08 Mayıs 2012, 11:17 | #1 | ||||||||||||||||||||
NetteKeyif Üyelik tarihi: 15 Mart 2011
Mesajlar: 16.171
| Meditasyon ve Psikofizyolojik Etkileri transandantal meditasyonun özellikleri - transandantal meditasyonun sonuçları - transandantal meditasyonun etkileri - tm tekniği - transandantal meditasyon hakkında soru ve cevaplar Meditasyon ve Psikofizyolojik Etkileri Bilim Araştırma Grubu TM'nin fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik etkileri üzerine bilimsel araştırmalar, fizyoloji ( Wallace, 1970 ) ve davranış ( Benson, 1960 ) alanlarındaki ilk etüdlerin ortaya çıkışından beri sürekli ve hızlı bir biçimde artmaktadır. TM'nin fizyolojik etüdlerini inceleyen ilk önemli tezi ( Wallace, Benson ve Wilson, 1971 ) takiben, TM'nin psiko-biyolojisini tanımlamaya çalışan araştırmacıların sayısı giderek çoğalmış ve Amerika'nın yanı sıra diğer birçok ülkedede ( başlıca Batı Almanya, İsveç, Hollanda, Güney Afrika, İngiltere ve Avusturalya ) yeni öneriler getiren araştırmalar yürütülür olmuştur. TM tekniği, daima aynı tarzda olmak üzere, dünyanın her yanında öğretilmektedir. TM hakkında hiçbirşey bilmeyen kişiler dahi, bu tekniği 4 günlük bir süre dahilinde ve bir kaç saat içerisinde öğrenebilemektedir. Her gün 15'er-20'er dakikadan 2 kez uygulanır. TM'nin uygulanımını hi.bir çaba, konsantrasyon yada özel ortam gerektirmez. Bu durumda, meditasyon tekniğinin kendisini engellemeksizin kolaylıkla fizyolojik ölçümler alınabileceğinden dolayıda TM, üzerinde araştırma yürütmek için ideal bir meditasyon türü haline gelmektedir. TM'nin fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik etkileri, derhal tezahür eden ve birikim yapan etkilerdir. Böylece, çoğu araştırma projeleri için makul sayılabilecek süreler, ( bir kaç haftalık yada daha uzun ) dahilinde başlanıp bitirilen incelenimler gerçekleştirilebilir. Bütün bu nitelikler, TM'yi araştırma amaçlarına uyarlanabilme yeteneği aşırı olan bir teknik olarak belirlemekte ve bu alanda yürütülen araştırmaların çokluğunun sebeplerinden bir kaçını oluşturmaktadır. Transandantal Meditasyon ve Pratiğinin Tıbbi Etüd ve Bazı Sonuçları Geçmişte, çeşitli yoga yada meditasyon biçimlerinin uygulayıcılarınca ulaşılan hallerin mahiyeti üzerinde, anlaşmazlık söz konusuydu. Bu tür sujelerdeki fizyolojik değişimleri ölçmek atılımları, çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmıştı. Suje bulmanın zorluğu , sujelerin uzmanlaşma derecelerinin çeşitlilik göstermesi ve içinde deneylerin yürütüldüğü çevrenin, sujelerin konsantre olma çabalarını engellemesi gibi. Bir takım yazarlarda meditasyonun ya uykuya, yada kendi kendine hipnoza yol açtığı sonucuna varmışlardı. Ancak, 1960'larda durum değişti. TM, dünyanın 4 yanında, binlerce kişi tarafından uygulanmaya başlandı. '' Zihinsel düşüncenin en ince halini aşıpta düşüncenin kaynağına varıncaya kadar dikkati içe, düşüncenin daha ince seviyelerine doğru çevirmek'' için bir teknik olarak tarif edilen TM'nin basit ve dünya çapında uygulanabilir olduğu iddia ediliyordu. TM, normal olarak, her gün iki kez, 15-20 şer dakikalık süreler dahilinde uygulanıyordu. Araştırma açısından TM'nin kendine özgü avantajları vardı. TM'yi öğretmek amacıyla Maharishi, tarafından kurulan dünya çapındaki bir organizasyonun birleşmiş bir tarzda ettiği yüksek miktarda suje mevcuttu; etkilerin, uygulamanın başlangıcından itibaren belirgin hale geldiği söyleniyordu. Alıştırma dönemi yoktu; her hangi bir konsantrasyon yada çaba sözkonusu değildi ve böylelikle sujeler laboratuarda