18 Haziran 2012, 09:10 | #1 | ||||||||||||||||||||
NetteKeyif Üyelik tarihi: 15 Mart 2011
Mesajlar: 16.171
| Ramazan-ı Şerif - Ramazan Hutbesi ramazanla ilgili sohbet - ramazan ayı hutbesi - ramazan ayı ile ilgili hutbeAziz müslümanlar! Yaklaşmakta bulunan ramazan-ı şerif inanmış kalplerde sevinç ve manevi pırıltılar meydana getirmekte ve bu ay ile başlayacak oruç mükellefiyetine ruhen hazırlanmayı ihtar etmektedir. Çünkü ruhta özleyiş ve kalpte iştiyak hâsıl olmadan ramazan orucunu tutmak uykulu bir halde yolculuk yapmak gibidir. Bu kişi tuttuğu orucun manevi özelliklerini ve tesirini kendi üzerinde müşahede edemez. 0 borcunu ödemiş olsa bile kemale ve özlenen bir hale ulaşamaz. Ramazanı karşılamak; madde ve mana planında arınmak bu mübarek ay’a ruhen hazırlanmak ve gafletten sıyrılmaya çalışmaktır. Ramazanı karşılamak içinde Kur’an-ı Kerim gibi yüce bir kitabın indirildiği ve bin aydan hayırlı bir gecenin gizlendiği bu mümtaz ayı hakkıyla ihya edebilmeye teşebbüs etmektir. Bu hususta yapılacak maddi hazırlık evlerimizin arıtılması vücut ve elbise temizliği yapılması gibi faaliyetlerdir. Manevi hazırlık ise günahlara tevbe edip İslam yoluna dönüş yapmak; uyanık bir şuur ve Allah aşkı ile ramazan ayına kavuşmaya gayret göstermektir. Zira kabahatle kirlenen bir ibadet makbul olsa bile “Mahbup” olmaz. Gafilâne tutulan oruç ile lahuti derecelere yücelmek mümkün değildir. Ramazanda eda edilecek ibadetlerden kalbi bir haz tadabilmek için bu mübarek ay gelmeden önce kendimizi öylesine hazırlamalıyız ki yapılacak ibadetler ruhumuzun gıdası ve hareketlerimizin ayrılmaz bir parçası haline gelmelidir. Bu yüksek dereceye ulaşma maksadı ile Şaban ayı içinde nafile orucu çokça tutmalı ve “Geceyi ihya” niyeti ile ibadetler yapmalıdır. “Peygamber (s.a.v.) Şaban ayında o kadar oruç tutardı ki (bazan nafile) orucu ramazana ulaştırırdı”. (1) Kararan gönüllere ışık veren insanlara mabud-u hakikiye giden yolu gösteren Kur’an-ı Kerim bu ayda nazil olmuş beşeriyeti saran dalaletler onun inmesi ile dağılmıştır. Âdemoğlu şirk ve küfrün bataklığında bunalmış bir halde iken Allah’ın kitabı inmeye başladı ve insanlığın kurtuluşu tahakkuk safhasına çıktı. Cenab-ı Hak bu hakikati tesbit eden bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “(0 sayılı günler) ramazan ayıdır ki Kur’an onda (ki kadir gecesinde levh-i mahfuzdan semai dünyaya) indirilmiştir. (0 Kur’an ki) insanlara mahz-ı hidayettir doğru yolun ve Hak ile batılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleridir. Öyle ise içinizden kim o aya erişirse (hazır olur misafir olmazsa) onu (n orucunu) tutsun”. (2) Değerli mü’minler! Feyiz kanalları toklukla tıkanır ve oruçla açılır. Bir mü’min Allah’ın rızasını kazanmak ve emrini yerine getirmek maksadı ile tanyerinin ağardığı zamandan başlayarak güneşin battığı vakte kadar yemek ve içmekten nefsinin arzularına tabi olmaktan kendini korursa Allah ile kendi arasında teşekkül eden buz dağlarını eritmiş ve ibadetin zevkine erişmiş olur. Nefsin isyana cür’et göstermesi her isteğinin verilmesi ile başlar. Onun dini bir disiplin altına alınması Allah’ın emri olan orucu tutmakla mümkün olur. Nefsi kötülüklerden men etmede oruca muadil olacak bir iş yoktur. Bu iddiayı belgelendirmek için asr-ı saadetten bir misal vermek istiyoruz. Ashabtan Ebu Ümame (r.a.) Allah’ın Resülüne “Bana (hayırlı) bir iş emrediniz” diye talepte bulunmuştu. Akılların mürşidi ve ahir zaman peygamberi bulunan Efendimiz “Sana oruç tutmak lazımdır. Zira onun bir misli (ve dengi) yoktur” buyurdu. Ramazan ay’ını karşılamaya hazırlanırken rü’yet-i hilali hatırdan çıkarmamalıdır. Zira ramazan’ın kesin olarak sübutu hilal’in görülmesiyle olmaktadır. Bu maksatla Şaban ay’ının yirmi dokuzuncu günü güneşin battığı sırada müslüman halkın hilali gözetlemesi vacip bulunmaktadır. Rü’yet mümkün olursa ertesi gün ramazan orucuna başlanılır. Havanın sisli veya bulutlu olması sebebiyle hilal görülemezse Şaban ay’ını otuz güne tamamlamak gerekir. (3) Bu vecibenin dini ölçülere uygun bir biçimde yapılamayışını dikkate alan müslümanlar ramazan’dan üç gün önce nafile niyeti ile oruca başlamalıdırlar. Bu istikamette hareket etmekle hem tereddütlerimiz ortadan kalkmış hem de şer’i bir hataya düşülmemiş olur. Çünkü tutulacak bir oruç ramazan günlerine tesadüf ederse ramazan orucu yerine geçer. Bu mübarek ay’ı layık olduğu şekilde karşılayabilmek için uzuvlarımızı oruca ortak olacak şekilde bir edebe alıştırmalıdır. Bunu temin edebilmek için dile yalan söyletmemeli ve gıybet suçu işletmemeli; kulağa haram olan konuşmaları ve nağmeleri dinletmemeli; eli dinimizin yasakladığı şeylere uzanmaktan ve can yakmaktan korumalı; ayakları şeytani yollarda tozlanmaktan muhafaza etmeli; vücut ikliminin sultanı olan kalbi bozuk inanç ve sapık düşüncelerden şehvani hayallerden temiz tutmalıdır. Tek kelime ile vücudun tamamına “Oruca hazır ol” emrini vermelidir. Orucun ehemmiyet ve faydalarını tescil eden bir hadis-i şerif ile sözlerimizi tamamlamak isteriz: “Mübarek bir ay olan ramazan siz (in üzerinize nur saçmak üzer) e geldi. Aziz ve Celil olan Allah onun orucunu tutmayı size farz kıldı. Bu ay gök kapıları açılır cehennem kapıları kapatılır serkeş şeytanlar (zincirler ile) bağlanılır. Onda bin aydan hayırlı bulunan bir gece vardır. Kim onun hayrından mahrum kalırsa muhakkak (büyük) bir mahrumiyete uğramıştır”. (4) (1) İbni Mace c. 1 s. 528 (2) Süre-i Bakara: 185 (3) Müslim; c. 3 s. 124 (4) et-Tac; c. 2 s. 42 - Büyük Hutbe Kitabı - Mehmed EMRE - cilt: 3 sayfa: 97- 99 alıntı | ||||||||||||||||||||
Bookmarks |
Etiketler |
Ramazan-ı Şerif - Ramazan Hutbesi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |