Alt 13 Mart 2012, 18:13   #1
NetteKeyif
 
Sincap - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 15 Mart 2011
Mesajlar: 16.171
Sincap is on a distinguished road
Puanlar: 48.146, Seviye: 1
Puanlar: 48.146, Seviye: 1 Puanlar: 48.146, Seviye: 1 Puanlar: 48.146, Seviye: 1
Üst seviye: 99%, 0 Gereken puan
Üst seviye: 99% Üst seviye: 99% Üst seviye: 99%
Etkinlik: 33%
Etkinlik: 33% Etkinlik: 33% Etkinlik: 33%
Standart İslamiyetten Önceki Türk Devletleri

İslamiyetten Önce Türk Devletleri

Türklerin kurduğu en eski devlet olan Hun İmparatorluğu, aynı zamanda, Türk askerî teşkilat ve idareciliğinin de ilk örneğidir. Osmanlılar zamanı dahil olmak üzere, bütün tarih boyunca Türk teşkilatının baş kaidesi olan, sağ ve sol ikili nizam, Hunlar tarafından kurulmuştur. Hun ordusu, on bin, bin, yüz ve on kişilik gruplar halinde, onlu sisteme göre oluşturulmuştu. Keçe çadırları içinde oturuyor ve besledikleri koyun, at ve sığır sürülerinden elde ettikleri ile geçiniyorlardı.


Hunlar, M.Ö. 3. yüzyılın sonlarında, Sarı Irmağın kıvrım yaptığı alana gelerek, Çin içlerine doğru akınlara başladılar. Çinliler, bu Türk kavminin süvarileri karşısında tutunamayıp, ağır yenilgilere uğradılar. Böylece Çin hakimi olan Ti-şin hanedanı, Çin Seddi'ni tamamlamaya çalıştı.
Türk kavimlerini toplayıp, imparatorluk halinde birleştiren ilk büyük Hun hükümdarı, Teoman Yabgu'dur (M.Ö. 220). Teoman Yabgu'dan sonra, Hun tahtına oğlu Mete Yabgu geçti. Mete Han zamanında yapılan fetihlerle, Hun İmparatorluğunun toprakları, Hazar Denizinden Japon Denizine kadar uzandı. Bu topraklarda, çeşitli Türk kavimlerinin yanısıra, diğer Altaylı kavimler de yaşıyordu. Mete devri, Hun İmparatorluğunun en parlak devri oldu (M.Ö. 209-174).