nispeten kolaylıkla meditasyon yapabiliyorlardı. Bu mütalaalar, araştırmacıları, TM çalışmaları yapan kişiler üzerinde fizyolojik ölçümler yürütmeye yöneltti ve 1970 yılının başlarında, Amerka ve İngiltere de bu konuyla ilgili olarak son derece ilginç iki yazı yayımladı. California Üniversitesi Fizyoloji bölümünden Dr. Robert K. Wallace, Sience dergisinde, 6 ay ile 3 yıl arasında TM çalışmaları yapan 15 öğrenci üzerinde yürütülmüş olan araştırmaları rapor ediyorlardı. Hem açık, hemde kapalı yöntemle ölçülen oksijen tüketiminin tüm sujelerde düştüğünü gözlemlemişti; kontrol değerinden olan ortalama düşüş;saniyede 45 ml kadardı. Tüm oksijen akımı, ortalama olarak, dakikada yaklaşık 1 litrelik düşüş göstermişti. Solunum endeksi deney boyunca bazal değerler içinde kalmıştı. Dr. Wallace, ayrıca, glavanic deri direncini de ölçmüş ve meditasyon sırasında önceki ölçümün 2 mislinden fazla arttığını tespit etmişri. Elektrokardiyograf( ECG ), tüm sujelerinkalp atış oranında düşüşler gösteriyordu. Ortalama azalma dakikada 5 atış kadardı. EEG ise; ilginç sonuçlar kaydediyordu. Tüm sujelerde dinlenme sırasında mevcut olan alfa ritmi, süreklilik ev amplitüd değerlerinde artış göstermişti. Bazı sujelerde ara sıra, 2 dakikadan 5 dakikaya kadar alfa faaliyeti duruyor ve yerini düşük voltajlı theta dalgalarına bırakıyordu. Tekrarlanan ses yada ışık uyaranlarının oluşturduğu alfa engellenimi hiç bir alışkanlık göstermemişti. Dr. Wallace'in değindiği bir zorluk da solunum değişimlerini ölçmeye yarayan cihazın, kaçınılmaksızın, sujenin soluk alıp vermesine müdahele etmesi ve muhtemelende bu değişimlerin görünürdeki mertebelerini azaltmasıydı. Bu zorluk Dr. John Allison tarafından zekice giderilmiş ve Londra'da yayımlanan Transandantal Meditasyon Tekniğinin Uygulanımı Sırasındaki Solunum Değişiklikleri başlıklı yazısında açıklamıştı. Bir maske ile akım metresi yerine termistorlar kullanan Dr. Allison, meditasyona başlar başlamaz soluk alıp verme oranının düştüğünü ve biter bitmezde normale döndüğünü tespit etmişti. Soluk alıp verme oranı dakikada 4'e kadar düşmesine rağmen, bunu telafi etmek amacıyla aşırı bir miktarda bir soluk alıp verme hiç bir zaman söz konusu olmuyordu. Bu yavaş solunumlar, ayrıca, çok yüzeyseldir. Dr. Allison ile Dr. Wallace'in deneyleri, TM uygulaması sırasında ****bolizma hızında belirgin bir düşüşün meydana geldiğini güçlü bir şekilde ima etmektedir. Şunuda unutmamalıyız ki, bu tamamen zihni bir tekniktir. Dolayısıyla, doğrulanmaları halinde bu bulguların dikkate değer olduklarıda aşikardır. Hem EEG kayıtlarıyla, hemde öteki yöntemlerle ortaya konulan bulguların önemli bir özelliği, TM sırasında ulaşılan hali, uykudan ve kendi kendine telkin yada hipnozdan açıkca ayırt etmeleridir. Hipnotiktrans üzerinde yürütülen fizyolojik etüdlerin raporları, hipnotik halin kendine özgü hiç bir ****bolizma yada EEG kaydı değişikliği ile birlikte görülmediğini öne sürerler; söz konusu bulgularla aralarında hiç bir benzerlik bulunmadığı muhakkaktır. Bilinen nedenlerden dolayı, diğer meditasyon biçimlerinin uygulayıcıları üzerinde şimdiye kadar ancak sayılı miktarda araştırma yapılabilmiştir. Zen rahiplerini Etüd eden Japon araştırmacılarda TM araştırmalarının kine benzeyen bulgular rapor etmişlerdir. Fakat, EEG faaliyetinde alfa dalgalarından theta dalgalarına doğru oluşan değişimin, sadece, 20 yılın üzerinde meditasyon deneyimi olan rahiplerde kaydedildiği görülmektedir. Sonuçların ilginç olmasına rağmen, hali hazırda TM üzerine yürütülen araştırmalar henüz başlangıç safhasındadırlar. Yakın bir gelecekte çok daha önemli çalışmaların yayımlanacağı kuşku götürmez. Bu tür çalışmalar, muhtemelen, klinik yöndede geliştirilecektir. Dr. H. Benson, New England Journal of Medicine dergisinde yayımlanan bir mektubunda TM'nin yüksek tansiyon üzerinde olumlu etkileri olduğunu öne sürmüştür. Dr. Benson, ayrıca, TM'nin uyuşturucu alışkanlığının tedavisinde işe yaradığının tespit edildiğinide belirtiyordu. Görüldüğüne göre, uyuşturucu kullananlar, artık uyuşturucu almak ihtiyacını duymadıklarını ve uyuşturucu almaları halinde, meydana gelen duyguların, meditasyon sırasında deneyimlenen duygulara kıyasla son derece nohoş olduklarını rapor ediyorlardı. Geçmişte, hem insanlar, hemde hayvanlar tansiyon gibi çeşitli otonom fonksiyonları kontrol etmek üzere deneysel olarak eğitilmişlerdi. Ancak, TM'de şartlandırma hiç bir rol oynamaz ve solunumla ilgili ve diğer değişimler, bir bakıma sadece arizidır. Dr. Benson mektubunda bu nokta üzerinde durmakta ve deneysel durumun, kaçınılmaksızın, solunumla ilgilenmeye yol açtığını ve böylece, kuşkusuz, bozucu bir faktör olarak faaliyet gösterdiğini belirtmektedir. Tm uygulayıcıları için tabi, bu tekniğin gerçek önemi, günlük yaşamın niteliği üzerinde yarattığı söylenen derin etkilerde yatar. Bu etkiler, Dr. Demetri P.Kanellakos tarafından Stanford Üniversitesinde verilen bir konferans sırasında şöylece özetlenmişti. 1- Enerji artışı ve herhangi bir çalışmanın yerine getirilmesinde yeterlilik. 2- Fiziki ve zihni gerilimin azalmasının yanı sıra zihni sukunetin artması 3- Alko da dahil, halusinojenik ve benzeri uyuşturuculara karşı duyulan arzunun kısmen veya tamamen ortadan kalkması. 4- Yaratıcılığın, üreticiliğin ve sezgi gücünün artışı. 5- Bedenin duruş şeklindeki bozukluk ve uykusuzluk gibi fonsiyonel rahatsızlıklarda iyiye doğru gelişme. 6- Kazalar, duyusal monotonluk ve ameliyat gibi olumsuz durumların karşılanmasında, bedensel kaynakların daha iyi bir şekilde seferber edilmesi. Dr. Kanellakos, bu etkilerin hızla, kolayca ve otomatik olarak oluştuklarına ve herhangi bir yani inancın yada değişik yaşam tarzının uygulanmasına bağlı olmadıklarına dikkatimizi çekmektedir. Dr. Wallace'nin ortaya koyduğu sonuçların bir özetini yayımlayan New Scientist dergisi, bilimin, Maharishi'nin meditasyon tekniğinin önemini ortaya koymakta gecikmiş gibi göründüğünü öne sürüyordu. Şimdiye kadar yürütülmüş olan araştırmaların yarattığı kanının bu mealde olduğu muhakkaktır. TM'nin uygulama sahalarından bir tanesinin, özellikle çağdaş öneme haiz olduğu görülmektedir; Gençler arasındaki uyuşturucu kullanımıyla ilgisi.. Bu sorun hakkında çok şey yazılmış ve söylenmiş olmasına rağmen, insanı hayrete düşürecek kadar az önlem önerilmiştir; uyuşturucu kullanımı kanser gibi yayılmaktadır. Ne kadar alışılmışın dışında olursa olsun ümit veriyor gibi görünen her hangi bir önlemi ihmal etmeyi göze alabilir miyiz? TM, tıp doktorları için başka yöndende ilginç gelebilir. Günümüzde insanı bütünüyle ele almak kavramı çok revaçtadır ama, bunun ne demeye geldiğinide bir kaç kişi biliyor gibi görünmektedir. Bazı psikiyatrlara göre; hem zihni, hemde fiziki hastalıklara ait düşüncelerimiz, sahte bir kartezyen ''zihin-beden'' düalizmi fikri tarafından çarpıtılmaktadır. Hint felsefesi tradisyonu bu sahte fikre karşı denkleştirici bir unsur ortaya koyabilir. En azından, bu tradisyonun kalbinden çıkan ve aynı anda hem fizyolojik, hemde psikolojik seviyelerde faaliyet gösteren TM'nin, zamanımızın iyice kökleşmiş bir rahatsızlığına karşı uzun süredir aranan yanıtında kendisi olması ihtimali mevcut gibi görünmektedir. Massachusetts'den Bir Doktorun Sorusu ve İki Yanıt Soru - TM'nin gerilimi azaltmada etkili olduğunu belirten yazılar okuduktan sonra, bu konuyla ilgilenmeye başladım. Ancak başlardaki yönlendirme konferanslarında öğrendim ki, TM çalışmalarına yeni katılan her kişi, ilk toplantıya tatlı meyva, yeni koparılmış çiçekler ve beyaz bir mendil getirmelidir. Dini türden bir ritüel bana ters geldiği için katılmayı reddettim ve bana, devam edemeyeceğim söylendi. Bir danışman olarak sizin fikrinize göre; TM her hangi bir bilimsel değer taşır mı, yoksa bir kült müdür? Yanıt - Herbert Benson , Harvard Medical School Boston; TM 'nin bir kült olup olmadığı, kişinin kendi kült tanımına bağlıdır. Sizin ritüelden dolayı duyduğunuz rahatsızlık, sadece size özgü değildir. Ancak, kontrollü araştırmalar, bir '' ****bolizma azalması'' halinin TM uygulamaları ile bağıntılı olduğunu ortaya koymuştur. Bu hal, solunum endeksine hiç bir değişme olmaksızın, oksijen tüketiminin, karbondioksit ihracının, soluk alıp verme oranının ve minute oksijen akımının azalması ile belirlenir. Temiz kandaki laktal belirgin bir şekilde azalırken, temiz kandaki pH ve baz fazlası olduğu gibi kalır.Elekroensefalogram ( EEG), yavaş alfa dalgaları ile arasıra oluşan theta dalgaları faaliyetinin yoğunluğunda bir artış gösterir. Bu fizyolojik değişimler uykuda meydana gelenlerden farklıdır. Bunların son yıllarda ''gevşeme yanıtı'' olarak adlandırılan bir hipotalamik yanıtı temsil ettikleri hipotezi öne sürülmektedir. BU gevşeme yanıtı hipnotik olarak telkin edilen derin gevşeme, kendi kendine telkin, tedrici gevşeme ve çeşitli dini dualar gibi diğer tekniklerlede pekala oluşturulabilir. Demek ki,TM, gevşeme yanıtını sağlama yöntemlerinden bir tanesidir. Bu entegre yanıtın tedavi edici değeri, hali hazırda araştırılmaktadır. Yanıt 2- Lester S.King, The Journal oh the Amerikan Medical Association-Chicago ; Dinlerin '' spirit'' yada spiritüel öğreti dedikleri şeyin fizyolojik süreçler üzerinde derin bir etkisi olduğu kuşku götürmez. Bazı doğu dinlerinin müridleri, bedenleri üzerinde insanı şaşırtan bir kontrol uygulayabilirler. Modern fizyolojik değerlendirmeye göre; bu kontrolün nasıl gerçekleştirildiği konusu pek açıklık kazanmış değildir. Yoga yada TM den pratik öğretiler olarak söz edebiliriz. Fakat her ikisinide, alfa dalgaları, karşılıklı inhibisyon, hipotalamik uyarma, biyo-feed-back yada diğerleri gibi belirli bazı tabbi deyimlere dönüştürmek çabaları henüz başarılı olmaktan uzaktır. Fizyolojik bağıntıların bulunduğu aşikardır ve zamanla bilimin bunları açığa çıkaracağından emin olabiliriz. Bu arada, beden kontrolü üzerinde pratik bir sorun ile karşı karşıya olduğumuza göre; sanırım, izlediğiniz kendine özgü öğretinin ayrıntılarını kabul etmemiz akıllıca bir hareket olur. Kesin ****fizik önermeleri kabul etmemiz gerekmez, ancak, ritüelin sağlayacağı disiplin de özel teknik için oldukça önemli olabilir. Kanımca, dini kanaatleri, kişinin kendini kontrol etmesine katkıda bulunan ritüelden ayırt edebiliriz. Koparılmış çiçekler ile beyaz bir mendil, zıhhatli bir uyku ve düşük bir tansiyon için ufak bir bedel gibi görünmekte ve dini kanaatlerede uygun düşmektedir. ( Transandantal Meditasyon - Bilim Araştırma Merkezi ) | ||||||||||||||||||||
Bookmarks |
Etiketler |
Meditasyon ve Psikofizyolojik Etkileri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |