Yalnızca özel stres dönemlerinde insanın fiziksel, duygusal, zihinsel ve spiritüel bütünlüğüyle beraber sürekliliğini koruması için gerekli bir yöntemdir. Çözüm üretemediğiniz zamanlarda mükemmeliyetçilik düşüncelerinize, sizin için olmazsa olmazlara dikkat edin. Nasıl mükemmeliyetçi olduğunuzu, size göre olması gerekenleri, ama olmayanları anlamak için zaman ayırın. Surgulanmamış gerekliliklerinizin size hayatı nasıl zorlaştırdıklarını belirlemenize yardım edecektir bu zaman. Stres yalnızca, yaşanan olayların niteliğiyle ilgili değildir. En az olayın kendisi kadar onu nasıl yorumlayıp değerlendirdiğimiz de ekstra stres yaratır. Aşağıda kendinizi, gereklilik ve mükemmellik “saldırınızdan” koruyarak an’ınızı mahvetmemek için hatırlayabileceğiniz bazı yeni kavram ve düşünce yöntemleri bulunmaktadır, yeniliklere ve mutluluğa açık olanlara.. 1-Mükemmeliyetçilik teoride, herhangi bir durumun kusursuz, tertemiz, hatasız olmasıdır. Geliştirmek ve iyileştirmek gereksizdir. 2-Pratikteki mükemmeliyetçilik ise, yine herhangi bir durumun daha fazla iyileştirilip düzeltilememesidir. Ancak harika veya tastamam olduğu için değil; bitirilmiş, sonlanmış, zaman aşımına uğramış, ve gerçekleşmiş olduğu için geliştirmek mümkün ve gerekli değildir. Her iki durumda da geliştirme çabası gereksiz ve boşunadır, ancak sebepler birbirinden çok farklıdır. Pratikteki mükemmeliyetçilik, gerçekçi bir yaklaşımdır, neye gücünüzün yettiğini, neye yetmediğini fark etmek, nafile çabalamamaktır. Yapabileceklerinizi ve amacınızı doğru tanımlamaktır. Ölümcül bir rahatsızlığın pençesindeyken bana bir şey olmaz diye inanmak, hastalık için hiçbir tedbir almamak kişiyi daha da güçsüzleştirir. İyileşme umudunu koruyarak, reel hastalık gerçeğini yok saymadan, yapılması gerekenleri ihmal etmeden, hayatı daha kolay ve stressiz hale getirme yollarını oluşturmak pratikteki mükemmeliyetçiliğe bir örnektir. 3-Gerçekleşmiş, yaşanmış her an bütündür, tamamlanmıştır. Daha fazla geliştirilemez olması açısından bir çeşit mükemmelliktir. Bu düşünce Pollyannacılık veya hayalcilikten farklı olarak gerçekliğin en pratik halidir. Örneğin, ilişkilerde tartışmalardan sonra çok sık yaşanır şu süreç: “Bana böyle bir şeyi nasıl söyler?”. Bu sorusu haklı bir sorudur, ancak üzerinde sürekli düşünerek üzülmeye değmez. Evet, onun bunları söylemesi tamamen sizinle ilgili değil, onunla da ilgili bir gerçekliktir. Onun saygısızlığı veya küstahlığıdır. Daha önemli olansa sizi bekleyen bir sonraki soru aşamasına cevap bulmak olmalıdır: “Ben şimdi onunla ilişkimde nasıl bir rota izlemek istiyorum”. 4-Hepimiz bu gerçekliğin içinde bulunuyoruz. Hiçbirimiz ne mükemmeliz ne de kusurluyuz. Mükemmel ve kusurlu sıfatlardır. Biz sıfatlardan ve sözcüklerden ibaret değiliz, sözcük değiliz. İkilik, siyah-beyaz sistemle kendimizi ve dünyayı tanımlamak aşırı basitleştirici ve yüzeysel bir yaklaşımdır. Şu ana kadar olduğumuz her şeyiz, bütünlüğümüzü ve derinliğimizi tek başına hiçbir sözcük tanımlayamaz. Böylesiliğimizle kendimiziz sadece. 5-Hayatlarımızda her ne olduysa olmaması gerektiğine inanmak, veya ne olmadıysa olmuş olması gerektiğini düşünmek nedensellik ilkesine aykırıdır. Evren kendisine göre prensipleri vardır. Biz bu prensipleri ihlal edemeyiz. 6-Gerçekliğin yalnızca “şu bölümü”nü istemek, “bu bölümü”nden hoşlanmamak ve istememek; veya kendimizin “bu bölümü”nü istemek ve “o bölümü”nü istememek anlaşılabilir bir durumdur. Bölünemeyen bir bütünlüğü bölmeyi “istemek” mümkün olmakla beraber, gerçekte bölmek mümkün değildir. Gerçeklik bu iken onu bölmek için girişilen her çaba gerçeklikten hayalciliğe doğru kaçıştır. Beraberinde muhtelif yan sorunları getirir. 7-Gerçekliği veya olan’ı iyi-kötü; mükemmel-kusurlu; uygun-uygun olmayan; başarılı-başarısız gibi ikilik sistemlere ayırmak yanlıştır. Yanlışlığın sebebi şudur: Gerçeğin olduğu gibi anlaşılmasını engeller, ayrıca gerçekliği çarpıtır. Sosyal ilişkilerde güç, saygınlık, hak kazanmak isteyenler kişiler genellikle olanları kasıtlı olarak çarpıtarak yalnızca bir parça gerçeklik kullanır. Ancak böyle bir parçalı gerçekliği kendimizle ilgili değerlendirmelerde kullanırsak hayalperest olarak kalmak söz konusudur. Yaşanan bir şeyin yaşanmamış olması gerektiğine inandığımızda aklımız sürekli nasıl olsaydı daha doğru ve ideal olurdu düşüncesine takılı kalır. Yaşananı sürekli inkar etmek, görmezden gelmek veya reddetmek; olan’dan kaçmak ve olmayana karşı güçlü bir istek duymak; olmadığı için üzülmek, mükemmeliyetçi yaklaşımın getirdiği kaçınılmaz 1 ızdıraptır. 8-İçinde bulunduğumuz durumu ve koşulları görmezden gelmek, orada ve o anda olmayana takılı kalmak; bedenimiz bir yerdeyken aklımızın veya duygularımızın başka yerde olması sürekli tekrarlandığında varoluşsal düzeyde yok olmamız demektir. Bir başka deyişle kendimizi yok etmektir.Herhangi bir anda bütün evrenin bizim için toplayabildiği en iyi koşullar bize yeterli gelmiyorsa, ki bu içinde bulunulan süreçtir, kendimizden ne beklediğimizi ve nelere gücümüzün yettiğini yeniden gözden geçirmenin zamanı gelmiş demektir. Veya üzerinde çalışılacak problem yanlış tanımlanmıştır. Eşleriyle ilgili olarak “O kadar söylüyorum, açıkça ifade ediyorum, bağırıyorum, çağırıyorum, kavga çıkarıyorum, hala benim sevdiğim şeyleri yapmıyor” diyen pek çok kişi vardır. Denenebilecek tüm yollar denendiyse ve işe yaramıyorsa, amaç eşi eğitmek değil, o eşin sizi “duymadığı”, “anlamadığı” veya “anlasa bile yapmayacağı” gerçeğini kabul edebilmek olarak tanımlanmalıdır. 9-Olan’ı kabul etmek pasiflik, aptallık, zayıflık veya boynu büküklük değildir. Aksine, realiteyle iç içe olmak, farkındalıkla realitenin tam ortasında merkezlenmektir. Düşünce odağını geçmişe değil şu ana ve geleceğe çevirmektir. İçinde bulunduğunuz ana kadar yaşananların geliştirilemeyecek ve tamamlanmış olduğunu düşünmektir. Yine de geliştirilmesini düşünüyorsanız henüz yaşanmamış gelecek an’ları oluşturmak ve eskisinden farklılaştırmak için enerjinizi harcayabilirsiniz. Bunu yaparken de çabalarınızın sonuçlarını elinizden gelenin en iyisi olarak kabul etmek önemlidir: “ Benim yapabileceklerim bu kadarcık olamaz, daha fazlasını yapmam gerekir” düşüncesi boşa dönen bir çark içinde takılı kalmanıza sebep olur. Bu nedenle yapabileceklerimizi az veya çok olarak yargılamak yerine, gerçekçi bir biçimde kabul etmek bizi harekete geçirir. Okul yıllarında öğrencilere sınavlarda yapamadıkları soruları geçip yapabildikleriyle devam etmeleri öğretilir. Hayat problemleri için de aynı yöntem geçerlidir. Daha sonra geriye dönük olarak değerlendirmeler yapılabilir. 10-Her zamanki anlamıyla mükemmeliyetçiliği kusurlu olanı kusursuz hale getirme çabası olarak düşünüyorduk. Yeni formulde ise bu tanım “mükemmel olanı daha da mükemmelleştirmek” olarak düşünülüyor. Sıradan Olan’ı (ve onun mükemmelliğini) kabullenirken, aynı zamanda da gerçekliği, beğenmiyorsak eğer, birkaç dakika içinde daha da iyiye doğru geliştirebileceğimizi fark ederiz. Böyle yapabildiğimizde şikayetler ve söylenmelerle daha fazla olaya bağlanmayız. Durumdan mesafe alarak daha sakin düşünebilme fırsatı yaratırız. Olup bitenleri “düzeltmek”ye ihtiyaç yoktur. An tamamlanmıştır. Kendi gücümüzü aşan olayları ve geçmişi değiştirmek için nafile çabalar içine girmeyiz. Bu anlamda düşünülünce duygusal, bedensel, zihinsel ve spiritüel enerjilerimizin tasarruf edilmesine ve bu enerjilerin daha faydalı, sonuç alınabilecek amaçlara doğrultulmasına vesile olur. Kısaca kişinin bütüncül sağlığını ve iyilik halini gözeten bir yaklaşımdır bu. Şimdi önümüzdeki gelecek an’lara bakabilir ve geleceği mükemmelleştirebiliriz. İlk adımı herhangi bir adımda her şeyin olabilecek en iyi durumda, yani mükemmel olduğunu düşünmektir. Aynı zamanda rahatlatıcıdır: Şu anki durum zaten harika olduğu için şimdiye kadar Yıllarca mükemmelliğin teorik bir durum olduğu öğretildi. Mükemmeliyetçi insanlar, teorik olasılıklarla uğraşmaktan pratiğin dışında kaldılar, biraz bilerek biraz bilmeyerek. Artık değişen dünyada mükemmelin ne olduğunu yeniden düşünme zamanındayız. Hiçbir zaman ulaşılamayacak bir mükemmeli kovalamak toplumsal bir aldatmacadır, bunun dışında durabilmek mümkündür. Herhangi bir anda yapabileceğinizin en iyisini yapıyor olduğumuzu ve/veya içinde bulunduğunuz gerçekliğin o an için olabilecek en optimum düzeydeki gerçeklik olduğunu anlamadığımızda, varoluşsal açıdan kendimizi yok etmiş oluruz. Değiştirilemeyeceği halde sürekli “Yeterince iyi değil, düzeltilmeli” çabasında olmak, eleştiri, şikayet durumuyla beraber agresyon, ve acılanma duygularını canlı tutar. Dolayısıyla kişinin kendisine zararlıdır, bir çeşit intihardır. Öyleyse, olması gerekenleri bırakarak Olan’dan başka bir gerçeklik olmadığını kabul edelim ve olabilecekleri “mükemmelleştirelim”. Hepimiz mükemmeliz. Klinik Psikolog Selen Fehimoğlu Psikolog, Veritas Psikiyatri ve Beyinbilimleri Psikoterapisti. | ||||||||||||||||||||
Bookmarks |
Etiketler |
Sinirlerinizi Korumanın 10 Kısa Yolu |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |