10 Temmuz 2013, 19:13 | #1 | ||||||||||||||||||||
Keyifli~Üye Üyelik tarihi: 28 Mart 2011
Mesajlar: 1.444
| Beslenmenin Tarihsel Gelişimi beslenmenin tarihçesi - beslenmenin önemi - beslenme ve sağlık ilişkisiBeslenmenin tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insanların, çevrelerindeki doğadan topladıkları meyveleri, bitkileri, avladıkları balık ve hayvan etlerini yedikleri tahmin edilmektedir. Yüzlerce yıl geçtikten sonra tarla ve bahçe tarımına başlanmış, hayvanlar evcilleştirilmiş ve böylece hayvanların sadece etinden değil, süt ve yumurtalarından da yararlanılmaya başlanmıştır. Daha sonra da bu besinlerin pişirilmesi, tahıllardan el değirmenlerinde öğütülerek un ve ekmek yapılması öğrenilmiştir. Beslenme ve sağlık arasındaki ilişki, çok eski zamanlarda insanların gözlemlerine dayanarak kurulmuştur. İnsanlar bazı besinlerin kendilerine iyi geldiğini ve bazı hastalıkları iyileştirdiğini deneme – yanılma yoluyla bulmuşlardır. Eski Mısırlılar, İb-ranîler, Çinliler, Yunanlılar ve Romalılar, sarımsağı önemli bir ilaç olarak görmüş, eski Yunanlılar ise meyan balını grip ve astım tedavisinde kullanmışlardır. Hekimlerin piri Hipokrat (M.Ö. 460-377), kuru baklagillerin tahıllarla birlikte yenmesinin sağlık açısından yararlı olduğundan bahsetmiştir. Tahıl ve kuru baklagillerin bir arada yenmesi, bitkisel proteinlerin birbirini tamamladığı ilkesi günümüzde de hâlâ geçerlidir. Hipokrat ayrıca “Besinler ilacınız, ilacınız besinler olsun.” diyerek sağlıklı beslenme ilkesini ortaya koymuştur. Buharalı Türk düşünürü İbni Sina (980-1037), yılın her mevsimi için ayrı ayrı besinler yenmesinin önemi üzerinde durmuştur. Ayrıca aşırı yemek yemenin ve aşırı tuzlu besinler almanın zararlarını anlatmış ve bunlarla ilgili öğütlerde bulunmuştur. Örneğin, “İştiha ile az ye, çok yemekten sakın.” “Tam doymadan sofradan kalk.” Besinlerdeki besin ögeleri, yani vücudun sağlığını sürdürmesi için ihtiyaç duyduğu kimyasal maddeler, 18. yüzyılın sonlarına doğru keşfedilmeye başlanmıştır. Bu buluşların bir çoğu yaygın olarak görülen çeşitli hastalıklara çare ararken yapılan gözlemler sonucu gerçekleşmiştir. İnsan üzerinden yapılan ilk kontrollü diyet tedavisi deneyi 1747 yılında İngiltere’de Dr. James Lind tarafından yapılmıştır. Uzun deniz yolculuğuna çıkan gemicilerdeki skorbüt hastalığını turunçgillerle (portakal ve limon yedirerek) iyileştirmiştir. Ancak, turunçgillerdeki etkin maddenin C vitamini olduğu ve skorbüt hastalığını tedavi ettiği 1930’lu yıllarda ortaya çıkarılmıştır. Bu nedenle C vitamini skorbüt karşıtı anlamına gelen askorbik asit diye de bilinir. Uzak Doğu ülkelerinde yaşayan, temel besini pirinç olan insanlarda, sinir sistemini, sindirim sistemini ve kalbi etkileyen beriberi hastalığı ortaya çıkmıştır. 1900’lü yılların başında bu hastalığın nedeninin tiamin, yani B-1 vitamini eksikliği olduğu ortaya çıkarılmıştır. Caspar Casal 1730 yılında pellegray> “kırmızı hastalık” olarak tanımlamış, 1938 yılında pellegrayı önleyen maddenin niyasin olduğu bulunmuştur. Besinlerin temel bileşiminin sakarin (şeker), yağ ve azotlu maddelerden oluştuğu Prout tarafından 1827’de açıklanmıştır. Daha sonra besinlerin bileşiminde minerallerin de bulunduğu saptanmıştır. Dr. Osman N. Koçtürk 1954 yılında ülkemizde ilk beslenme laboratuvarını kurmuş, 1960’lı yıllarda yazdığı kitaplarla halkın beslenmede bilinçlenmesine önayak olmuştur. Özellikle son yıllarda, besinlerin daha sistematik olarak incelenmesi ve modern cihazlarla analizlerinin yapılması sonucunda bileşimlerinde bulunan ve sağlığı etkileyen birçok madde keşfedilmiştir. alıntı | ||||||||||||||||||||
Bookmarks |
Etiketler |
Beslenmenin Tarihsel Gelişimi |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |