20 Haziran 2013, 10:53 | #1 | ||||||||||||||||||||
Keyifli~Üye Üyelik tarihi: 07 Mayıs 2012
Mesajlar: 1.647
| Gözyaşı Sistemi ve Hastalıkları göz kuruluğu - gözyaşı sistemi - kuru göz - gözde batma ve yanma - göz sulanmasının sebepleri I- ANATOMİ VE FİZYOLOJİ A- SEKRETUAR SİSTEM (Salgılayıcı sistem) : Gözyaşı salgısını yapan bezler, esas gözyaşı bezi ve yardımcı gözyaşı bezleri olmak üzere iki grupta incelenebilir; Esas gözyaşı bezi orbitanın üst dış kısmında, frontal kemikteki fossa lakrimalis adı verilen çukurluğa yerleşmiş, büyüklük ve şekil bakımından bademe benzeyen tubulo-rasemöz bir bezdir. Sekresyonunu, sayıları 10-14 kadar olan boşaltıcı kanallar aracılığı ile üst dış fornikse akıtır. Bezin sekresyonu seröz (aköz) karekterde olup yeni doğanlarda ancak birinci aydan sonra başlar. Yardımcı gözyaşı bezleri sekresyonlarına göre 3 grupta toplanır. Seröz (aköz) sekresyonlu bezler: Forniks konjonktivasında bulunan Krause bezleri ile kapak konjonktivasında bulunan Wolfring bezleridir. Mukus (musin) sekresyonlu bezler: Kapak konjonktivasında bulunan Henle bezleri, limbus konjonktivasında bulunan Manz bezleri, tüm konjonktivaya yayılmış Goblet hücreleridir. Lipid sekresyonlu bezler: Kirpik diplerindeki Zeiss bezleri ve tars içindeki Meibomius bezleridir. Gözyaşı sekresyonu bazal sekresyon (temel sekresyon) ve refleks sekresyon olarak iki türde salgılanır. Bazal sekresyon yardımcı gözyaşı bezlerinin sekresyonudur. Normal şartlarda esas gözyaşı bezi çalışmaz, istirahat halindedir. Ancak refleks uyaran olursa sekresyon yapar. Gözyaşı film tabakası: Kornea ve konjonktiva epitelini örten gözyaşı film tabakası 7-10 mikron kalınlığında bir sıvı kütlesidir ve 3 tabakadan oluşmuştur. En üstte atmosfer ile temas eden kısım lipid tabakadır ve bu tabaka gözyaşının buharlaşmasını geciktirir. Ortada kalınca bir seröz tabaka bulunur. En altta epitel ile temas halinde olan ise mukus tabakadır. Bu tabaka gözyaşının akışkanlığını azaltır ve epitel üzerinde daha uzun süre kalmasını sağlar. Gözyaşı film tabakasının görevleri: -Korneanın oksijen ihtiyacını karşılamak, -Kornea ve konjonktiva epitelinin kurumasını önlemek, -Kornea epitelindeki küçük boşlukları doldurarak, düzgün bir optik yüzey sağlamak, -İçindeki immünglobulinler ve lizozim sayesinde gözü enfeksiyonlara karşı korumak. Normalde izotonik bir sıvı olan gözyaşının bileşiminde % 98 oranında su, % 2 oranında organik ve inorganik maddeler bulunur. Bu maddelerin gözyaşı seviyeleri kan seviyeleri ile paralellik gösterir. B- DRENAJ SİSTEMİ : Gözyaşı, epitelial yüzeyleri ıslattıktan sonra, iç kantusta alt ve üst kapak serbest kenarında bulunan punktum adı verilen deliklerden geçerek kanaliküllere gelir. Kanaliküller altta ve üstte birer tane olmak üzere iki tanedir. Medialde birleţerek tek bir kanal halinde gözyaşı kesesine açılırlar. Gözyaşı kesesi, nazal kemikteki fossa lakrimalise oturmuş 2 cm3 hacminde bir kesedir. Gözyaşı buradan duktus nazolakrimalis adı verilen bir kanala oradan da buruna, alt meaya akar. Drenaj sisteminin en dar ve en sık tıkanan bölgesi duktus nazolakrimalis bölgesidir. İntrauterin hayatta bu kanal buruna açıldığı yerde bir membran ile kapalıdır. Doğumu takiben ilk günlerde bu membran spontan olarak açılır ve sistem çalışmaya başlar. Gözyaşının drenaj kanallarına girmesi ve buradan buruna doğru akması pasif bir olay değildir. Bu drenaj olayında orbikularis kası ve göz kırpma refleksinin önemli bir rolü vardır. Eğer orbikularis kası çalışmaz ise (örn. fasial paralizide) sistemde fonksiyonel blok oluşur ve gözyaşı dışa akar (epifora). II- SEKRETUAR SİSTEM HASTALIKLARI A- GÖZYAŞI BEZİ HASTALIKLARI : Dakrioadenit : Gözyaşı bezinin iltahaplarına verilen isimdir. Akut yada kronik formda gelişebilir. Akut formda üst göz kapağı dış kısmında ödem (kapak S şeklini alır), hiperemi, ağrı mevcuttur. Mükopürülan bir sekresyon bulunabilir. Etyolojide stafilokoklar en sık görülen etkenlerdir. Bazen grip, kabakulak yada kızamığın bir komplikasyonu olarak da karşılaşılabilir. Tedavide antibiyotik ve antiinflamatuar ilaçlar kullanılır. Dakriops : Gözyaşı bezinin kistlerine verilen isimdir. B- HİPOSEKRESYONLAR (KURU GÖZ SENDROMU) : Gözyaşı film tabakasını oluşturan 3 tabakadan birinin (lipid, seröz, mukus) kalitatif yada kantitatif bozukluğu bu sendromun ortaya çıkmasına neden olur. Etyolojiden esas ve yardımcı gözyaşı bezlerinin sekresyonlarını engelleyen dejeneratif ya da destrüktif hastalıklar sorumludur. Örneğin: Trahom sekelinde üst göz kapağında gelişen skatrizasyonlar, burada yerleşmiş olan lipid sekresyon yapan bezlerin harabiyetine neden olur. Alkali (kireç) yanıklar, A hipovitaminozu, pemfigus gibi hastalıklar tüm konjonktivada yaygın harabiyet oluşturur ve sonuçta mukus salgılayan bezlerin sekresyonu azalır. Alakrimi, esas gözyaşı bezi yaralanmaları, tümörleri ve Sjögren hastalığında seröz sekresyon azalır. Otoimmün kökenli olan Sjögren hastalığında gözde kuruluk (kseroftalmi) yansıra ağız kuruluğu (kserostomi) ve romatizmal bir hastalıkta olaya eşlik edebilir. Keratokonjonktivitis sikka adı da verilen bu hastalıkta tüm vücutta ekzokrin salgı yapan bezler etkilenmiştir. Semptomlar, hafif ve orta dereceli olgularda, yanma, batma ve kuruluk hissinden (kseroftalmi) ibarettir. Kuruyan epitel hücrelerindeki sinir uçlarının uyarılması sonucu, refleks arkın uyarılması ile zaman zaman hipersekresyonlarda ortaya çıkabilir. İlerlemiş dönemlerde ise bu semptomlara görme bozuklukları da eklenir. Hafif ve orta şiddetteki olgularda, gözyaşı film tabakası çıplak gözle görülemiyeceği için muayene bulgusu yoktur. Hastalığın ileri dönemlerinde ise, korneada epitel erozyonları, ülserler, keratinizasyon ve neovaskülarizasyon gibi yapısal değişiklikler saptanabilir. Tanı ve ayırıcı tanıda bazı testlerden faydalanılır: 1. Rose Bengal boyası ile boyama: Vital bir boya olan rose bengal boyasının % 1 lik solüsyonu göze damlatıldığında kuruluktan etkilenmiş olan ölü veya nekroze epitel hücreleri boyanırlar. Boya alan hücrelerin kapak aralığına uyan bölgede toplanmış olması tipiktir. 2. Schirmer I testi : a) 5 mm eninde 35 mm boyundaki standart Schirmer kağıtları, ilk 5 mm’si kıvrılarak, hastanın alt gözkapağına dış açıya doğru takılır. 5 dakika kadar beklendikten sonra kağıttaki ıslaklık miktarı ölçülür. 10 mm den daha az ıslaklık hiposekresyon lehine değerlendirilir. Bu testte hem refleks hem de bazal sekresyon birlikte ölçülmüş olur. b) Hastanın gözüne lokal anestezik bir damla damlatılır ve yeni bir Schirmer kağıdı ile test tekrarlanır. Bekleme süresi 5 dakika, beklenen ıslaklık miktarı yine en az 10 mm’dir. Testin bu kısmında refleks sekresyon elimine edilmiş ve sadece bazal sekresyon değerlendirilmiş olur. 3. Schirmer II testi : Birinci testin sonuçları düşük olduğu zaman bu teste başvurulur. Testin yapılışı aynıdır. Yalnızca test esnasında burun mukozası bir çöp tampon ile uyarılır. Böylece refleks sekresyon stimüle edilmiş olur. Bekleme süresi 2 dakika olup, 10 mm’nin altındaki ıslaklıklar hiposekresyon lehine değerlendirilir. 4. Gözyaşı kırılma zamanı= Break up time (BUT) : Bir göz kırpma hareketi ile kornea epitelinde ilk kuru noktanın çıkışına kadar olan süredir. Normal şartlarda 25 sn kadardır. 10 sn’nin altına inmiş olması kuru göz sendromu lehine bir bulgudur. Test, fluoressein ile boyanmış gözyaşı film tabakasının biomikroskopun kobalt ışığında izlenmesi ile yapılır. Hastaya bir kez göz kırpması söylenir ve saate bakılır. Hasta hiç gözünü kırpmadan karşıya bakarken korneada ilk kuru nokta görüldüğü an tekrar saate bakılır. Tedavi semptomatiktir. Etyolojinin çeşitliliği karşısında nedene yönelik bir tedavi yapmak mümkün değildir. 1. Suni gözyaşı damla ve pomadları (Viskotears, Tears Naturel, Protogent gibi). İhtiyaç duyulan sıklıkta kullanılır. 2. Terapötik kontakt lensler: Hidrofilik oldukları için kornea üzerinde ıslak tampon vazifesi görürler. 3. Punktumların tıkanması veya koterizasyonu 4. Bromeksin tablet ağızdan 48 mg/gün verilebilir. Tüm ekzokrin salgı bezlerinin salgısını arttırır. C- HİPERSEKRESYONLAR : Hipersekresyon durumunda hasta gözündeki lakrimasyondan (sulanma) şikayetçidir. Salgılayıcı sistemin tek başına bir hastalığı değildir. Psikojenik etmenler ya da yabancı cisim, konjonktivit, keratit vs gibi durumlarda ortaya çıkarlar. Tedavi etkene yönelik olarak yapılır. III- DRENAJ SİSTEMİ HASTALIKLARI A) TANI YÖNTEMLERİ : Gözyaşı drenaj yollarının patolojilerinde tanı için şu testlere başvurulur : Jones 1 testi : Konjonktivaya % 2 lik fluoresseinli damla damlatılır. Normal olgularda iki dakika içinde buruna alt meaya doğru sokulan bir çöp tamponun boyanması gerekir. Boyanmanın olmadığı olgularda tıkanıklığın (blokajın) anatomik mi yada fonksiyonel mi olduğunu anlamak için Jones 2 testi yapılır. Jones 2 testi : Alt punktumdan lavaj yolu ile serum fizyolojik verilir. Eğer burun yada nazofarinkse sıvı gelirse, tıkanıklığın fonksiyonel olduğu anlaşılır (Fasial paralizili hastalarda fonksiyonel blok oluşur). Sıvı hiç gelmezse tıkanıklık anatomiktir. Dakriosistografi : Anatomik tıkanıklığın yerini ve türünü saptamak için sistemin içine radyoopak madde verilerek direkt orbita grafisi çekilir. B) KONJENİTAL DAKRİOSTENOZ : Yeni doğanlarda % 2-4 oranında görülür. Duktus nazolakrimalisin alt ucundaki membranın açılmaması durumudur. Bir ya da iki gözde sulanma (epifora) şikayetine neden olur. Olguların 1/3 ü bilateraldir. Tedavide izlenecek yol şöyledir: Bebek 6 aylık oluncaya kadar müdahele edilmez, sadece masaj ve enfeksiyon varsa antibiyotik önerilir. İlk 6 ay içinde spontan perforasyon olmazsa sonda ile müdahele edilir. 2,5-3 yaşın üzerindeki olgulara sonda uygulanmaz, daha ilerki yaşlarda cerrahi yöntemler ile yeni bir drenaj yolu açılır (Dakriosistorinostomi ameliyatı). C) KANALİKÜLİT : Sıklıkla Actinomyces Israeli (Streptothrix) tarafından oluşturulan kanalikülitler akut ya da kronik formlarda gelişebilirler. Tedavide akut formda uygun antibiyotikler ve sıcak pansuman önerilir. Sıklıkla kanaliküllerde tıkanıklığa neden olurlar. D) AKUT ve KRONİK DAKRİOSİSTİT : Akut dakriosistit gözyaşı kesesinin akut, süpüratif bir iltahabıdır. Kese bölgesinde ağrı, ödem, hiperemi ve sulanma ile karekterizedir. Punktumlardan pü gelebilir ya da kesede abse gelişerek deriye fistülize olabilir. Tedavide antibiyotikler ve antiinflamatuar ilaçlar kullanılır. Enfeksiyon geçtikten sonra yapışıklıklar nedeni ile sistem, çoğu kez duktus nazolakrimalis seviyesinde tıkanır. Kronik dakriosistit ise, süpüratif belirtiler olmaksızın gelişen gözyaşı kesesi enfeksiyonlarıdır. Sulanma ve basmakla punktumlardan pü gelmesi ile karekterizedir. Tedavide antibiyotiklerden yararlanılır. Ancak yapışıklıklar sonucu duktus nazolakrimalis tıkanmış ise cerrahi girişim yapılır (Dakriosistorinostomi ameliyatı). prof.dr.jale menteş | ||||||||||||||||||||
Bookmarks |
Etiketler |
Gözyaşı Sistemi ve Hastalıkları |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
| |