Bi Kahve İçebilir Miyiz? AMERİKAN SAPIĞI Evde yüzyılın temizliğini yapıyodum. Eve kız gelmesi temizliği. Ovalamaktan fayanslardaki desenler silinmeye başlayınca durdum. Dedim bi kaç tane mikrop sağ kalsın nazar boncuğu olarak. Son işlem ünlü “Çığlık” tablosunu yatak odama asıcam. Şu Faber pastelle yapılmış gibi duran şoktan şoka giren adam resmi. Çünkü eve gelicek kıza söylediğim yalanlar arasında bu da bulunuyo. Valla kız neyi seviyorum dediyse “A bende onun membağı var” şeklinde konuştum. Çığlık yalanı da böyle gelişti. “Benim başucumda duruyo ya. Bayılırım.” Allah’tan orjinali var bende dememişim. Gerçi iyi oldu. Duvardaki şeytanlı karikatürü de gizler. Bizim dergiden Uğur abi geldiğinde şura bi şeyler çizer misin abi demiştim. Resmen şeytan çizdi. Her sabah tepemde şeytanla uyanıyorum. Öldüm mü, cehennemde miyim diye 10 dakka düşünüp öyle ayılıyorum. Bırak anam bütün akrabalara satanist olduğumu anlattı. Kuran asılan yere şeytan koymuş diyo. Neyse “Çığlık”ımı elime aldım. Ama öyle kaldım. Bende organizasyon sıfır. Ne çivi var, ne g.tü kırık bir çekiç. Nasıl çakıcam tabloyu? Komşu ilişkilerim iyi olsaydı isterdim. Ara sıra selam veriyim şunlara. İlkel yollarla halledicez bu işi. Mutfağa gittim, bi dolap kapağının vidasını TC vatandaşı olarak “bıçakla” söktüm. Sen çivi ol dedim. Gittim bi tane de topuğu güçlü ayakkap aldım. Kız kardeşimin bu galiba. Bembeyaz da bi şey. Prenses ayakkabısı gibi. Neyse çakıp bırakıcam. Sen de çekiç ol dedim. *** 10 dakkadır evde deprem oluyo ama 1 mm ilerlemedi “çivi.” Ter üretiyorum. Ayakkabıyı “Seni lanet olası pis beyaz” diye dublaj atarıyla yere fırlattım. Sinir on. İçerlere gittim sert bi şey bakınıyorum tekrardan. Mutfak bölgesi. Buz dolabını açtım. Orda parlıyodu işte. Öküz gibi kalın camıyla nar ekşisi şişesi! Tarttım, baya sert, kurşun bile geçirmez bu. Bunu birinin kafasına vursan kendini on ay hatırlayamaz. Ok. Koştum yatak odasına. Bam bam bam. Moda girdim “Gir, girrr, giiiiir” diye bağırıyorum! Kızın gelmesine de kaldı saniyeler. Stres on. “Geberrr, şerefsizzz, haiinn” diye bağıra bağıra psikolojik baskıyla soktum çiviyi. Yani vidayı. Son bi sağlama çekmek için gerindim gerindim iki elimle düşmana vurur gibi ölüm vuruşu çaktım! Şişenin kapağı sen açıl ivmeyle! Şarrr diye… Nar ekşiler bütün yatağı, duvarları, perdeyi etkisi altına aldı! Manzarayı ağır çekim izlerken benim gözler şehla oldu. Tablodaki adam gibiyim şu an. Tam o sırada zil “cikcikcikcikcik” diye öttü! Zıpladım! Geldi! Geldi! Her yer savaş alanı gibi yalnız! Yatağın çarşafını tek hamleyle çıkardım, makineye… Vın duvarları yüz havlusuyla geçtim. Öteki elimle tabloyu takıyorum. Bu arada zil 5.’ye çalıyodu. Artık odayı Allah’a emanet edip çıktım. Kokuyu alsın diye yolumun üzerindeki tüm pencereleri de açtım… Kapıyı açtığımla kız içeri daldı. “Biri mi var? Bağırış sesleri duyuluyodu. Kapıyı neden geç açtın?” dedi. “He vardı, bak pencereden aşağı attım. Töbe est” dedim. Neyse haha kiki kapandı konu. *** Kahveledim kızı. Kendimi de kahveledim. “Eeee” , “eeeee” , “EEEEE” diye konuştuk biraz. Sonra “Bana evi gezdirmiycek misin” dedi. Durup odaları hayal ettim. Yatak odası gözümde canlanınca ağzımdan beyaz köpük geldi. Has. “Tabii ki de” dedim şirinlikle. Başladık tura. Önce mutfağı ziyaret ettik. Çamaşır makinesinden ucu çıkmış çarşafı gördü hemen. Onca temizliğin, mis kokunun, çitilenmişliğin arasında sen onu gör. Makinenin kapağını bi açtı çarşaf kızıl derya! “O şey ya, çekme çıkarma onu, vişne suyu döküldü ona hep” diye müdahale ettim. Kız ruh gibi oldu. Derken o esnada vidasını çaldığım dolabın kapağı ağır çekimde açıldı! “Viiiiiiiğğğğkkk” diye. Çıktık acilen. Koridora girdik. Ana bi baktm kız kardeşimin topuklusu duruyo yerde. Vuruklar içinde. Hemen tanıtımımı yaptım: “Bu kız kardeşimin ya. Bana geliyo arada. Ergen dertleşmesi. Grey sürüklemiş heralde buralara, kesicem o kediyi. Hehehe.” Kızın gözleri ayrı eve çıkmak üzereydi. Bi tane normal bi şey yok mu bu evde ya. Ve yatak odasına daldı! En tehlikelisi. Gündemi değiştirmek için “Bak çığlık tablosu. Demiştim işte, ehe” dedim. Gözü yatak, perde ve duvardaki kırmızı lekelere takılmıştı. Elleri gözle görülür şekilde titremeye başladı. “Pardon sen vişne suyunu nerenle içiyosun böyle ya” dedi. Ağlamaklı ama. Ses telleri ben korkuyorum abi diyo. Tam o sırada Allah’a emanet duran tablo yere çakıldı mı! Güm etti! Ardındaki kocaman şeytan figürü açığa çıktı! Hiii! Ah Uğur abi ellerin yamula. Kızın aklı gitmişti. İdrak yolları tıkandı. Ama idrar yolları açıldı galiba. Sağlı sollu felç inmiş olabilir. “Hık hık” diye sesler çıkarıyo bünye. Kolundan tutup attım öbür odaya. En normal odam burası. “Bak bu da film odaaam. Film izleyelim mi?” dedim. “Hebe hebe” diye yüzüme bakıyodu. Ağzı yamulmuş kızın! Ağzının yamulduğunu çaktırmadım korkmasın diye. Nereye bakıyo bu ya? Bi baktım DVD’lerde en önde “Amerikan Sapığı” var. Ona kitlenmiş. 10 dakka uğraşıp “Ben bi tuvalete gidiyim” dedi. Kendini toparlamak üzere tuvalete kapandı… Bu iki saniye sonra çığlık atarak tuvaletten çıktı! Yüzü kıpkırmızı! Duvarları sildiğim yüz havlusunu kullanmış mal! Onu oraya mı astım ben. Dış kapıya ulaştı ve koşmaya başladı. Koşuyor, koşuyordu. Apartmana çıktım arkasından. “Berrin dur, açıklayabilirim” diye bağırdım. Merdivenlerden hayatının hızıyla koşuyodu. Çığlık çığlık. Ben de arkasından inmeye başladım. Ben; tak, tak, tak iniyorum. O; takatatakatatakata! “Lütfen bırak gidiyim, kimseye sölemem, noluuur” diyerek apartmanın karanlığında kayboldu. Kaynak: Bi kahve içebilir miyiz? |
Tüm Zamanlar GMT +4 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:19. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1