Alt 20 Haziran 2013, 10:34   #1
Keyifli~Üye
 
Handan_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 28 Mart 2011
Mesajlar: 1.444
Handan_ is on a distinguished road
Puanlar: 5.094, Seviye: 1
Puanlar: 5.094, Seviye: 1 Puanlar: 5.094, Seviye: 1 Puanlar: 5.094, Seviye: 1
Üst seviye: 99%, 0 Gereken puan
Üst seviye: 99% Üst seviye: 99% Üst seviye: 99%
Etkinlik: 0%
Etkinlik: 0% Etkinlik: 0% Etkinlik: 0%
Standart Testis Tümörü

Testis Tümörü Nedir - Testis Tümörü Belirtileri - Testis Tümörü Tedavisi





Testis Tümörü Nedir, Testis Tümörü Belirtileri ve Tedavisi


Testis (erbezi) dokulannın sürekli çoğalma etkinliği göstererek tümör gelişimine oldukça uygun bir ortam hazırlamasına karşın, testis tümörleri seyrek görülür.

Testis kanserinin cinsel yaşamın en etkin olduğu dönemlerde ortaya çıkması, hastanın psikolojik durumuna dikkatle eğilmeyi gerektirir.


Görülme Sıklığı


Testis tümörleri erkeklerde görülen tümörlerin yüzde 1′ini, idrar ve üreme yollan tümörlerinin yüzde 3-10′unu oluşturur. Her yıl 100 bin kişiden 3′ünde testis tümörü görülür. Bu oran 20-40 yaş arasında 100 binde 6′ya çıkar. Testis tümörleri 18-34 yaşlarında kan kanseri (lösemi), lenfom ve beyin tümörlerinden sonra kanserden ölüm nedeni olarak 4. sırada yer alır.


Nedenleri


Testis dokusunda travma ve kriptorşi-dizm (testislerin doğuştan torbaya inmemiş olması) tümör oluşumunu kolaylaştıran etkenlerdir. Karında bulunan testislerin altı yaşından önce cerrahi girişimle yerine konması (orşidopeksi), sayesinde oluşabilecek kütle daha çabuk fark edilebilir. Bazı uzmanlara göre ergenlikten sonra kriptorşidizmin en etkili tedavisi orşidopeksi değil, testisin cerrahi girişimle alınması, yani orşiek-tomidir. Hastalığın kalıtsal olduğuna ilişkin kesin kanıt yoksa da, testis tümörlerine bazı ailelerde daha sık rastlandığı bilinmektedir. Aynca deneysel olarak, kemirici hayvanlarda testis içine çinko ve kadmiyum gibi ****l tuzlan verilince tümör oluştuğu görülmüştür.


Tümör Tipleri


Testis içindeki herhangi bir hücreden kaynaklanabilen tümörler, bu hücrelerin tipine göre yapısal ve işlevsel farklılık gösterir. Olguların yüzde 98′e varan büyük bölümünde tümörler doğrudan sperma üretmekten sorumlu dokudan kaynaklanır. Bu tür tümörlerin en sık (yüzde 50′den fazla) görüleni, birincil sperma hücrelerinden (spermatosit) kaynaklanan seminomlardır. Aynı dokudan kaynaklanan teratokarsinom, embriyonsu karsinom ve koryokarsinom ise daha az farklılaşmış hücrelerden çıkan kötü huylu tümörlerdir. Testislerde Leydig ve Sertoli adlarıyla bilinen iki ayrı hüc*re tipi vardır. Çok daha az görülen bu hücrelerin tümörleri sırasıyla leydigom ya da Leydig hücresi tümörü ve androb-^ lastom adlarıyla tanınır.


Belirtileri


En sık (olguların yüzde 75-90′ında) rastlanan belirti, tek bir testisin, genellikle ağrısız biçimde büyümesidir. Testis üzerinde tümsekleşme, olgulann yüzde 15-35′inde kasığa yayılan bir ağ*rıya neden olur. Muayene sırasında fark ‘ edilen teslisteki kütle farklı büyüklüklerde olabilir. Yeni gelişen ve özellikle seminom tipinde olmayan tümörlerde seyrek olarak tümörün testis torbası (skrotum) derisine yapıştığı görülür. Olgulann yüzde 53-57’sinde tümör sağ testistedir. Genellikle hasta hekime geç gitmekte, ilk belirtilerin ortaya çıkmasından tanı konmasma değin geçen süre 6 ayı bulmaktadır. Hasta bel ağrılarından yakınıyorsa, tümörün karın zarı (periton) arkası lenf düğümlerine sıçradığından kuşkulanmak gerekir. İlerlemiş evrede, karam elle derinleme muayenesinde, sağn bölgesinde veya da omurganın dış bölgesinde kütle saptanabilir. Bazı olgularda, büyümüş lenf düğümlerinin idrar yollanna baskı yapmasına bağlı olarak idrar akımı kesilebilir. Koryokarsinom ya da androblastom tipi tü*mörler söz konusu olduğunda memelerde büyüme (jinekomasti) ve meme başlarında koyulaşma saptanır. Bazı androblastomlar erkeklik özelliklerinin be*lirginleşmesine yol açmakla birlikte testis tümörlerinin önemli bir bölümü hormonal açıdan etkin değildir. Leydig hücrelerinden kaynaklanan tümörler erkeklik özelliklerinin ergenlikten önce ortaya çıkmasma neden olur.


İncelemeler


Testiste ortaya çıkan her türlü kabarıklıkta önce tümörden kuşkulanmak gerekir. Böyle bir kütlenin niteliğini saptamak için testisin içinden parça alınması (biyopsi) gerekir. Biyopsi incelemesi ancak lezyonun tümör olup olmadığını anlamaya yarar. Testis tümörü saptanın*ca hastanın durumu ve kesin tanı için çok daha ayrmtılı incelemeler yapmak gerekir.


Testis tümörlerinin tanısında, iki aşamada gerçekleştirilen ayrıntılı radyolojik incelemelere başvurulur. İlk aşamada orşiektomi girişiminden Önce göğüs filmi ve lenfografiden (kontrast madde verilerek lenf sistemi filminin çekilmesi) yararlanılır. Orşiektomi son*rası incelemeler ise bel-aort bölgesinin, bel göğüs bölgesine kadar olan bölümünün bilgisayarlı tomografisi, ürografi ve alt anatoplardamarın filminin çekilmesini içerir. Bu incelemelerin amacı, semi-nom dışı tümörlerde karın zarı arkasın*daki lenf düğümlerinde bulunabilecek ikincil tümör odaklarının (****staz) saptanmasıdır. Böyle bir durumla karşılaşılırsa yapılan İncelemeler bu odakla*rın çıkarılma yöntemlerini belirlemeye, seminomlarda ışm tedavisi yapılacak bölgenin doğru biçimde saptanmasına ve ilaç tedavisinden (kemoterapi) sonra gerileme olup olmadığının anlaşılması*na yardımcı olur. Gerektiğinde karaciğer ve karın zarı arkasının incelenmesi için ultrasonogra-fiden yararlanılabilir. Kuşkulu bir kütleye rastlanırsa bu görüntüleme yöntemi*nin yardımıyla ince bir iğne kullanılarak biyopsi yapılabilir. Bilgisayarlı tomografi hastalığın durumuna ilişkin çok yararlı bilgiler verir. Bilgisayarlı tomogra*fi uygulamasının ilaç tedavisinden önce yapılması karın zarı arkasındaki değişikliklerin önceden bilinmesini ve ilaçlara verilen yanıtın daha sağlıklı değer-lendirilebilmesini sağlar.

İskelet ve beyin sintigrafisi gibi incelemeler herhangi bir belirti beklenmeksizin yapılmalıdır. Sindirim sistemi ve karaciğer filmlerine, kuşku verici belirtiler varsa başvurulur. Yapılacak ince*leme belirtilere yol açan organlarla sınırlıdır. İlk tedavinin ardından hastalı*ğın bütünüyle gerilediği ve belirtilerin kaybolduğu durumlarda önce 1-2 ay arayla, 2. ve 3. yıllarda 3-4 ay arayla göğüs filmi çekilir. Üç ayda bir bilgisayarlı tomografi incelemesi önerilir. Ayrıca lenfografi yapılabilir.

