25 Haziran 2012, 22:29 | #1 | ||||||||||||||||||||
NetteKeyif Üyelik tarihi: 15 Mart 2011
Mesajlar: 16.171
| İnsülin Direnci ve Vücut Yağları Diyabet - Karbonhidratlar - İnsülin Direnci Hakkında Modern Çağ ile birlikte artan hastalıkların başında Tip 2 Diyabet ve onun bir önceki aşaması olan ****bolik Sendrom veya İnsülin Direnci geliyor. Taş Devri Diyeti de bu hastalıkların önüne geçmede kilit rol oynamakta. Bunu nasıl gerçekleştirdiğini aşağıda tıbbi dil kullanmadan açıklamaya çalışacağım. Size de bu yazıyı bastırmak, buzdolabınıza yapıştırmak, annelerinize ve arkadaşlarınıza yollamak düşüyor. Yemek yediğinizde vücudunuz bileşenlerini algılar: karbonhidratlar, proteinler ve yağlar. Alkol, lif veya toksin gibi vücudunuzun sindiremediği şeyleri yerseniz, ya olduğu gibi dışarı atılır ya da kana geçerse de karaciğeriniz sayesinde filtrelenir. Yediklerimiz bedenimiz için yakıta dönüşür. Glikoz (Glukoz), Glikojen (Glukojen), Enerji Sistemi, İnsülin ve Vücut Yağları Ama karbonhidratlar, hangi çeşidi olursa olsun, ilk olarak glukoz ya da glikoz (her iki terim de aynı anlama geliyor) adı verilen basit şekere dönüşür. Yani tüm o ekmekler makarnalar, krakerler, patatesler, pilavlar, tatlılar, şekerlemeler, gazozlar (daha uzatabilirim aslında ) glukoza dönüşür. Glukoz da yakıt olmakla birlikte, aşırı miktarlarda olduğunda –eğer hücrelerde yakılmıyorsa– toksik olduğu söylenebilir. Bu yüzden de bedenlerimiz bu glukozu kandan hızlıca temizleyip, hücrelerin içlerine doğru postalar. Bunu nasıl mı yapar? Bir kısmını, karaciğer ve kaslarımız glukozu glukojene dönüştürerek depolar. Kaslarımız bu yakıtı aerobik egzersizlerde (hayır, Jane Fonda’dan bahsetmiyorum, kalp atışını %70-80 artıran egzersizler) kullanır. Ama hâlâ kanımızda aşırı glukoz olduğunda, pankreasımız hemen insülin salgılamaya başlar. İnsülin ne işe yarar? Glukozun (yağların ve proteinlerdeki amino asitlerin de) kas ve karaciğer hücrelerine girişini sağlar. Buraya kadar her şey yolunda. Ama hayır, minik bir ayrıntı var: Bu hücreler doluysa, ki durağan hayat süren insanlarda genelde doludur, artan glukoz yağa dönüştürülür. Doymuş yağa. Bu aşamadaki ilginçlik şudur: yenilen yağlar yağ olarak depolanmazken, glukoz, yani şeker yağ olarak depolanır. Glukoz da başta demiştik, karbonhidratlardan gelir. Tarım Öncesi Dönem İnsanının Karbonhidratlara Erişimi Sınırlıydı Günümüzden çok değil, 10.000 yıl gerisine gidersek, tarım henüz olmadığı için atalarımızın şekere ve karbonhidratlara erişimi çok kısıtlıydı. Bazı paleo-antropologlara göre günde ortalama 80 gram kadar karbonhidrat anca tüketiyorlardı. Oysa günümüzde 1 kutu kola ile ya da 1 tabak makarna ile 70 gram karbonhidratı bir çırpıda alabiliyoruz. Yiyebildikleri karbonhidrat kaynakları sadece bazı meyve ve sebzeler olduğu için, lif içeriği de yüksek olduğundan insüline etkisi minimumdu. O kadar az karbonhidrat tüketimleri vardı ki, bedenlerimiz gerektiğinde ekstra glukozu kendimizin yapabileceği 4 farklı yol geliştirmişken, fazlasından kurtulmanın sadece bir yolu olacak şekilde evrimleşmişiz. İnsülin Direnci Gelişimi Günümüzde 1 tabak makarna, yanında da 1 kutu kola içtiğimizde pankreasımız hemen insülin salgılamaya başlar. Ama dediğimiz gibi karaciğer ve kas hücreleri zaten doluysa, bu hücreler insüline direnç göstermeye başlar. Buralara giremeyen glukoz, kanda dolaşmaya devam eder. Pankreas kandaki yüksek miktardaki glukoz varlığını görünce, bir miktar daha insülin pompalar. Bu da karaciğeri ve kas hücrelerini insüline daha da dirençli kılar, çünkü insülinin fazlası da toksiktir. Nihayetinde insülin yardımıyla glukoz yağ hücrelerine yönlendirilir ve yağ olarak depolanır. Bu döngü sürekli tekrarlandığı için de yağ hücrelerini dolduran tek şey şeker olur. Zaman içinde, yüksek karbonhidrat içeren beslenme şekline devam edildikçe, insülin direnci artar. Ta ki, karbonhidrat tüketimimizi sınırlayana ve hareket miktarımızı artırana kadar. | ||||||||||||||||||||
Bookmarks |
Etiketler |
İnsülin Direnci ve Vücut Yağları |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |