Sanal Hayat Keyifli Forumun Tek Adresi - Sesli Sohbet - Sesli Chat > Her Telden > Sağlık > Genel Sağlık » Sigara Dumanının Diş İmplantları Üzerine Etkileri

  • Yeni Konu aç Cevapla  
     
    LinkBack Seçenekler Arama Stil
  • Alt 21 Haziran 2013, 16:46   #1
    Keyifli~Üye
     
    EliFsS - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
     
    Üyelik tarihi: 25 Mart 2011
    Mesajlar: 2.176
    EliFsS is on a distinguished road
    Puanlar: 6.554, Seviye: 1
    Puanlar: 6.554, Seviye: 1 Puanlar: 6.554, Seviye: 1 Puanlar: 6.554, Seviye: 1
    Üst seviye: 99%, 0 Gereken puan
    Üst seviye: 99% Üst seviye: 99% Üst seviye: 99%
    Etkinlik: 0%
    Etkinlik: 0% Etkinlik: 0% Etkinlik: 0%
    Standart Sigara Dumanının Diş İmplantları Üzerine Etkileri

    osseointegrasyon - aril hidrokarbonlar - periimplantitis - sigara dumanı - sigara dumanının etkileri - sigaranın implantlara etkisi - sigara ve implant - sigaranın dişe zararları - sigaranın dişlere zararları




    ÖZET:


    İmplant uygulamasına karar verilirken sigara içtiği anlaşılan hastalara genellikle daha dikkatli yaklaşılarak implant endikasyonu konulmaktadır. Hava kirliliği yaratan faktörlerin ve sigara dumanının osteoporoz veya periyodontal hastalıklarda meydana getirdiği olumsuz etkilerin benzer şekilde osseointegrasyon mekanizması üzerinde de görülebileceği yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Sigara, implant tedavisi için risk oluşturabilecek bir faktör olarak görülmeli ve implant kaybı ve komplikasyonlarının sigara içenlerde ne oranda daha yüksek olabileceği implant hastalarına bildirilmelidir. Aril hidrokarbon reseptörleri (AhR) memeli hücreleri sitosol’ündebulunurlar ve kemik ****bolizmasında önemli rol oynarlar. Sigara dumanında bulunan çok sayıda üründen bir türü olan aril hidrokarbon reseptör bağlayıcılarından 2,3,7,8-tetrachlorodibenzo-p-dioxin (TCDD), benzo-[a]-pyrene (BaP) ve dimethyl-benzathracene (DMBA) ‘nın, kemik ****bolizması ile ilişkileri çok iyi bilinmemekle beraber, söz konusu reseptöre bağlanarak kemik yapımı ve iyileşmesini olumsuz etkiledikleri düşünülmektedir. Son yapılan araştırmalar “Resveratrol” adlı antifungal bir ajanın kullanımının bu zararlı etkileri azaltabileceğini göstermiştir. İmplant veya yapay eklem tedavisi gören ve sigara dumanına pasif olarak dahi yoğun şekilde maruz kalan hastalarda, özellikle aril hidrokarbonların zararlı etkilerinden korumak için “Resveratrol”ün ne derece etkili olabileceği daha fazla araştırılması gereken bir konudur. Ayrıca, IL-1 genotip pozitif olan bireylerin sigaraya daha belirgin negatif biyolojik cevap verdikleri bilinmektedir ve bunun tedavi öncesi tespit edilmesinin hem prognozu hesap etmek, hem de hastayı bilinçlendirmek açısından önemli olacağı düşünülmektedir.


    Şu andaki bilgiler, sigara içen hastalara implant tedavisi uygulanırken, klinisyenlerin hasta seçimine dikkat etmeleri gerektiğini, hastaların implant başarısını olumsuz etkileyebilecek sigara konusunda aydınlatılmaları ve mümkünse sigarayı bırakmaları yönündedir.


    Anahtar kelimeler: osseointegrasyon, aril hidrokarbonlar, sigara, implantlar, interleukin-1, periimplantitis


    ABSTRACT:


    Dentists have always had a careful attitude towards patients with smoking habits. It is a well known fact that factors causing environmental air pollution and cigarette smoke can have a negative effect on the osseointegration mechanism, as in osteoporosis and in periodontal diseases. Smoking is a contraindication for implant therapy and patients should be informed that they are at a higher risk of implant failure if they are smokers. Aryl hydrocarbon receptors are found in the cytosol of mammalian cells and are important in the bone ****bolism. Products in cigarette smoke being known as aryl hydrocarbon receptor ligands, such as 2,3,7,8-tetrachlorodibenzo-p-dioxin, benzo-[a]-pyrene and dimethyl-benzathracene, are thought to be bound to the receptor and inhibiting osteogenesis as well as bone formation. A recently found antifungal agent, “Resveratrol”, seems to be an antagonist and thus can reduce the negative effects of these ligands. The short and long term effects of “Resveratrol” should be investigated to be able to draw conclusions, whether it is useful for protection of implant patients or patients receiving artificial joints and being subject even to passive smoke. The destructive effect of smoking on periodontal or periimplant tissues in IL-1 positive genotype persons seems to be significant. The knowledge of IL-1 presence or absence, before treatment planning could be of importance in patient motivation and in estimation of the prognosis. Actual informations force clinicians to be very careful about implant treatment planning in smoking patients.


    Key Words: osseointegration, aryl hydrocarbons, cigarette smoking, dental implants, Interleukin-1, periimplantitis


    SİGARANIN GENEL SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ


    Uzun dönemi kapsayan bir çalışmada sigara kullananların %50’sinin sigaraya bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmekte olduğu ortaya konulmuştur. Sigara içen grupta, sigara kullanım miktarı ne olursa olsun hayat süresinin yaklaşık 7,5 yıl azaldığı belirtilmiştir. Sigara içen ve içmeyenler karşılaştırıldığında, sigara içmeyenlerin %80’i 70 yaşına kadar yaşadığı halde, içenlerin sadece %59’unun 70 yaşını görebildiği bulunmuştur.


    Sigara kullanımı pekçok ciddi ve potansiyel ölümcül hastalık için ana etyolojik faktör olarak gösterilmektedir (11).

    Sigaranın Sorumlu Olduğu Düşünülen Durumlar (27, 44, 55):

    · Kanser hastalığı ve toplam ölümlerin %30’u

    · Akciğer kanserlerinin %90’ı

    Kadınlarda akciğer kanserinin %70’i ve erkeklerde %90’ı tütün kullanımı nedeniyle olmaktadır.

    Ösefagus, gırtlak ve ağız kanserlerinin %60’ı sigaraya bağlanmaktadır. Mesane ve pankreas kanserlerinin büyük kısmı da bu nedenle oluşmaktadır. Avrupa Birliği’nde her yıl yaklaşık 90.000 kişi akciğer kanseri nedeniyle ölmektedir.

    · Kronik akciğer hastalıklarının %70’i

    Sigara kullanımı kronik obstrüktif akciğer hastalıklarının % 70’i ile ilişkilidir ve astım hastalığına genetik yatkınlığı olanlar için mevcut riski daha da arttırmaktadır.

    · 50 yaşından önce olan kalp krizlerinin %80’i

    Sigara kullanımı myokard enfarktüsü için 2 kat daha fazla risk oluşturmaktadır ve sigara kullananlar kullanmayanlara göre 10 yıl erken kalp krizine yakalanabilmektedir. Sigarayı bırakmak kalp krizi riskini kesin olarak azaltmaktadır ve 5-10 yıllık bir süre sonrası, eskiden kullananıp bırakmış olanlar kullanmayanlara göre daha fazla risk altında olmamaktadırlar.

    · İskemik kalp hastalıkları ve felçlerin %30’u.


    Sigara kullananların, geçirilecek hastalıklara bağlı olarak, emekli yaşına gelemeden hayatını kaybetme ihtimali, sosyal sigorta sistemi çökmekte olan bazı devletlerin hükümetlerinin ilgisizliğini ve sigaraya karşı kampanyalara yeterince önem verilmemesini ve yatırım yapılmamasını açıklayabilir.


    İmplant uygulamaları sırasında, sigara kullanan hastalara her zaman dikkatli bir şekilde yaklaşılmıştır. Sigara sağlığa zararlıdır, ancak doğrudan implantlar ve kemik ****bolizması üzerine de etkili midir?


    Bu soruya cevap aramadan önce genel yara iyileşmesi mekanizmasını tekrar gözden geçirmek yararlı olacaktır.


    Ameliyat sonrası yara iyileşmesi


    Fizyolojik olarak implant çevresi kemik ve yara iyileşmesi için ortamda uygun hücreler bulunmalı ve bunlar iyi besleniyor olmalıdır. İyileşme 3 fazda ve şu şekilde olmaktadır:


    a. Enflamatuvar (iltihabi) faz

    b. Proliferatif (hücre çoğalması) fazı

    c. Matürasyon (olgunlaşma) fazı


    a) Enflamatuvar (iltihabi) faz: İmplant yerleştirilmesiyle kemik içinde bir defekt, bir yara oluşturulur. Yara oluşumundan sonra, sentetik yüzeyle temas eden trombositler aktive olurlar, hücre içi granüllerini salgılarlar; serotonin, histamin ve diğer moleküller lokal tromboza neden olurlar (28). İltihapsal dönemde PDGF (platelet derived growth factor), IGF (insulin-like growth factor), TGF (transforming growth factor) ve interleukin gibi sitokinler ortama bölgedeki hücrelerden salınır ve vaskülarizasyonun artması, kollajen sentezinin desteklenmesi, kemik ****bolizmasının ayarlanması gibi mekanizmaları yönlendirirler.


    b) Proliferatif (hücre çoğalması) fazı: Ameliyattan 3 gün sonra bölgenin yeniden damarlanması başlar. Bu sayede bağ dokusu rejenerasyonu için gerekli beslenme ve oksijen sağlanır. Ayrıca bu bölgedeki mezenşim hücreleri hipoksi diye adlandırılan oksijen azlığına bağlı olarak fibroblast, osteoblast ve kondroblastlara farklılaşırlar. Yara bölgesindeki nekrotik kemik osteoklastlar tarafından rezorbe edilirken, osteoblastlar yeni kemik oluştururlar (39, 43, 68). Albrektsson (6) iyileşme süreci ve kemikleşmeyi incelemiş ve kemikleşmenin 3.- 4. haftalar arasında zirve yaptığını ve 6. ile 8. haftalar arasında stabil bir hale geldiğini, daha sonra 1 yıl sonrası ile karşılaştırıldığında bile (yüklenmemiş implantlarda) fazla bir değişiklik görülmediğini bildirmiştir.


    c) Matürasyon (olgunlaşma) fazı: Osteoblast-osteoklast aktivitesi belli bir dengeye oturur ve bozucu bir etken olmadığı sürece de sabit kalır. Bu sayede aşamalı olarak arayüzdeki kemik yenilenir. Kemik iyileşmesinin son fazı olan maturasyon devresinde olgunlaşmamış kemik matriksinin kemik rezorbsiyon ve depozisyonuyla remodellingini içerir (32). Bu dönemde ölü kemik trabeküllerinin rezorbsiyonu ve yeni kemiğin remodellingi aynı anda gerçekleşir (5). Kemik kaybı yaklaşık olarak ilk yıl içinde 0.5- 1.5 mm olarak belirtilmiştir. Daha sonra yılda yaklaşık 0.1 mm kemik kaybı meydana gelir. Başlangıçta gerçekleşen hızlı kemik kaybının cerrahi travmanın sonucu gerçekleştiği düşünülmektedir (1, 25, 62).


    Yara iyileşmesini, hastanın sistemik hastalıkları veya alkolizm gibi kötü alışkanlıkları kadar, kollajen sentezini etkileyen askorbik asit (C vitamini), bağırsaklardan kalsiyum emilimini sağlayan D vitamini ve kemik ****bolizmasında önemli pay sahibi başta kalsiyum olmak üzere bazı minerallerin düzeyi de etkiler.


    Kemik yıkımı veya kaybı yaşlanmanın doğal sonuçlarından biridir ve alt ve üst çene gibi uzun kemikleri ve omurgayı etkiler. Trabeküler kemik kortikal kemiğe oranla daha fazla miktarda bu yıkımdan nasibini alır. Osteoporoza götüren yaşa bağlı kemik kaybının, genetik ve hormonal nedenleri olduğu kadar, yetersiz ve yanlış beslenme ve hareketsizlik de önemli rol oynar. Osteopeni, yani kemik kaybı, kadınları, daha küçük iskelete sahip oldukları ve menopoz ile beraber daha düşük seviyede östrojen salgıladıkları için, daha fazla etkilemektedir.


    Diğer trabeküler kemikler gibi alveoler kretler de başka dokularda ortaya çıkan kalsiyum ihtiyacında kullanılan bir kaynaktır. Alveoler kemik rezorpsiyonunu etkileyen lokal faktörler daha büyük önem taşımasına rağmen, bu gerçek de göz ardı edilmemelidir.


    Beslenmeyle kalsiyumun vücuda alınımı iskeletin korunması açısından çok önemlidir. Ayrıca 30-35 yaşlar civarında kemik olgunlaşmasının tamamlandığı da hesaba katılarak, bu yaşlara kadar iyi bir kemik yoğunluğu sağlanması için çaba sarfedilmesi de ayrıca önem taşımaktadır.


    Sigara Kullanımı ve Osseointegrasyon


    Yapılan tüm çalışmalar, özellikle tam dişsiz hastalarda uygulanan implantların başarılı olduğunu göstermektedir (1,2,48,76). Ayrıca bölümlü dişsiz hastalarda uygulanan implant destekli protezlerin uzun dönem başarıları da oldukça iyi bulunmaktadır (2,3,5,71,73,77,78). İmplant tedavisinin başarısının bu kadar yüksek olması diğer preprotetik cerrahi teknikleri gölgede bırakmıştır ve implant destekli protezler diş hekiminin vazgeçilmez tedavi seçenekeri arasında yerini almıştır (79). Ancak her tedavide olduğu gibi implant tedavisi de zaman zaman birçok faktöre bağlı olarak başarısız olabilmektedir. Bu makalede diğer faktörler dikkate alınmadan, özellikle sigara kullanımının implant başarısızlığındaki etkisi değerlendirilmiştir. İmplant kayıplarının bir kısmının iyileşme döneminde meydana geldiği bilinmektedir. Cerrahi işlemi takip eden normal yara iyileşmesi dönemi başarılı bir osseointegrasyon gerçekleşmesi için en önemli süreçtir. Albrektsson’un yaptığı bir araştırmanın da gösterdiği gibi (7), kemik iyileşmesinden önce bölgede damarlanmada artış olur. İşte tam bu aşamada sigaranın yara ve kemik iyileşmesine zarar verdiği düşünülmektedir.


    İ.Ü. Dişhekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı’nda uygulandığı gibi, hastaları sigara kullanımına göre sınıflamak, tedavi planını şekillendirmek için yararlı olabilir. Bu sınıflamaya göre, günde 1-10 sigara içenler az, 11-19 sigara içenler orta, daha fazla sigara kullananlar ise çok bağımlı olarak tanımlanmaktadır. 2003 yılında Ramseier tarafından önerilen sigara kullanımı sınıflaması da yararlı görünmektedir (58). Bu sınıflamaya göre:


    1) Sigara kullanmayan ve hiç kullanmamış olanlar

    2) Eskiden hafif sigara kullanıcısı olanlar: 5 yıldan fazla süredir sigara kullanmayan, kullandığı zamanlarda ise 20’den az sigara kullanmış olanlar

    3) Eskiden ağır sigara tiryakisi olanlar: 5 yıldan uzun süredir sigara kullanmayan, kullandığı zamanlarda ise 20’den fazla sigara kullanmış olanlar

    4) Hafif tiryakiler: günde 20’den az sigara içenler

    5) Ağır tiryakiler: günde 20’den fazla sigara içenler


    Bu sınıflamalar dikkate alınarak, tedavi prognozu ile ilgili daha yararlı öngörülerde bulunmak mümkün olacaktır.


    Sigara ve dental implantlar


    Bugüne kadar sigaranın implantlar üzerine olumsuz etkisi olduğu ve implant kaybının sigara içenlerde daha fazla olduğu konusunda birçok fikir ileri sürülmesine karşılık, çok az sayıda çalışma yapılmıştır (9,21,31,47). Bu tür çalışmalar yapmanın en büyük zorluklarından biri, hasta cinsiyeti, yaşı, implant uzunluğu, yeri ve çapı, genel sağlık durumu gibi birçok faktörün implant başarısını etkilemesi ve bu nedenle başarısızlık nedeninin sigara olup olmadığının kesin olarak anlaşılamamasıdır. Tüm bu faktörleri dikkate alan bir doktora çalışması Toronto Üniversitesinde yapılmıştır (36) ve sigaranın implant başarısı üzerine olumsuz etkisi olduğu bulunmuştur.


    Sigaranın hücresel düzeyde etkileri


    Sigara, yara iyileşmesinde önemli role sahip olan fibroblastların fonksiyonlarını değiştirebilir veya bozabilir. Fibroblastların nikotini bağlayarak, içine aldıkları yapılan çalışmalarla gösterilmiştir (17). Yüksek hücre içi konsantrasyonlara ulaşan nikotin nedeniyle özellikle tip III kollajen yapımında azalma olur ayrıca normal hücre fonksiyonları bozulabilir (örn: kollajen salınımı meydana gelebilir). Birçok çalışmanın sonuçlarına göre, sigara kullanımı kemotaksis ve fagositoz gibi PMN (polimorfonükleer-nötrofil) fonksiyonları üzerine olumsuz etki yapmaktadır. Bu nedenle implantasyondan hemen sonra kemik iyileşmesinin başlangıç dönemi olan iltihapsal dönemde, koruyucu fonksiyonlarda azalma olur. Sigara etkisiyle makrofaj ve T-lenfosit sayılarında azalma, antikor cevabında ve T-lenfosit proliferasyonunda ise değişiklikler meydana gelmektedir.


    Periodontal rahatsızlıkların oluşumunda bazı bakterilerin rol oynadığı bilinmektedir. Ancak periodontal, dolayısıyla periimplanter iltihabi cevabın ciddiyetini birçok başka faktör belirler. Bunlardan önemlileri, genetik polimorfizm ve sigara alışkanlığı olarak sıralanmaktadır (30). Genetik yatkınlık başlığı altında toplanan ve iltihabi aracılar olarak tanınan faktörler interleukin 1 (IL-1), prostaglandin E2 (PGE2) ve matriks ****lloproteinaz (MMP)’dır (53,64,65). IL-1 kemik rezorpsiyonunda ve yıkımında önemli bir rol oynar. Kornman ve ark. (1997), ciddi periodontal rahatsızlıkların polimorfik IL-1 genotipi olan erişkinlerde daha sıklıkla ortaya çıktığını bulmuşlardır(42). IL-1 genotip pozitif çıkan bireylerde, ki bu oran Avrupa kökenli insanlarda ortalama olarak %36 civarındadır, diş kayıpları da negatif olanlara göre 2,7 kere daha sık görülmektedir. Bu bilgiler ışığında, implant çevresi enfeksiyonların IL-1 polimorfizmine sahip bireylerde daha sık ortaya çıkıp çıkmadığı konusunu araştıran Gruica ve ark.(2004), IL-1 pozitif olan ve sigara kullanan bireylerde implant başarısızlığının veya en azından biyolojik komplikasyon diye nitelenebilecek periimplanter iltihabi durumların, istatistiksel olarak anlamlı derecede fazla meydana geldiğini bulmuşlardır (33). Ayrıca sigara kullanmayanlarda, bireyin IL-1 pozitif olmasının, implant başarısını fazlaca etkilemediğini bulmuşlardır.


    Sigara dumanındaki aril hidrokarbonların başarısız osseointegrasyondaki olası rolü


    Yaşlanmaya ek olarak sigara kullanma alışkanlığı gerek erkeklerde (22,26,40) gerekse kadınlarda (22,28) osteopeni açısından risk ortaya çıkaran bir faktördür. Kişi ne kadar fazla sigara içerse mineral yoğunlukta azalma olması ihtimali o kadar büyür (22,28). Sigara ayrıca periyodontal olarak da üç misli kemik kaybına neden olur (4,13,14,35,52,57). Sigara kullanan ve kullanmayan hastalarda kıyaslama yapıldığında, patojen, enflamasyon düzeyleri (20,56,66) ve plak miktarı aynı olduğunda bile periyodontal hastalık prevalansı ve hastalığın seyri daha ciddi olur (35), diş çekimi sonrası, alveolde kan pıhtısı oluşumundaki bozukluklara bağlı olarak (69) alveolit komplikasyonu da sigara kullananlarda daha sık görülür (51). İmplant başarısızlığı, dolayısıyla osseointegrasyonun istenen düzeyde oluşmaması ile sigara kullanımı arasında artan bir şekilde bulgular elde edilmektedir (9,21). Bu epidemiyolojik veriler, sigara kullanımının hangi mekanizmalarla kemik ve periyodonsiyum üzerine etki ettiği konusuna ışık tutmamaktadır. Bugün bilmekteyiz ki, sigara dumanında 4700 kadar farklı yapıtaşı bulunmaktadır ve bunların birçoğu periyodontal sağlık üzerine zararlıdır.

    Sigara içenlerde serum kortizol düzeylerinde artış, östrojen düzeyinde azalma olmaktadır. Nikotin kollajen sentezini ve osteoblast hücrelerindeki alkalen fosfataz aktivitesini inhibe eder, böylece periyodontal kemik kaybını hızlandırır (52). Nikotinin adrenal kateşolamin salgılatarak vazokonstriksiyona neden olduğu, ayrıca vazodilatasyon etkisiyle yara iyileşmesini kolaylaştıran prostasiklinin üretimini inhibe ederek dokuların beslenmesini azalttığı bilinmektedir (59).


    Aril Hidrokarbonların kemik üzerine olası zararlı etkileri


    Sigara dumanında karbonmonoksit, karbondioksit, hidrojen siyanür, nitrojen oksit ve fenolik maddeler gibi 4000’ den fazla toksik bileşen bulunmaktadır. Sigara dumanı %3 ila %6 oranında karbonmonoksit içerir. Karbonmonoksitin hemoglabine bağlanma kapasitesi oksijene göre 200 kat daha fazladır. Karbonmonoksit oksijenle yarışa girer ve hemoglobinin oksijen taşıma kapasitesini azaltarak perifer dokularda oksijen ile beslenmede azalmaya neden olur. Karboksihemoglobin miktarının artması kanın oksijen taşıma kapasitesini sınırlandırır. Dokulara perfüze olan oksijen konsantrasyonlarındaki düşüş hücresel düzeyde hipoksiye, dolayısıyla yara iyileşmesinde bozulmaya neden olur. Sigara dumanında bulunan çok sayıda üründen aril hidrokarbon reseptör bağlayıcılarının, ki bunlar 2,3,7,8-tetrachlorodibenzo-p-dioxin (TCDD), benzo-[a]-pyrene (BaP) ve dimethyl-benzathracene (DMBA)’dır, kemik ****bolizması ile ilişkileri çok iyi bilinmemekle beraber, söz konusu reseptöre bağlanarak kemik yapımı ve iyileşmesini olumsuz etkiledikleri düşünülmektedir ve bu yönde aşağıda da anlatılacağı gibi çok yönlü araştırmalar yapılmaktadır. Aril hidrokarbon reseptörleri (AhR) memeli hücreleri sitosolünde bulunurlar ve kemik ****bolizmasında önemlidirler. AhR bağlayıcıları baca ve eksoz gazları, süt ürünleri ve pişmiş et ve balıkta ve ayrıca sigara dumanında bulunur ve ateroskleroz (70), kanser (41), immünsüpresyon (23, 74) ve cilt bozuklukları (8) ile ilişkilidir.


    Aril hidrokarbonlar, diğer çevresel kökenli toksinler gibi, detoksifikasyon ve atılmak için vücudun koruma mekanizmalarını harekete geçirirler.


    Aril Hidrokarbon reseptörlerinin fizyolojik rolü


    AhR’nın kemik oluşumunu azalttığı bilinmektedir, doğal oluşum olarak myositis ossificans veya tam eklem artroplastisi sonrası oluşan heterotopik kemik oluşumu gibi, hiperossifikasyona yol açan hastalıkları engellediği tahmin edilmektedir. Aril hidrokarbonlar kemik oluşumunun hücre farklılaşması ve osteoblast oluşumu döneminde etkili olurlar ve kemik oluşumunu inhibe ederler, böylece kemik yoğunluğunda da azalmaya neden olurlar. Yapılan çalışmalarda orta derece veya çok fazla sigara kullananlarda, sigara az kullanan veya hiç kullanmayanlara göre çok belirgin olarak daha fazla tip 4 kemik bulunmuştur (10,22). Bilindiği gibi, kemik yoğunluğunun az olması, implant başarısını doğrudan etkilemektedir (29, 37, 38, 46, 60).


    AhR bağlayıcıları sigaranın kemik kaybına yol açmasındaki önemli faktörlerdendir ve antagonistlerinin bulunması yararlı olacaktır. Casper ve ark.(16), kırmızı şarapta da bulunan, resveratrol (3,5,4-trihydroxystilbene) isimli antifungal bir ajanın Aril hidrokarbonlara karşı antagonist görev gördüğünü bulmuşlardır. Resveratrol kendi başına vazodilatasyona yol açarak kardiyovasküler hastalıkları engelleyebilme özelliğine sahiptir (18). Resveratrol, ayrıca, granülositlerin ve monositlerin endotel çeperine yapışmasını engeller, düşük yoğunluklu lipoprotein oksidasyonunu, tromboksan-2 ve lipoksigenaz üretimini inhibe eder (12, 26). Bunlara ilave olarak, resveratrol, kansere karşı kemoprotektiv özelliğe de sahiptir. AhR bağlayıcıları ve kemik ****bolizması arasındaki ilişki daha derin olarak araştırılmaya açıktır.


    Yapılan çalışmalarda, sigara dumanının kemik iyileşmesi üzerine etkisi, ayrıca AhR bağlayıcılarının kemik farklılaşması ve iyileşmesi üzerine etkili olduğu varsayımıyla, resveratrol’ün bu olası zararlı etkenlere karşı koruyucu etkisi araştırılmıştır (43, 49, 68).

    Çalışmalar, AhR bağlayıcılarının kemik ****bolizmasına özellikle farklılaşma aşamasında (differentiation) etki ettiğini, resveratrol’ün ise, biyokimyasal ve histolojik olarak gösterildiği gibi, özellikle 2,3,7,8-tetrachlorodibenzo-p-dioksin gibi bağlayıcıları inhibe ettiği bulunmuştur. AhR antagonizma özelliğinden bağımsız olarak, resveratrol’ün siklooksijenaz-2 inhibe etme yeteneği de olduğu başka araştırmalarla gösterilmiştir (67). Aril hidrokarbonlar, ki bunlardan en sık olarak sigara dumanında bulunan benzo-a pyrene adlı molekül, alkalen fosfataz aktivitesini ve mineralizasyonu inhibe etmektedir (15, 68). Osteoblastlar üzerindeki bu etkinin, osteoblast olgunluğu arttıkça buna orantılı olarak azalan hassasiyetlerinden dolayı, kademeli olarak azaldığı görülmüştür (63). Ancak, yara ve kemik iyileşmesi için yeni osteoblast oluşumu gereklidir ve bu durum özellikle yaşlı hastalarda yeni osteoblast oluşumu hızındaki azalma göz önünde bulundurulduğunda, sigara dumanındaki aril hidrokarbonların daha da zararlı olacağını ve osseointegrasyonu çok olumsuz etlileyeceğini göstermektedir. İlginç bulgulardan biri de, doğal kaynaklı bağlayıcılar diye adlandırılan brokoli veya karnıbahar gibi sebzelerin, çevresel AhR bağlayıcılarının zararlı etkilerine karşı resveratrol gibi koruyucu özellikleridir. Ayrıca, kısa süre önce 7-ketokolesterol gibi endojen kaynaklı bağlayıcılar olduğu düşünülen bazı moleküller bulunmuştur (61).


    TARTIŞMA VE SONUÇLAR


    Çevresel olarak hava kirliliği yaratan faktörler ve sigara dumanının osteoporoz veya periyodontal hastalıklarda görüldüğü gibi osseointegrasyon mekanizması ve kemik ****bolizması üzerine olumsuz etki gösterebileceği artık bilinmektedir. Sigara implant tedavisi için bir kontrendikasyon meydana getirmemekle birlikte hastalar daha yüksek bir implant kaybı riski ile karşı karşıya oldukları konusunda aydınlatılmalıdır. Daha fazla araştırma bulgularına ihtiyaç duymakla beraber, “Resveratrol” adlı antifungal ajanın kullanımının sigaranın zararlı etkileri üzerine antagonist etki gösterebileceği bulunmuştur. Böyle bir antagonistin varlığı kanıtlanırsa, sigara dumanına, içmediği halde yoğun şekilde maruz kalan ve implant veya yapay eklem tedavisi gören hastalarda kullanılabilir. Yapılacak araştırmalarla 7-ketokolesterol adlı molekülün “Resveratrol”’e benzer etkinliği bulunabilirse, dolaşımda (kan tahlili ile) bu maddenin tespiti yapılabilir ve eksikliği durumunda söz konusu hastanın risk altında olduğu kabul edilerek, “Resveratrol”ün koruyucu etkisinden faydalanılarak, implant hastalarında osteointegrasyonu destekleme yoluna gidilebilir.


    Bilindiği gibi sigara insanoğlunun başa çıkmakta en çok zorlandığı tiryakiliklerden biridir. Özellikle şehir yaşamında, sigara içmeyen bireyler dahi oldukça fazla hava kirliliğine maruz kaldıkları ve pasif sigara içicileri oldukları için, tamamen çevresel faktörlerden korunmuş sayılamazlar. Şu andaki bilgiler, klinisyenlerin implant tedavisi uygularken, hasta seçimine sigara açısından çok dikkat etmeleri gerektiğini, hastaların sigaranın implant başarısını olumsuz etkileyen bir faktör olduğu konusunda aydınlatılmaları ve mümkünse bu vesileyle sigara kullanımından vazgeçirilmeleri yönündedir. Özellikle cerrahi işlemi takip eden normal yara iyileşmesi dönemi başarılı bir osseointegrasyon gerçekleşmesi için en önemli süreçtir. Bu süre zarfında alınan sigara dumanının, yalnızca kimyasal bileşimiyle değil, yara yüzeyine temas ettiği sıcaklıkla da olumsuz bir etki yaratacağı bilinmektedir. Ayrıca, nikotin etkisiyle bölgede oluşacak vaskülarizasyondaki azalma da iyileşmeyi zora sokacak bir etkendir. Öncelikle yumuşak dokuları etkileyecek bu faktör, sonrasında kemik iyileşmesine de etki edebilecektir. Alkol bağımlılığı, kontrol altında olmayan diyabet ve tedavi edilmeyen hipertansiyon gibi sigara bağımlılığı da cerrahi sonrası bir komplikasyon meydana gelmesi için hazırlayıcı faktördür. Bu durumda hastalara ameliyattan birkaç hafta öncesinden sigarayı bırakması veya azaltması, ameliyat sonrası yaklaşık olarak bir ay boyunca da sigara kullanmayarak veya azaltarak yara iyileşmesine yardımcı olması tenbih edilir (24).


    Ayrıca, sigara ile ilgili komplikasyonları azaltmak için, implantların üstü kapalı iyileşmeye bırakılması önerilmektedir (19,50), çünkü yapılan çalışmalar sigaranın dolaylı etkilerinden çok, doğrudan sigara dumanının iyileşmeyi etkilediğini göstermiştir (45).

    Diğer öneriler (11, 45,72):


    1) sigara bırakılması

    2) preoperatif antibiyotik

    3) HA kaplı implant kullanılması


    Cerrahi sonrası oluşabilecek komplikasyonları en aza indirgemek için, bu hastalara ayrıca bir beslenme programı çıkarılması yara iyileşmesini olumlu etkileyecektir. Vücut hücrelerinin fagositik aktivite, hücresel immünite, kollajen sentezi ve epitelyal hücrelerin rejenerasyonu görevlerini yerine getirebilmek için bol miktarda protein, A ve C vitamini, piridoksin, B12 vitamini, demir ve çinko bulabilmeleri gereklidir. Bu nedenle, süt ve süt ürünleri, meyve ve meyve suları, vitamin ve mineral kompleks hazır tabletler tavsiye edilir. Vücut rezervlerinin tüketilmemesi için hastaların yüksek kalorili gıda almaları çok önemlidir.


    Başarısızlık olarak sadece osseointegrasyonun gerçekleşmemesi düşünülmemelidir. Sayısız başarısızlık türünden birisi de özellikle ön bölgede yaşanan estetik olmayan sonuçlardır. Sigara kullanımı nedeniyle ön bölge implantlarında ortaya çıkacak bir dişeti çekilmesi, telafisi çok zor sorunlar yaratabilmektedir. Tercihe bağlı olarak, hastanın sigara dumanından ne derece etkilendiğini tespit etmek için, ki burada hiç aktif olarak sigara içmediği halde sigara dumanından pasif olarak etkilenen kişilerin kandaki serum kotinin seviyesi tayini de oldukça yararlı bir yöntem gibi görünmektedir (34,75). Yapılan derecelendirmeye göre, dikişlerin alınma zamanından, osseointegrasyon süresine, yönlendirilmiş doku rejenerasyonu yapılıp yapılma*yacağından, sabit-hareketli protez seçimine kadar, hatta hekimin tercihine bağlı olarak implant yapılıp yapılmayacağına kadar, birçok konuda karar verilebilir. Örneğin yukarıda da bahsedildiği gibi, özellikle ön bölgede ve gülme hattı çok yukarıda olan hastalarda çıkabilecek estetik komplikasyonları bertaraf etmek için sabit yerine overdenture tarzı hareketli protezler tercih edilebilir. Sigara dumanına maruz kalan hastalarda yara iyileşmesinin yavaşlaması hesaba katılarak, gerek dikişlerin alınmasına kadar geçen süre daha uzun tutulabilir. Ayrıca implantlara erken yükleme düşünüldüğünde sigaranın osseointegrasyon üzerindeki etkileri göz önüne alınmalıdır.


    Önerilebilecek başka bir nokta, hastalara her türlü bilgi verildikten sonra ve her türlü tedaviye başlanmadan önce yazılı onam formu okutularak imzalatılmasıdır. Böyle bir formun imzalatılması hastanın da tedaviyi ciddiye alması ve bu sayede belki de sigaradan vazgeçme olasılığı açısından önemlidir.


    Son yıllarda giderek önem kazanan genetik biliminin sunduğu yeni ufuklar genotip olarak IL-1 (interleukin-1) polimorfizmine sahip bireylerin sigara kullanmaları durumunda, periimplanter veya periodontal dokularda iltihabi bir durumun ortaya çok daha kolay çıkabildiğini ortaya koymuştur. Bu genetik zaafın ortaya konulması, hem hekimin tedavi öncesi prognoz hesaplarına, hem de hastaların daha bilinçli bir şekilde sorunu görmelerine katkıda bulunabilecek önemli bir bulgu olacaktır.



    EliFsS isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
    Yeni Konu aç Cevapla  

    Bookmarks

    Etiketler
    Sigara Dumanının Diş İmplantları Üzerine Etkileri


    Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
     
    Seçenekler Arama
    Stil

    Yetkileriniz
    Konu Acma Yetkiniz Yok
    Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

    BB code is Açık
    Smileler Açık
    [IMG] Kodları Açık
    HTML-Kodu Kapalı
    Trackbacks are Açık
    Pingbacks are Açık
    Refbacks are Açık




    Tüm Zamanlar GMT +4 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 17:43.

    dekorasyon Endüstriyel Mutfak EKipmanları sanal ofis Kiralık Ofis | sanal ofis sanal ofis | sanal ofis | muadil toner | fantezi iç giyim fantezi giyim araç takip sistemleri | kişi takip sistemleri | Varlık takip sistemleri | filo takip sistemleri |
    istanbul travesti | izmir escort bayan izmir escort tuzla escort bursa escort bursa escort casino siteleri casino siteleri casino siteleri casino siteleri casino siteleri bahis siteleri istanbul travesti travesti forum |
    istanbul travesti Mekanları | istanbul travesti Haber | istanbul travesti Bilgi | istanbul travestileri | istanbul travesti | travesti | ankara travesti| ankara travesti | ankara travesti ankara travesti

    Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.1

    1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428