Son yıllarda laboratuvar incelemele*rine ağırlık verilmektedir. Özellikle belirteç denen bazı biyolojik maddelerin tümör tanısında taşıdıklan önem daha iyi anlaşılmışın”. Bunlar dölütte plazma proteinlerinin büyük bölümünü oluşturan alfa-fetoprotein (AFP) ve eteneden (plasenta) salgılanan koriyon gonadot-ropininin beta parçasıdır (B-HCG). Radyoimmünolojik yöntemlerle yapılan ölçümlerde, seminom dışında testis tü*mörü olan hastaların yüzde 65-70′inde AFP, yüzde 55-60′ında B-HCG değerle*ri yüksek bulunmuş, her iki belirtecin bir arada ölçülmesiyle bu oran yüzde 85-87′ye kadar yükselmiştir.

Bu belirteçlerin testlerde olumlu (pozitif) sonuç vermesi, klinik ya da yapısal olarak ortaya konamasa bile, tü*mörün varlığını ve etkin halde olduğunu göstermeye yeterlidir. Her iki belir*tecin düzeyleri mutlaka eşzamanlı olarak ölçülmelidir. Seminom dışı tümörlü hastaların yaklaşık yüzde 40′ında bu iki belirteçten yalnızca birinin düzeyi yüksektir. Aynca hastalığın gidişi sırasında iki belirtecin düzeyi paralellik göster*mez. Cerrahı girişim, ışm ve ilaç tedavisinin ardından belirteçlerin kanda yeterince azalmaması, tümörün gizli artıklarının bulunduğunu düşündürmelidir. Belirteç düzeylerinde ani yükselmeler ise hastalığın yinelemekte olduğunun bir göstergesidir. Ama bu durumdan emin olmak için başka incelemeler de gereklidir. Genel olarak belirteçlerin düzeyin*deki değişiklikler, hastalığın yinelediği*ni ya da gerilediğini birkaç ay öncesin*den gösterdiği için AFP ve B-HCG’nin düzenli olarak saptanması tedavide bü*yük önem taşır. İlk klinik muayenede ve tedavi amacıyla yapılan her türlü giri*şimden sonra Ölçüm yapılmalıdır.

Hastalığı tam anlamıyla gerileyen, tedaviden önceki belirteç düzeyleri yük*sek olan ya da teslisleri çıkanlmadan önceki belirteç düzeyleri bilinmeyen hastalarda, incelemeler belirli bir düzen içinde sürdürülür. İlk yılda her ay, 2. ve 3. yıllarda 4 ayda bir, 5. ve 6. yıllarda 6 ayda bir yapılacak incelemeler hastalı*ğın gidişinin iyi bir biçimde izlenebil*mesini sağlar. Aynca klinik ve radyolo*jik nicelemeler sırasında doğacak her yineleme kuşkusu karşısında belirteç düzeylerine bakılmalıdır.


Belirteç olarak kullanılabilecek öbür rnaddelerden laktikdehidrogenaz özel-_-Je seminomlar ya da seminom dışı büyük kütleler olduğunda yararlıdır. Karsinoembriyonal antijen ise düzbağır (rektum) ve kalınbağırsak kanserle*rde daha önemlidir. Testis tümörü olan hastaların ersuyunda (semen) canlı sperma sayısının ızalmasına sık rastlanır. Ayrıca ilaç te*davisi de üreme hücrelerine zarar verebilir. DNA yapısına girerek tümörlü hücrenin, aşırı çoğalma eğilimini ketleyen alkilleyici ilaçlar kullanılmıyorsa, bu tür etki geçicidir.


Ayırıcı Tanı


Testis tümörlerini, verem (tüberküloz), genellikle testisin darbe görmesine bağlı olarak gelişen kan oturması (hematom), restis iltihabı (orşit) ve seyrek olarak başka bir organdan sıçrayarak testiste ortaya çıkan ikincil tümörlerden ayırt et*mek gerekir. Verem testisin üstünde, bu organa yapışık duran ve sperma hücrele*rine depo işlevi gören epididimde ortaya çıkar. Veremin özgün lezyonu olan tü-berkül kütleleri, tespih tanesi gibi yu*varlaktır, bazen de testis dokusunda ki*reçlenme görülür. Verem tanısı için da*ha ayrıntılı bir inceleme için radyografi*den yararlanılır. Testise bir darbe geldiğinin bilinme*si hemen her zaman testis dokusunda hematom oluşumunu düşündürmekle birlikte, pıhtının testis dokusunda yarat-nğı kalıcı şişliğin ve onarım sürecinde ortaya çıkan lifsi dokunun ayırıcı tanısı güçtür. Basit bir testis iltihabı, akut ilti*hap belirtilerinin varlığından dolayı ko*laylıkla ayırt edilebilir. Çeşitli irilikte nodüllerin oluştuğu granülomatoz ilti*hap ise seyrek görülür ve yanlışlıkla tü*mör tanısı konmasına yol açabilir. Ama ayırt edici tanı mikroskopik incelemeyle kesinlik kazanır.


Hastalığın Gidişi ve Komplikasyonlar


Tümör önce bütün testise yayılır. Bölge*sel lenf düğümlerine sıçrama (****staz) oldukça sık görülür. Seminomlulann yüzde 50’sinden fazlasmda, seminom dışı tümörlerin yüzde 75-80′inde, klinik tanı sırasında bu ****stazlara rastlan*maktadır. Tanı gecikirse büyüyen lenf düğümlerinin dokulara basınç yapma*sından kaynaklanan belirtiler ortaya çı*kar. Kasık lenf düğümlerine ****staz yalnızca bütün testis torbasına yayılan tümörlerde ya da kasık kanalından tor*baya inmeyen testisten çıkan tümörler*de görülür. Testis tümörlerinin yayılımı testis torbası içinde yer alan spermatik kordon toplardamarları aracılığıyla, tü*mör sağ testisteyse alt anatoplardamara, sol testisteyse sol böbrek toplardamarı*na doğru olur. Koryokarsinomlar özel*likle lenf düğümlerine yayılmadan doğ*rudan toplardamar yolunu kullanır. Ak*ciğerler lenf düğümü dışındaki ****s*tazların en sık görüldüğü organlardır. ****stazlar en çok yuvarlak biçimli, çok sayıda ve farklı büyüklüktedir. Da*ha ileri evrelerde akciğer zarında (plev-ra) sıvı toplanır, karaciğer, kemik ve be*yin ****stazları görülür.


En sık görülen komplikasyonlar aşağıda sıralanmıştır:


• Baskı ve tıkanmaya bağlı belirtiler – Karın zarı arkasındaki büyük lenf dü*ğümlerinin idrar yollarına, alt anatoplar*damara ve omurganın yanlarında bulu*nan sinirlere baskı yapmasından kay*naklanır. İlerlemiş olgularda mideye ya*yılma olabilir.

• Solunum yetmezliği – Akciğer dokusundaki ****stazların yaygınlığına ya da akciğer zan katmanları arasındaki sıvı*ya bağlı olarak akut ya da kronik solu*num yetmezliği ortaya çıkabilir.

• Beyin ****stazları – Tek bir odakta ya da olguların yüzde 15′inde görüldü*ğü gibi çok sayıda olabilir.


Tedavi


Geliştirilen tedavi girişimleri sayesinde embriyonsu yapıda testis tümörlerinin her tipinde ve evresinde iyileşme sağla*nabileceği gösterilmiştir. Tedavide bu ilerleme, seminomlarda yüksek enerjili yaygın ışın tedavisi aracılığıyla, seminom dışı tümörlerde ise birden çok ilaç kullanımına dayalı kemoterapiyle sağ*lanmıştır. Günümüzdeki tedavi sorunla*rı özellikle seminom dışı tümörlerde or*taya çıkar. Bu sorun, seçilen ilk ilaçlar*dan sonra tedavinin hangi ilaçlarla sür*dürüleceği noktasında yoğunlaşır. İler*lemiş evrelerde bulunan ya da yalnızca cerrahi tedavi uygulanıp sonradan yine*lemiş olgularda, bir engel yoksa cerrahi girişimle birlikte çok ilaca dayalı kemo-terapi uygulanabilir. Ayrıca yeni ilaçlar ve ilaç tedavisinde kullanılabilecek maddeler üzerinde çalışmalar yapılmak*tadır. Bunların özellikle ****stazı olan hastaların iyileşmesine önemli ölçüde katkıda bulunacağı sanılmaktadır.


• Cerrahi tedavi – Testis tümörlerinde uygulanacak orşiektomi her durumda bütün testis ve çevre dokusunun alınma*sıyla gerçekleştirilir. Köktenci olmayan ve yanlış uygulanan cerrahi girişimler sonucu tümörün hem testis torbalarının bulunduğu bölgede, hem de kasık lenf düğümlerinde yineleme olasılığı olduk*ça yüksektir. Bu ikinci olasılık, daha önce yapılan bir cerrahi girişim nede*niyle lenf akışı bozulmuş hastalarda (ör*neğin çocuklukta kriptorşİdizm ya da skrotum fıtığı nedeniyle ameliyat edil*miş olanlarda) yüksektir.

Karın zarı arkası lenf düğümleri ise seminom dışı embriyonsu hücre tümör*lerinde ya da saf Ttoryokorsinomlarda alınmalıdır. Bazı klinik çalışmalar, ka*rın zan arkasındaki lenf düğümlerinin önemli ölçüde etkilendiği seminom ol*gularında da lenf düğümlerinin alınma*sında yarar olduğunu göstermiştir. Gerçekten de bu tip tümörler, genellikle ti-’, pik seminomlara göre ışın tedavisine’ daha az yanıt verir. Bu girişim, tümör ti*pinin kesin olarak anlaşılmasından son*ra uygulanmalıdır. Bazen hastanın durumu ancak karnı açılarak incelendiğinde anlaşılabilmektedir. Uygulanan teknik ne olursa olsun, büyük damarlar boyunca uzanan bütün lenf dokusu ve çevresindeki bağdoku çı*karılmalıdır. Kasık lenf düğümleri yal*nızca bu bölgede klinik ya da radyolojik olarak ****stazdan kuşkulanıldığı du*rumda çıkardır. Lenf düğümlerinin tam olarak çıkanldığmdan emin olmak için gözle görülür bütün lenf düğümlerinin çıkarılması ya da lenfografi inceleme*sinde büyümüş lenf düğümlerinin çıka*rıldığının görülmesi gerekir. Cerrah ke*serek aldığı bölgenin sınırlarında gözle görülür tümör artıklarının bulunmama*sına bakarak tümörün bütünüyle çıkarıl*dığına karar verir. Bu bölümler ****l mandallarla işaretlenir.

Beş yılldc sağ kalma süresi, semi-nom dışı tümörlerde karın zan arkası lenf düğümlerinin etkilenip etkilenme*diğine bağlıdır. Tümörün bütünüyle çı*karılıp çıkarılmaması da sağ kalma süre*sini etkiler.

• Işın tedavisi (radyoterapi) – Semi-nomlu hastalarda seçilecek tedavi aşağı*daki gibi düzenlenebilir:

a) Işın ve İlaç tedavisinin birlikte uy*gulandığı hastalarda kemik iliğinin za*rar görme olasılığı yüksektir, Bu neden*le ışın verme olanağı yoksa lenf düğüm*lerini çıkarma yoluna gidilmelidir.

b) ilerlemiş evredeki bütün olgular*da “kısmi gerileme” durumunda, tedavi*nin bitiminden 8 hafta sonra, özellikle de ilk tanı anaplastik seminom ise cerra*hi tedavi düşünülmelidir. Hastalık yine*lerse daha sonra ilaç tedavisi uygulanır.

Koryokarsinom bir yana bırakılırsa, seminom dışı tümörlerde ışın tedavisi, diyafram altındaki başlıca lenf düğüm*lerinin alınmasından sonra uygulanır. Özellikle mikro****stazlar, yani lenfog*rafi ile gösterilemeyen ikincil tümör odaklan üzerinde etkili olan bu tedavide beş yıl süreyle sağ kalma, lenf düğümle*rinin çıkarılması sonrası elde edilen oranlara (yaklaşık yüzde 90) yakındır.

Lenf düğümünün cerrahi girişimle çıkarılması (lenfadenektomi) ile ışın te*davisi arasındaki seçim, bölgesel, sınırlı tümörlerde uzmanların görüşüne bağlı*dır. Günümüzde onkologlar (kanser uz*manları) lenfadenektomiyi yeğlemekte*dirler. Böylece hastalığın gerçek evresi saptanıp daha sonraki tedavi planlanabi*lir. Buna karşılık, ameliyatla ulaşılama*yan bölgelerdeki odakların temizlenme*sinde ışın tedavisi yararlıdır.

Başka tümörlerde olduğu gibi ışın tedavisi mediyastin (akciğerler arasın*daki bölge), karaciğer ya da böbrek üze*rindeki baskıyı ve bu baskının yol açtığı ağrıyı azaltmak ya da beyin ****stazla*rını küçültmek için uygulanabilir. Genel olarak ışın tedavisi, seminomlarda se*minom dışı tümörlere oranla daha etki*lidir. Kütle büyüdükçe ışın tedavisinin etkisi azalır.

• İlaç tedavisi (kemoterapi) – Tümör tedavisinde yeni ilaçların ve tedavi yol*larının kullanılması, İlerlemiş evredeki bütün testis tümörlerinin gelişmesini sı*nırlama olanağı sağlamıştır.

Günümüzde kullanılan ilaçlar, has*taların büyük bölümünde iyileşme sağ*lamaktadır. Günümüzde bütün testis tü*mörlerinin tedavisinde tümöre karşı et*kili olan değişik ilaçlar bir arada kulla*nılmaktadır.

Ama bu ilaçların etkisini kesin bi*çimde saptamak için daha kapsamlı ve*rilere gereksinim vardır. Örneğin 2-3 kürlük tedaviden sonra tümör ****sta*zında tam gerileme sağlanabilmesine karşın, özellikle yaygın ****stazları olan hastalarda kaç kür ilaç kullanılma*sı gerektiği tartışmalıdır. Uzun süre kul*lanıldığında ilaçların kalıcı zehir etkisi yarattığı da bir gerçektir.

Uygulamada üç kür ilaç tedavisin*den sonra yanıt alınmazsa, aynı tedaviy*le iyileşme olanağı bulunmadığı sonu*cuna varılır. Ayrıca başlangıçta sağla*nan gerileme etkisinin devamı için teda*viyi sürdürmek yararsızdır. Gene de, ilaç tedavisi sonrası uygulanan cerrahi girişimin tümör gelişimini durdurmadı*ğı görülürse, en az iki kür ilaç kullanıl*ması yararlıdır.


• Komplikasyonların tedavisi – Testis tümörlerinde komplikasyonlarm tedavi*si çok güçtür. Günümüzdeki tedavi ola*nakları erken tanıyla birlikte tehlikeli komplikasyonlann ortaya çıkmasını en*gelleyebilmektedir. Ama bu ikincil has*talıkların ortaya çıkması, artık vücuttaki tümör oluşum sürecinin son evreye yak*laştığım, daha Önce kullanılan bütün ilaçların tedavi edici Özelliklerini yitir*diğini gösterir.


• Yan etkiler – Testis tümörlerinin te*davisinde cerrahi girişimlerin ve kulla*nılan ilaçların çeşitli yan etkileri olabi*lir. Bu yan etkiler hastaya ayrıntılı ola*rak anlatılmalıdır. Ameliyatla karın zan arkasındaki lenf bezlerinin iki yanlı ola*rak bütünüyle çıkarılması, olguların yaklaşık yüzde 80′inde sperma üretimi*nin durmasına,yani kısırlığa yol açar. Bazı hastalarda normal boşalma, cerrahi girişimden yıllar sonra kendiliğinden, bazılarında da ancak cinsel birleşmeden 1-2 saat önce uyarıcı ilaç alınması saye*sinde gerçekleşir. Aynca tedaviye baş*lamadan önce olguların yüzde 90′ında, ersuyu (semen) sıvısının çok az sperma içerdiği ya da hiç içermediği unutulma*malıdır. Teslislerin sperma üretimi bir*biri ardına alınan ilaçlardan sonra daha da azalır. Tedavide alkilleyici ilaçlar kullanılmazsa, sperma azlığı ya da yok-; luğu geçicidir. İlaç tedavisinin ardından’ yapılan cerrahi girişimlerde kanama, enfeksiyon gibi etkiler ortaya çıkabilir. Seminom dışı tümörlerde uygulanan ışın tedavisi geç yan etkilere, örneğin; bağdokusu artışına, ışınıma bağlı doku ölümüne, kısırlığa ve yeni bir tümörün ortaya çıkmasına neden olabilir.

İlaç tedavisinin yan etkileri, özellik*le testis tümörlerinde kullanılan cis-platin ve bleomisinin sonradan ortaya çıkan zehirleyici etkilerine bağlıdır. Özellikle tedavi kürleri sırasında hasta*ya yeterince sıvı verilmemişse, cis-platin ilerleyici böbrek rahatsızlığına, daha seyrek olarak da işitme azlığına yol açar. Vücutta biriken ilaç dozu 1.000-1.200 mg/m2lye ulaştığında bu ağır yan etkilerin ortaya çıkması hemen hemen kaçınılmazdır. Bu nedenle, 3-4 kürlük tedaviden sonra sık sık böbrek işlev testleri ve işitme kontrolleri yapıl*malıdır. Aynı biçimde biriken toplam bleomisin dozu 200-250 mg/m2′yi aşar*sa, akciğer iltihabı ve akciğerde bağdo*ku artışı görülür. Yineleyen radyolojik kontrollerde bleomisine bağlı akciğer hasarı izlenmelidir. Önceden bleomisin-le tedavi edilen hastalarda, ameliyatın ardından akciğer komplikasyonu geliş*me olasılığı yüksektir.

İlaç tedavisinde kullanılan adriamisin adlı ilaç da biriken toplam dozu 550-600 mg/m2lye eriştiğinde kardiyo-miyopatiye (kalp kası hasarı) yol açabi*lir. Olguların önemli bölümünde akut yan etkiler bulantı ve kusmadır. Vin-blastin verilmesinin ardından olguların yüzde 50’sinden fazlasında kas ağrıları ve bağırsakta kısmi felç ortaya çıkabilir. Bu yan etkiler önemliyse de 4-6 günde geriler. Olguların büyük çoğunluğunda kemik iliğinin etkinliği azalır. Bu da ol*guların yüzde 10′unda, akyuvar yapımı yetersizliğine bağlı olarak bağışıklığın zayıflamasına ve mikroorganizmaların bütün vücuda yayılması sonucu yaygın enfeksiyonlara yol açar. Sonuç olarak ilaç tedavisi sürerken 3-4 günde bir kan sayımı yapılmalı ve hastanın ateşi yükseldiğinde hemen antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır. Bazı olgularda iyileşmeyi sağlamak için akyuvar nakli gibi daha yoğun bir tedavi gerekebilir. Sey*rek görülmekle birlikte kandaki trombo-sitler azalırsa trombosit verilir. Kansızlık ise daha seyrek görülür.

Hastalarda ilaç tedavisine bağlı tam ya da kısmi saç dökülmesi çok sık orta*ya çıkar. Ama bu hemen her zaman geçici bir yan etkidir.

Alıntı:


Handan_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yeni Konu aç Cevapla  

Bookmarks

Etiketler
Testis Tümörü


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Tüm Zamanlar GMT +4 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 19:21.

dekorasyon Endüstriyel Mutfak EKipmanları sanal ofis Kiralık Ofis | sanal ofis sanal ofis | sanal ofis | muadil toner | fantezi iç giyim fantezi giyim araç takip sistemleri | kişi takip sistemleri | Varlık takip sistemleri | filo takip sistemleri |
istanbul travesti | izmir escort bayan izmir escort tuzla escort bursa escort bursa escort casino siteleri casino siteleri casino siteleri casino siteleri casino siteleri bahis siteleri istanbul travesti travesti forum |
istanbul travesti Mekanları | istanbul travesti Haber | istanbul travesti Bilgi | istanbul travestileri | istanbul travesti | travesti | ankara travesti| ankara travesti | ankara travesti ankara travesti

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428