Mete Han'dan sonra gelen yabgular zamanında, Çinlilerle ilişkiler arttı. Özellikle evlenme yoluyla, Türk ve Çin hükümdar aileleri arasında yakınlıklar doğdu. Bu yakınlıklar, Hunların iç işleri bakımından bir çok karışıklıklara yol açtı. Buna rağmen Hun İmparatorluğu, M.Ö. 1. yüzyıla kadar üstünlüğünü devam ettirdi. Bu yüzyılda ise, Türk beyleri arasında taht kavgaları gittikçe arttı. Çinliler de bu kavgalardan faydalanarak, Türkleri zayıflatmayı bildiler. Neticede Hunlar, Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Bunlara, Güney ve Kuzey Hunları da denir. M.S. 3. yüzyılın başlarında, başka bir Türk kavmi olan Siyenpiler, Hunlarla iktidar mücadelesine giriştiler. Sonunda Moğolların ve bazı Türk boylarının da yardımıyla, Hunların hakimiyetine son verdiler. Büyük Hun İmparatorluğu, tarihte bilinen eski imparatorlukların en büyüğüydü.
Siyenpiler'le yaptıları savaşları kaybettikten ve Asya'daki Büyük Hun İmparatorluğu dağıldıktan sonra, Hunların bir kısmı, Dinyeper nehriyle Aral Gölünün doğusu arasındaki bölgeye yerleştiler ve 4. yüzyılın ortalarına kadar orada yaşadılar. Çin'den gelen Hun kitleleriyle çoğalan ve uzunca bir süre sakin bir hayat yaşamak suretiyle güçlenen bu Hunlar, iklim değişikliği ve geçim şartlarının bozulması sebebiyle, bu tarihten itibaren Batı'ya göç etmeye başladılar. O tarihlerde, Karadeniz kuzeyindeki düzlükler, bir Cermen kavmi olan Gotların işgali altındaydı. Don-Dinyeper nehirleri arasında Doğu Gotları (Ostrogotlar), batısında ise Batı Gotları (Vizigotlar) bulunuyordu. Daha batıda Transilvanya ve Galiçya'da Gipidler, bugünkü Macaristan'da Tisa Nehri havalisinde Vandallar vardı. Hun başbuğu Balamir'in idaresinde, hayret edilecek bir hareket kabiliyeti ve gelişmiş bir süvari taktiğiyle hareket eden Hunlar, Önce Doğu, sonra da Batı Gotlarla karşılaştı. Yerlerinden kopan bu kavimler, batıya doğru hızla akarak, Roma İmparatorluğu topraklarını, Kuzey Karadeniz'den İspanya'ya kadar her tarafı alt üst ettiler. Böylece, Avrupa'nın etnik manzarasını değiştiren ve tarihte Kavimler Göçü denilen hadise meydana geldi. Âni ve şiddetli Hun darbelerinin, beklenmedik şekilde ortaya çıkan Hun akıncı birliklerinin, Doğu Avrupa kavimleri arasında uyandırdığı dehşet, Batı dünyasında büyük yankılar yaptı. Hunlar aleyhine, Latin ve Grek kaynaklarından inanılmaz rivayet ve hikâyelerin çıkmasına ve yayılmasına sebep oldu.


Hunlar (Bkz. Avrupa Hun İmparatorluğu), 378 yılı baharında Tuna'yı geçtiler ve Romalılardan direniş görmaksizin Trakya'ya kadar ilerlediler. Bu arada daha büyük bir Hun kütlesi, Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya yöneldi. Bu ikinci akıncı kolu, Güney Anadolu'dan Suriye'nin Akdeniz kıyılarına ve Kudüs'e kadar yıldırım hızıyla ilerledi. Sonbahar'da aynı yoldan Azerbaycan'a döndü. Batı'da ise Balamir'in oğlu Ildız'ın komutasındaki Hun süvari birlikleri, Bizans İmparatorluğunu barışa zorladı. Ildız'dan sonra hun tahtına geçen Karaton ve Rua zamanlarında da Bizanslılar, Hunlara vergi ödedi. Rua'nın 434'te ölmesi üzerine devletin başına Attila geçti. Attila zamanında Hunların hakimiyeti, Volga Nehrinin doğusundan bugünkü Fransa'ya kadar uzandı. Yönetimleri altında, çeşitli Türk boyları da dahil olmak üzere kırkbeş kavim yaşıyordu. Bunların çoğu, şimdiki Avrupa milletlerinin dedeleridir. Bizans, Hunlara verdiği vergiyi üç katına çıkardı. Attila, 451'de Hristiyan dünyasının merkezini zaptetmek üzere, yüz bin kişilik ordusuyla Roma önüne geldi. Ancak, Attila'nın önünde diz çöken ve Roma'nın kendisine boyun eğdiğini bildiren papa, kentin kurtarılmasını sağladı.


Attila'nın ölümünden sonra tahta çıkan oğulları İlek, Dengizik ve İrnek dönemlerinde, Hun birliği parçalandı. Ayaklanan Cermen kavimleriyle yapılan savaşlar, Hunları yordu. Sonuçta Orta Avrupa'da tutunmanın zorluğunu gören İrnek, Hunların büyük kısmı ile, Bizans'tan geçiş izni alarak Karadeniz'in batı kıyılarına döndü. İrnek idaresindeki Hunların, önce Güney Rusya düzlüklerinde görülen, sonra Balkanlarda ve Orta Avrupa'da birer devlet kuran Bulgarlarla Macarların oluşumunda büyük rol oynadığı anlaşılmaktadır. Geleneklere göre, Bulgar Türk Devletinin kurucusu Dulo sülalesiyle Macar kabilelerini Tuna boyuna getirerek orada yerleştiren Arpad Hanedanı, İrnek'i ata tanımaktadırlar.


Hunların büyük kısmı, Volga'dan batıya geçerken, onlardan bir kısmı olduğu ileri sürülen Ak Hunlar, 4. yüzyılda Batı Türkistan'a göçerek, burada Ak Hun devletini kurmuşlardı. Ak Hunlar, 441 senesinde Semerkand, Buhara ve Belh çevresini ele geçirerek, İran Sâsânî Devletiyle komşu oldular. Bir süre sonra Horasan'a sefer düzenleyen Türkler, Sâsânî hükümdarı Şehinşah Firûz'u mağlup ettiler. Ak Hunlar, bu parlak zaferden sonra tam bir asır Türkistan ve Afganistan'ın kudretli hakimi olarak hüküm sürdüler. 6. Asrın başlarında Ak Hunlar, ülkelerini Göktürklere bırakmak zorunda kalarak, onların tâbiiyeti altına girdiler.


M.S. 3. yüzyıl başlarında, Türklerin Tabgaç Hanedanı, Kuzey Çin'de güçlü bir siyasî teşekkül meydana getirerek, Asya Hunlarının yerini aldı. Tabgaç hakimiyeti, hükümdar Kuei zamanında (385-409) Pekin'e kadar uzandı. Bu durum, Tabgaçların Çin'le çok fazla yakınlık kurmalarına ve onların hayatlarına alışmalarına yol açtı. O kadar ki, bazı Tabgaç yabguları, Çinlilere hayranlıkları yüzünden kendi halklarını ve kültürlerini hor gördüler. Bu durum, Tabgaçların, Çin kültürü ve Çin kalabalığı içinde eriyip gitmelerine sebep oldu. Onların yerine 4. asrın sonunda, iktidar, Avar hanedanının eline geçti.
Avar Türkleri, önceleri Hun ve Tabgaç hanedanlarının hakimiyeti altında yaşıyorlardı. Tabgaç iktidarının zayıflamasıyla Orta Asya hakimiyetini ele geçiren Avar Hanedanı, 4. yüzyıl sonundan 6. yüzyıl ortasına kadar devam etti. Avar kağanları hem doğuda, hem batıda fetihler yapmışlar, esas olarak Çin'le uğraşmışlardır. Avar Devleti, Onabay Kağan zamanında Göktürklerin isyanı üzerine yıkıldı (552). Göktürkler karşısında uğranılan başarısızlık üzerine, Avar kitleleri batıya doğru çekildiler.


558 yılında, Sabarlar'ın hakimiyetini yıkıp, Kafkaslara doğru ilerlediler. Buradaki İranlı Alanları egemenlikleri altına aldıktan sonra, Bizans'a elçi gönderek yıllık vergi ve kendilerinin yerleşebilecekleri arazi istediler. Bu arada Dalmaçya'da ve Balkanlar'da geniş çaplı bir fetih hareketine giriştiler. Bizans İmparatoru, Avar akınını durdurmak maksadıyla, Aşağı Tuna havzasında, başta Antlar olmak üzere, bazı Slav ülkelerinde bir set kurmaya çalıştı. Fakat 562'de bu engeli rahatlıkla aşan Avarlar, Bizans'la sınırdaş oldular. Avrupa içlerine büyük akınlarda bulundular. Bizans İmparatorunun vergi ödememesi üzerine Orta Karpatlara girdiler. 568'de, bugünkü Macaristan'ı tamamen hakimiyetleri altına aldılar. Böylece Orta Avrupa'da büyük Avar İmparatorluğu kuruldu. Devletin sınırları, Elbe Vadisi ve Alp Dağlarından Don Nehrine kadar uzanıyordu.


Avar Hakanlığının ikiyüz yıl kadar süren hakimiyeti devrinde en mühüm askerî teşebbüsleri, İstanbul'u kuşatmalarıdır. 619 ve 626 yıllarında iki defa olmak üzere, Sâsânîlerle ortak yapılan bu kuşatmalar çok şiddetli geçti. Surlar önünde çarpışmalar günlerce sürdü. Ancak Avar ordusu kuşatmadan, donanması olmadığı için bir sonuç alamadı. Güç şartlar altında çekilmek zorunda kaldı. Avarların, Bizans başşehrinde büyük heyecan uyandıran özellikle ikinci harekâtı, tarihî birtakım hatıralar da bıraktı. Avarların çekildiği gün, Bizans'ta bayram ilan edildi ve kiliselerde âyinler asırlarca devam etti. Diğer taraftan İstanbul kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması, Avar Hakanlığının itibarını sarstı. Tâbi kavimler başkaldırmaya ve dağılmaya başladılar. Uzun mücadeleler neticesinde, Balkanlar Bulgaralara, Tuna-Sava bölgesi Hırvat-Sloven gibi Slav kabilelerine, Bohemya sahası da Çeklerin atalarına terkedildi. Zayıflayıp küçülmesine rağmen Avar Hakanlığı, yaklaşık 170 yıl daha varlığını korudu. Fakat, 791'den itibaren Frank İmparatorluğunun amansız hücumları sonunda tamamen ortadan kalktı(805). Parçalanan Avar grupları, Doğu Macaristan ve Balkanlara dağılıp kısa zamanda Hıristiyanlaşarak ve dillerini unutarak, yerli halk içinde eridi.


Türk sözünü ilk defa resmî devlet adı olarak kullanan ve onu bütün bir millete ad olarak vermek şerefini kazanan Göktürk Kağanlığı, Doğu Sibirya'daki Yakut Türkleriyle batıdaki Ogur (Bulgar) Türklerinin bir bölümü dışındaki Türk asıllı bütün kütleleri, kendi idarelerinde birleştirdiler.
Göktürklerin tarih sahnesine çıktıkları sıralarda, Altay Dağlarının doğu eteklerinde, toplu bir halde, geleneksel sanatları olan demircilikle uğraştıkları ve Juan-Juan Devletine silah imal ettikleri bilinmektedir. 552'de Juan-Juan Devletinin çökmesi üzerine Göktürklerin boy beyi Uluç Yabgu'nun oğulları Bumin ve İstemi Kağanlar, Ötüken merkez olmak üzere devleti kurdular. Avar Kağanlığını yıktılar. Bumin Kağan, devletin doğu bölgesine, İstemi Kağan da batı bölgesine hükümdar oldu.


Doğu Göktürkler, siyasî bakımdan hep Çin'le karşı karşıya geldiler. Çin'le sık sık savaşlar yapılıyor, arada uzun sürmeyen barış dönemleri geliyordu. Doğu Göktürk Devletinin başına Bumin Kağan'dan sonra sırasıyla, İstemi Kağan, Kara Kağan, Mukan Kağan, Tapo Kağan, İşbara Kağan, Çur Bağa Kağan, Tulan Kağan, Bilge Tardu Kağan, Türe Kağan, Şipi Kağan, Çuluk Kağan ve Kara Kağan geçti. Bu Göktürk kağanları da önceki Türk hükümdarları gibi, Çinli prenseslerle evleniyorlardı. Çinliler ise zaman zaman gönderdikleri elçilerle, zaman zaman da bu Çinli hatunlar sayesinde Göktürk ülkesinde siyasî karışıklıklar ve parçalanmalar meydana getirebiliyordu. Nitekim Çinli İçing Hatunla evlenen Kara Kağan, onun etkisinde kalarak Çin'e savaş açtı (630). Yapılan savaşlardan birinde Kara Kağan esir düştü ve Türkler, Çin hakimiyetini tanımak zorunda kaldılar.


Göktürklerin en buhranlı zamanında açılan bu savaş, Kara kağan ve onbinlerce Türkün esareti ve devletin yıkılmasıyla sonuçlandı.


582'de Doğu Göktürk Hakanlığı'ndan kesin olarak ayrılan; Ötüken, Batı Moğolistan, Aral Gölü havalisi, Kaşgar, Mâverâünnehir ve Merv'e kadar Horasan sahaları üzerinde hakim bulunan Batı Göktürk Hakanlığı'nın hakimiyeti de uzun sürmedi. Tardu Kağan'dan sonra ülke, şehzadeler arasında taht kavgalarına sahne oldu. Nihayet 630 yılı, Doğu Göktürklerinin olduğu gibi Batı Göktürklerinin de Çin hakimiyeti altına girdiği bir devir oldu.


630-680 yılları arasındaki 50 yıllık zaman, Göktürklerin bağımsızlıklarını kaybettikleri bir mâtem devresi oldu. Her ne kadar Orta Asya'da Türkler varlıklarını, dil, inanç ve geleneklerini korumuşlarsa da, müstakil bir devletten mahrumiyet, Göktürkler için haysiyet kırıcı bir ıstırap kaynağıydı. Kitabelerden anlaşıldığına göre, Göktürkleri bu felâkete düşüren sebepler, üç noktada toplanmaktadır:


1. Sonra gelen devlet adamlarının kötü idaresi. "Kağan bilge imiş, cesur imiş; buyrukları bilge imiş, cesur imiş. Beyleri de kavmi de iyi imiş, böylece ülkeyi tutup töreye göre tanzim etmişler. Sonra kardeşler, oğullar kağan olmuş, küçük kardeş büyük kardeş gibi olmadığı, oğul babası gibi olmadığı için, bilgisiz kağanlar tahta oturmuşlar, buyrukları da bilgisiz, fena imiş... Türk beyler, Türk adını atmışlar, Çin beylerinin adını almışlar. Çin hakanına boyun eğmişler, elli yıl işlerini güçlerini ona vermişler."


2. Türk kavminin yanlış tutum ve davranışı. "Türk budunu... Sen aç olduğun zaman tokluğunu düşünemezsin, tok olduğun zaman açlık nedir bilmezsin. Bu sebeple hakanın iyi sözlerine kulak vermedin, yurdundan ayrıldın, harap, bitkin düştün. Müstakil hanlığına karşı kendin yanıldın. Doğuya gittin, batıya gittin, kutlu yurt Ötüken'i terk ederek gittiğin yerlerde ne yaptın? Su gibi kan akıttın. Kemiklerin dağlar gibi yığıldı. Türk budunu, kendi hakanını bıraktı, hüküm altına girdi. Hüküm altına giren Türk budunu öldü, mahvoldu."


3. Çinlilerin bölücü ve yıkıcı propagandası. "Çin kavminin sözü tatlı, hediyesi güzel imiş. Tatlı sözü, güzel hediyesi, uzak kavimleri yaklaştırır imiş. Sonra da fesat bilgisini orada yayarmış. İyi, bilge kişiyi yürütmez imiş. Onun tatlı sözüne, güzel hediyesine kapılan çok Türk kavmi öldü."


Millet, kendisine de şöyle sesleniyordu: "Ülkeli bir kavim idim, şimdi ülkem nerede? Hakanlı bir kavim idim, hakanım nerede?" Bu düşünceler içindeki Türk prensleri, zaman zaman ihtilâl girişimlerinde bulundularsa da, hepsi kanlı bir biçimde bastırıldı. Bu hareketler arasında en hayret verici olanı, 639 yılında Kürşad'ın ihtilâl teşebbüsüdür. T'ang imparatorunun saray muhafız kıtası subaylarından olan Göktürk prensi Kürşad, Türk devletini diriltmek için, 39 arkadaşı ile gizlice anlaştı. Bazı geceler şehirde dolaşmaya çıkan imparator, yakalanarak kaçırılacaktı. Fakat plânın tatbik edileceği gece ansızın patlayan fırtına yüzünden, İmparator saraydan çıkmadı. Kararın geciktirilmesini mahzurlu gören Kürşad ve arkadaşları bu defa doğruca saraya yürüdüler. 40 Türk, sarayı ele geçirip, başkente hakim olmayı düşünüyorlardı. Yüzlerce muhafız telef edildiyse de, dışarıdan sevkedilen orduyla başa çıkılamadı. Bunun üzerine saray ahırlarından seçme atları alarak Vey Irmağına doğru çekildiler. Ancak, fırtına ve sel, köprüleri de yıkıp ***ürmüştü. Irmak kenarında Çin ordusuyla savaşa tutuşan Kürşad ve arkadaşları, birer birer ecel şerbetini içerek bu dünyadan göçtüler.


Kürşad liderliğindeki kırk yiğit, başarısız kaldılarsa da, Türk milletinin kalbindeki sönmez istiklâl ateşini tutuşturdular. Onlardan sonra bu ateşle yanan Türkler, her fırsatta baş kaldırdılar. Birkaç kez daha başarısız ihtilâl girişiminden sonra, nihayet 682 yılında Kutlug Şad, etrafına topladığı Türklerle bağımsızlığını ilân etti. Dağılmış boyları bir araya topladı. Bu sebeple İlteriş unvanını aldı. Çinli bir prensesle değil, bir Türk kızıyla evlendi. Bilge Han ve Kültigin adında iki oğlu oldu. Kutlug ölünce yerine kardeşi Kapagan Han kağan oldu. Yirmiiki yıl saltanat süren Kapagan Kağan'ın ölümünden sonra ülke karışıklıklar içinde kaldı. Bunun üzerine İlteriş Kutlug Kağan'ın oğulları Bilge Han ve Kültigin birleşerek idareyi ele aldılar. Bilge Han kağan, Kültigin ise ordu kumandanı oldu. Böylece Türk tarihinde ilk defa iki kardeş, devlet idaresinde birlikte hareket etmiş ve hiçbir kıskançlık duymadan birbirlerine yardım etmiş oluyorlardı. Bilge Kağan ile Kültigin, iç ve dış bütün tehlike ve tehditleri ortadan kaldırdılar. Başkaldıran herkese boyun eğdirdiler. Ülkenin, milletin ve devletin birliği sağlandı.


Göktürkler devrinin en önemli eseri, Orhun Âbideleri'dir. Göktürk yazısı ile yazılan üç âbide, 725-735 yılları arasında diktirilmiştir. Burada Bilge Kağan ile kardeşi başkumandan Kültigin'in ve Bilge Kağan'ın kayınpederi olan Vezir Bilge Tonyukuk'un, bir ara Çin esaretine düşen Türk devletini yeniden kalkındırmak için gösterdikleri gayretler anlatılır ve gelecek Türk nesillerinin bu tecrübelerden faydalanmaları istenir. Ayrıca istiklâl fikri verilir. 745'te Göktürklerin yıkılması üzerine, Uygur hanedanı, büyük Türk Hakanlığı tahtına geçti. Uygurlar devrinde, Türkistan tamamen Türkleşti ve İranlı unsurlar, dillerini bırakarak eridi. Bir kısmı da batıya çekildi. 840'ta kuzeyden gelen Kırgızlar, Uygurları bugünkü Moğolistan'dan sürünce, Doğu Türkistan'a yerleştiler. İlk Uygur hakanı olan Kutluk Bilge Kül Kağan, atalarının inancındaydı.

Uygurlar devrinde Türklük, bir din arayışına girdi. Aralarında Manihaizm, Budizm, hattâ Hıristiyanlık yayıldı. Bu devirde Türkler, yerleşik medeniyete geçerek, Doğu Türkistan'da pek çok şehir kurdular ve kurulu şehirleri genişlettiler. Uygur alfabesiyle binlerce eser tercüme edildi. Kâğıt ve matbaa kullandıkları için, bazı kitapları günümüze kadar ulaşan Uygurlar, bugünkü Moğolistan'ı kaybettikten sonra, imparatorluk olmaktan çıktılar. Türkistan ve Kansu'da yaşayan bir Türk hânedanıyken, 840'ta Karahanlı hakimiyetine girdiler.
468'den 965'e kadar, diğer bir Türk kavmi olan Hazarlar, Kuzey Karadeniz ve Kafkasya'da, kudretli, yüksek kültrülü bir hakanlık kurdular. Bir kısmı Müslüman olan Hazarların kağan denilen hakanları, daha çok Musevî dinine girdiler ve bu dine giren yegâne Türk kitlesini teşkil ettiler.
Diğer taraftan, Avarlar'dan sonra 10. asırda Peçenekler, Balkanlar ve Karadeniz'in kuzeyinde güçlü bir devlet kurdular. Peçenekleri takiben, Uzlar ve Kıpçaklar Avrupa'ya yerleşerek, Balkanlar'da bir müddet hakimiyet sürdükten sonra, Hıristiyan olup Slavlaşarak, Türklüklerini kaybettiler.


8. asırla 13. asır arasında yaşayan en tanınmış Türk kavimleri; Uygurlar, Kırgızlar, Kıpçaklar, Karluklar, Peçenekler ve Oğuzlardı. Uygurlar, Göktürkler zamanında Altay Dağlarının kuzeydoğusunda yaşıyorlardı. 745'te Göktürk hânedanına son vererek, kendi hânedanlıklarını kurdular. Göktürkler zamanında Baykal Gölü ile Yenisey arasındaki Sayan Dağları havalisinde yaşayan Kırgızlar, daha ziyade mavi gözlü ve sarışın idiler. 9. ve 10. asırda, Müslüman tüccarlar vasıtasıyla İslam'ı kabul ettiler. Kıpçaklar, Büyük Kimek kavminin en önemli koluydu. 11. asrın ikinci yarısında Sirüderya (Seyhun) Irmağının kuzeyindeki bozkırın önemli bölümüne hakim oldular. Moğol istilâsı sırasında esir alınan genç Kıpçak Türkleri, İslâm ülkelerine satılmıştır. Bunlar; Bağdat Abbasî halifeleri, Türkiye Selçukluları ve Eyyubîler'in hâssa ordularında hizmet etmişler ve 1250 yılında, Mısır'da asırlarca devam edecek olan Memlûk Devletini kurmuşlardır.


Karluklar, Göktürk İmparatorluğuna dahil en önemli Türk kavimlerinden birisiydi. Göktürkler zamanında, Balkaş Gölü'nün doğu kıyıları ile Kara İrtiş Irmağı kıyılarında oturuyorlardı. 9. asrın ortalarından 13. asra kadar Ceyhun ve Tarım Irmağı ve Balkaş Gölü arasındaki Türk ülkelerini idare eden Karahanlı Hânedanı, Karluk kavmindendir.


Oğuzlar, Türk camiasının belkemiğini teşkil eden en mühim ve en büyük koldur. Tarihteki en büyük ve en muhteşem devletleri onlar kurdular. Göktürkler, Selçuklular ve Osmanlılar, Oğuzlar'ın birer koluydu.
Sincap isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Yeni Konu aç Cevapla  

Bookmarks

Etiketler
İslamiyetten Önceki Türk Devletleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Tüm Zamanlar GMT +4 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 17:37.

dekorasyon Endüstriyel Mutfak EKipmanları sanal ofis Kiralık Ofis | sanal ofis sanal ofis | sanal ofis | muadil toner | fantezi iç giyim fantezi giyim araç takip sistemleri | kişi takip sistemleri | Varlık takip sistemleri | filo takip sistemleri |
istanbul travesti | izmir escort bayan izmir escort tuzla escort bursa escort bursa escort casino siteleri casino siteleri casino siteleri casino siteleri casino siteleri bahis siteleri istanbul travesti travesti forum |
istanbul travesti Mekanları | istanbul travesti Haber | istanbul travesti Bilgi | istanbul travestileri | istanbul travesti | travesti | ankara travesti| ankara travesti | ankara travesti ankara travesti

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428